1876’dan 2021’e kadar 13 büyük ekonomik kriz... Temelinde Amerika’da yaşanan ekonomik çöküntülerin olduğu krizlerden ders almak gerekiyor! Artık başka bir şarkı söylemek şart. Çünkü... Neoliberalizm çöktü ve kapitalizmi kurtarma çabaları sonuç vermiyor! Ancak...

Şarkıyı söyleyecek kim?

Önceki gün... Ortodoks, heteredoks, yeni ekonomik model, kur-faiz sarmalı tartışmaları sürerken bir aydınını daha toprağa verdi Türkiye.

Prof. Sencer İmer...

1960’ta devlet bursuyla gittiği Berlin Teknik Üniversitesi’nden metalurji mühendisi olarak mezun oldu. 2009’da profesör oldu. Devlet Planlama Teşkilatı’nda müşavirlik yaptı. Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve son olarak Ufuk Üniversitesi’nde doğal kaynaklar ekonomisi ve enerji politikaları dersleri verdi.

Bugün ekonomik model arayanların ya da hâlâ Reagan-Thatcher-Özal çizgisiyle “Neoliberalizmin/Freidman-Hayek” peşinde koşanların aslından takip etmesi gereken isim Sencer Hoca ve onun gibi düşünenler değil mi?

Dedi ki:

“... Kalkınma, sanayileşme olmadan; sanayileşme de kamu yönetiminin bilinçli davranması olan planlama olmadan gerçekleşemez, daha doğrusu süreklik kazanamaz. Planlama dediğimiz şey çok önemli bir husustur. Planlama, hayatımızın her alanında mevcuttur.”

Atatürk’ten hiç vazgeçmedi!

Akılcı planlı ekonomi!


Dedi ki: “... 1923-1938 Atatürk dönemindeki ekonomiyi incelediğimiz zaman, bu süreci iki döneme ayırabiliriz: 1923-1929 arası liberal dönem, 1930-1938 arası planlı ekonomi dönem. Ama bu dönemde Türkiye’nin gayri safi milli hasılası 15 sene üst üste yüzde 8.3 artmıştır. Eğer Türkiye bu yüzde 8.3’lük gayri safi milli hasıla artışını bugüne kadar devam ettirebilmiş olsaydı, Büyük Britanya seviyesinde dünyanın altıncı ekonomisi durumunda olacaktı ama bu olmamıştır. Sanayileşme hızı Atatürk döneminde 15 sene üst üste yüzde 10.5 artmıştır.”

Bugün Freidman-Hayek çizgisinin savunucusu Taha Akyol’u (Karar Gazetesi yazarı) çok seven bazı CHP’lilerin de hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sencer İmer’i anlaması gerekmiyor mu?

Dedi ki:

“... Atatürk döneminde özel sektörün imkanları kısıtlı olduğu için, kamu sektörü ortaya çıkarak bir takım sanayi tesisleri kurulmuştur. Kamu İktisadi Teşekküllerinden bahsediyorum. Bu şekil iktisadi kuruluşlar kurulduğu zaman yerli doğal kaynaklar değerlendirilmiş, ithal ikameci bir politika güdülmüş ve başarıyla dış ticaret açığı ortadan kaldırılmıştır. Hatta dış ticaret fazla verecek hâle gelmiş ve Türk Lirası değer kazanmıştır. Vatandaşın alım gücü artmış, enflasyon çok düşük seviyelerde seyretmiştir. Bu başarılar, kamunun uyguladığı akılcı planlı ekonomi politikaları sayesinde gerçekleşmiştir. Bugün için de örnek teşkil etmektedir. O dönemlerden alınacak bugün için çok dersler bulunmaktadır.”

Freidman-Hayek’e ihtiyaç yok


Atatürk bunları nasıl yaptı? CHP’nin 1930’lardaki ekonomi programı hâlâ geçerli. Örneğin...

Sencer İmer dedi ki:

“... O dönem içinde yerli olan bir sanayinin milli olması için acaba hangi özelliklere sahip olması gerektiği, şu üç noktayla ortaya konmuştur. Onların ortaya koyduğu ilkeler şunlardır:

Birincisi... O tesiste, o ekonomik birimde kullanılan tekniğin, teknolojinin en yeni teknoloji olması lazım. Yani dünyadaki en yeni teknolojiye sahip olması.

İkincisi... Maliyetler, o zamanki tabirle cihan maliyetleri, dünya maliyetleri ile mukayese edilebilir düzeyde olması lazım. Yani gümrük duvarları ile korumaya çalıştığınız zaman maliyet kavramını bir kenara atmayacaksınız.

Üçüncüsü... Tüketicinin korunması. Çünkü eğer siz gümrük duvarlarıyla bir üretimi destekliyorsanız, o zaman kâr bir noktada maliyetin üzerine konularak rahatlıkla belirlenebilir ve siz istediğiniz kadar kâr elde edebilirsiniz. Bunun örnekleri görülmüştür. Türkiye’de de görülmüştür. Başka yerlerde de görülmüştür. Ama bu tüketiciyi ezmektir. Bunun olmaması gerekir. Yani ürünler, tüketiciye bol ve ucuz sunulmalıdır. Yerli ve milli, bir arada tekrarlanan bir slogan olmamalıdır. Yerlinin milli olması böylece belirlenmiş oluyor.”

Bugün... Elektrikte zamları konuşuyoruz! Klasik “zam” tartışması yapılıyor. Ancak kimse anlatmıyor. Oysa Taha Akyol değil Sencer İmer anlatmıştı:

“Türkiye enerjide dışarıya bağımlı. Tüketilen enerjinin yüzde 75’i dışarıdan geliyor. Doğalgazın neredeyse tamamı, petrolün yüzde 90’ı, taşkömürünün yüzde 95’ten fazlası dışarıdan geliyor. Zonguldak’ta bizim büyük bir rezervimiz olduğu halde... Mesela Zonguldak’ta 2 milyon tona yakın taşkömürü üretimi var (şu anda 1 milyon tona düştü), 1 milyar tonun üzerinde rezerv var ama Türkiye 35 milyon ton taşkömürü ithal ediyor. Türkiye’nin elindeki potansiyeli, mesela Zonguldak’ı daha iyi kullanması lazım. Daha çok yatırım yapması lazım, yapıyor mu, yapmıyor.”

SONUÇ: Sağ, bu ülkede fikir hayatına hiç bu kadar egemen olmamıştı. Yeni Bill Clinton, yeni Tony Blair’i kimse istemiyor. Kılıçdaroğlu da bunu yeniden düşünmeli. Bu ülkenin Cumhuriyet birikiminin, Taha Akyol’a ve savunduğu Milton Freidman- Friedrich Hayek’e ihtiyacı yok.