Malumunuz: Benzine, doğalgaza, köprülere, tünellere vs. zam geldi ama elektriğe çok fena bir zam geldi.

Artık, aylık 149 kilowatt/saat ve altında elektrik harcayan bir ailenin faturası bu aydan itibaren yüzde 50 zamlı olacak.

Ailenin tüketimi 150 kilowatt/saat üzerindeyse zam yüzde 130’u bulacak.

Türkiye’de iki çocuklu 4 kişilik bir ailenin elektrik tüketimi ne kadar biliyor musunuz?

En az 230 kilowatt/saat.

Yani 149 kilowatt/saat altında tüketeni zor bulursunuz.

Haliyle de Türkiye geneli için yapılan elektrik zammının aslında yüzde 130 olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ortada böyle büyük bir zam varken, bazı meslektaşlarımız ilgili haberlerine ne başlık atmış biliyor musunuz?

“Elektrikte yeni tarife”

Bu başlıktan kastedilen 149 kilowatt/saat’e kadar olan kısmına yüzde 50, 150 kilowatt/saat ve üstüne yüzde 130 zam yapıldığı gerçeği.

Bu tarife Enerji
Bakanı Fatih Dönmez
’in aralık başında açıkladığı “yeni tarife”nin ilk uygulamasıymış. Amacı da dar gelirlileri korumakmış.

Bakan Dönmez ve “elektriğe yeni tarife” başlığını atan arkadaşlar sanırım yoksul halkı teselli etmeye çalışıyorlar:

“Ey yoksullar, sizin elektrik faturanıza yüzde 50 zam yaptık ama üzülmeyin, sizden biraz daha iyi durumda olanlara yüzde 130 zam geldi.”

Keşke ülkemizin küçük yatırımcılarının, çiftçilerinin, emekçilerinin, hepsinden önemlisi de GAZETECİLERİNİN 2021’de yaptığı son şey Sayın Nureddin Nebati’nin gözlerinin içine bakmak olmasaydı.

En azından yeni yıla böyle çarpılarak girmezdik!

Çarpıldık ey halkım, unutma o gözleri!

Vatandaşı kim çarptı?


2021’in can sıkıcı konularını, bütün politik yalanlarını 2021’de bırakıp yeni yılın ilk çalışma gününe geleceğe dair güzel beklentileri kaleme alarak girmek isterdim.

Ancak insan olup bitenleri görmezden gelemiyor, görünce de susup oturamıyor.

İşte size bir örnek:

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yılın son röportajında doları bir gecede 18 liradan 11 liraya düşürenin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Aralık 2021 günündeki manifestosu olduğunu iddia etti.

Biliyorsunuz kendisi benzin istasyonu, otel, bayilik, tekstil işleri sahibi bir aşiretten geliyor ve ekonomiden “doğal olarak” anlıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı ekonominin kitabını yazmış, Sayın Nebati ise ekonominin içine doğmuş. Ekonomi onun doğasında var, o derece!

Şöyle diyor Nebati:

“O gece dolaylı, dolaysız hiçbir şekilde müdahalede bulunulmadı. Vatandaş bir yarışa girdi ve dövizini bozdurmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Biz dış saldırı yapılacak bütün yolları kapattık. Çok net şekilde işimize hakimiz.

Müdahalede bulunulmadığının kanıtı var. Bir süre sonra bunlar açıklanıyor zaten. 3 ay sonra ortaya çıkacak. Doların yükseldiği falan yok. Bu, salınımların kendi haline gelmesi.”

Gerçekten öyle olabilir mi?

Öyle ise Sayın Nebati’ye şu soruyu sormak istiyorum:

Peki hiçbir şey yapmadıysanız, 20 Aralık 2021 gününden itibaren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervleri neden azaldı?

17 Aralık 2021 ile 24 Aralık 2021 günleri arasında Merkez Bankası’nın rezervlerinden eksilen yaklaşık 9 milyar dolar nerede kullanıldı? Kullanılmadıysa o dolarlar nereye gitti?

Bitmedi, bir sorum daha var:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın manifestosundan sonra gerçek kişilerin döviz mevduatı sadece 136 milyon dolar azalmış, tüzel kişilerin ve şirketlerin döviz mevduatı ise 1 milyar 594 milyon dolar yükselmiş.

Hadi tüzel kişilerin, şirketlerin döviz aldığı gerçeğini görmezden gelelim.

Sizce döviz-TL arasındaki 136 milyon dolarlık bir gerçek kişi hareketliliği dolar kurunu 18 liradan 11 liraya düşürmeye yeter mi?

Sayın Nebati aynı söyleşide Küçük yatırımcılar çarpıldı” diyor ya...

Küçük yatırımcının çarpıldığı kesin.

Ancak kimin çarptığı konusunda herkes aynı fikirde değil.

Kim mi çaptı?

Sayın Nebati’nin gözlerinin içine dikkatli bakın, göreceksiniz. Bütün cevaplar orada!