Konsomatrisler beni bağışlayın. Amacım mesleğinize kem gözle bakmak değil. Sizler işinizin “gereğini yapan” insanlarsınız.

Para babası.

İktidar zengini.

İhale kapmışı.

Sizleri masasına çağırır. Birlikte yer içer, “gereğini yaparak” paralı müşteriyi rahatlatır ve çalıştığınız pavyon ile bara da kazançlar sağlarsınız.

Sözüm size değil.

Gazeteciyiz diyorlar.

Konsomatrisler.

İktidar rahatlatıyorlar.

Ahmet, Mehmet, Mahmut, Hande, Zafer, Okan, Yavuz, Hilal, Abdülkadir, Nagehan, Kübra, Nasuhi say say bitmez. Son 20 yılda sayıları yüzde 1000 artış gösterdi.

Köşeleri tuttular.

TV’leri kapladılar.

Ar damarlar çatladı.

★★★

TV ekranında “ağzından çıkan her söz kanun sayılan” iktidar partisi başkanı ile beraber oturmuşlar. Yayın yapıyorlardı. Amaçları, gazeteciliğin esası olan gizleneni, saklananı, kötüye gideni,  çalanı, çaldırılanı ortaya çıkartmak değildi. Gazetecilik görüntüsü altına gizlenip konsomatrislik yapmaktı.

Moral yükseltmek.

Rahatlatıp göze girmekti.

Al sana bir konsomatris gazeteci sorusu: “Şehir hastanelerini muhalefet sözcüleri eleştiriyordu... Sesleri biraz kesildi... Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz efendim...”

Ve al sana cevap:

“Abdülkadir!

Ahmet Bey’e bak.

O gereğini yazıyor.

Sen de durma.

Gereğini yaz...”

★★★

İktidar partisinin başkanı, teorik olarak 80 milyon insanın izleyebileceği bir ortamda karşısına gazeteci diye oturttuklarına “gereğini yap talimatını...”  nasıl verebiliyor? Çünkü gazeteci Ahmet, hemen ayağa kalkıp; “Sayın Cumhurbaşkanı ne münasebet, ben hiçbir zaman bir iktidar partisi temsilcisi gibi davranarak muhalefete gereğini yapmadım, yapmam... Ben sadece halktan saklananları, gizlenenleri bulur yazarım... Sizi kınıyorum. Bu toplantıyı terk ediyorum...” diyemedi.

Ahmet, sağıra yattı.

Abdülkadir de pişkin!

Kalemlerini vidaladıkları “konsomatris gazetecilik” zincirlerini kırıp atabilselerdi o toplantıda; muhalefetin Meclis’e taşıdığı “şehir hastaneleri anatomisini” deşip sergileyebilecek soruları sırlarlardı.

Kira ödeniyor.

Ne kadar.

Hizmet bedeli niçin?

Hastane patronları düzeni yarattınız, ne sonuç aldınız? Şehir hastaneleri çok başarılıysa Cumhurbaşkanlığı sağlık harcaması 2021 yılında niçin 113 milyon TL’ye fırladı? Siz Cumhurbaşkanı, bu çok övündüğünüz hastanelere halk gibi randevu alarak niçin gitmiyorsunuz? Sizin bir yakınınızı bu hastanede tedavi kuyruğunda biz niçin göremiyoruz?  Bu hastanelere başvuran “her 100 hastadan 51’i niçin doktora ulaşamadığını” söylüyor? Sağlık Bakanlığı, şehir hastanelerinin ihale belgeleri ile yatırım ve işletme dönemine ait sözleşmeleri neden Sayıştay’dan gizliyor? Muhasebe hilesi mi var? Şehir hastaneleri işleticilerine ödemeler niçin kayıt dışı? Borçlar niçin gizli?  Bu şehir hastaneleri işleticileri ile devlet arasında bir anlaşmazlık çıkarsa neden “Türk Mahkemelerini değil Londra’daki tahkim mahkemelerini yetkili kılmayı” kabul ettiniz? Hastane patronu sözleşme hükümlerini yerine getirmezse tazminatı niye Sağlık Bakanlığı (devlet yani halk) ödüyor? Hastane patronları, eksik, kullanışsız, kalitesiz tıbbı cihazları şehir hastanelerine teslim edince neden kabul komisyonları tutanak tutmadı? Anahtar teslimi projeler olan şehir hastanelerinin yapımı sırasında gecikmeler oldu, oluyor. Bunun için hastane işleticisi patronu para cezası ödemek zorunda ama ödetilmiyor ve yapımdaki gecikme işletme süresinden düşülmüyor. Neden?

★★★

Konsomatris gazeteci!

Bu soruları soramaz.

Devlet bankalarından dolar kredisi pompalandı. 20 yıl öncesinin çok satan gazeteleri ve çok izlenen TV kanaları yeni yetme iktidar zenginlerine satıldı. Bu satış göstermelikti. Gazete ve TV’lerin gizli sahibi aslında iktidar partisinin lideriydi. Bu yapıdan;  önce TV’lerde “ekran tekeli” doğdu ve onunla birlikte de “konsomatris gazetecilik” peydahlandı.

8 ay kaldı.

Seçim yapılacak.

Halk, iktidarla birlikte konsomatris gazeteciliği de sandığa gömecek.