Ahmet Davutoğlu, 6 partinin lideri arasındaki görüşme trafiğinin gerekçesini “Haziran ayında bir seçim olabilir Türkiye’de, kimse buna ‘olmaz’ diyemez. Veya Ekim ayında olur, bu seçim kararı açıklandığında muhalefetin hazır olması gerekir” diye anlattı...

Ahmet Davutoğlu, muhalefet partilerinin ittifak sürecindeki çalışmalarını Ruhat Mengi’ye anlattı.


Türkiye’nin dondurucu soğuklara, kar fırtınalarına teslim olduğu, kara kış denen bir kışın bastırdığı günlerdeyiz. “Kara kış” deyimi tam anlamıyla gerçek olmuş durumda. Soğuktan titrerken fahiş elektrik ve doğalgaz zamlarıyla kaloriferini, kömür alacak parası olmadığı için sobasını yakamayan , hayat pahalılığı had safhaya çıktığı için de şanslıysa ancak bir kap çorba içebilen milyonlarca vatandaş. Bu tek başına yeterli değilmiş gibi her gün yeni “yokluk içinde yolsuzluk” haberleri, hakaret var diye tutuklanan gazeteci veya yıllar önceki şarkısında “Havva ile Adem’e hakaret var” diye hedef tahtasına konan sanatçı ve bu arada şiddetin alasını yapan herkesin serbest bırakılması… Kısacası “hadi milletin moralini sıfırlayın” deseniz arka arkaya getirilmesi güç, medeni hiçbir ülkede benzeri görülmeyecek olaylar. Bu eşitliksiz, anti demokratik tablonun devam etmemesi gerektiğini düşünen muhalefet partilerinin genel başkanları bir araya gelerek durumu görüşüyor ve neler yapılması gerektiğini kararlaştırıyorlar. Millet İttifakı liderleri Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener ile Gelecek Partisi’nin lideri Ahmet Davutoğlu son günlerde birkaç kez bir araya geldiler, diğer muhalefet partilerinin genel başkanları ile de görüşmeler yapılıyor ve ülkenin geleceğini güvence altına alacak “yeni bir ittifak sistemi” ortaya çıkıyor. Bu konunun detaylarını öğrenmek için eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu ile konuştum.

■ Sayın Davutoğlu, siz ve Millet İttifakı liderleri sık sık toplanıyorsunuz ve bu arada bütün muhalefet partilerinin genel başkanları arasında bir görüşme trafiği yaşanıyor. Normal bir seçim ittifakından farklı, ilkelerin baştan belirleneceği yeni bir ittifak tasarımı üzerinde çalışmaktasınız, ne gibi değişiklikler olacak?

Geçen Cuma Sayın Gültekin Uysal’la görüştüm, Salı günü Sayın Ali Babacan’la görüşeceğim, bu hafta içinde de karantinadan çıktığı zaman Sayın Temel Karamollaoğlu ile de görüşeceğim. Tüm liderler konuşup yeni ittifakı oluşturacağız. Millet İttifakı 2018 ve 2019 seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın ortaya çıkması sonrasında seçim ittifakı olarak ortaya çıktı ve önemli de bir başarı sağladı, bu reddedilemez. Ancak yeni bir dönem ve yeni bir seçime doğru giderken halkın beklentisi de Türkiye’nin şartları da çok daha niteliksel olarak içi dolu, çerçevesi oturmuş bir işbirliği, bu beklenti var. Dolayısıyla halk, muhalefet partilerinin bu anlamda sadece bir seçim ittifakı değil “Türkiye’ye yeni bir vizyon” ittifakı kurması beklentisi içinde, yani bir seçim kazanabilirsiniz ama sonrasında istenilen neticeler hasıl olmayabilir, benim kastettiğim seçim ittifakından çok bir vizyon ittifakı.

■ Sizin bu isteğinize Millet İttifakı liderlerinin de sıcak baktığı söylendi. İlkeler baştan belirlendiğinde seçim öncesi bir partinin görüş değiştirmesi de önlenmiş olacak ve aday konusunda da bir ayrılık çıkmayacak, herhalde bütün bunların düzenlenmesi kast ediliyor değil mi?

Olabilecek ani gelişmelere birlikte refleks gösterebilmek, yani esas itibariyle şu; bir gün Sayın Bahçeli’nin 2002’de yaptığı gibi seçime gitme sürpriziyle bizi karşı karşıya bırakırsa o günden başlayarak tartışacağımız konuları şimdiden tartışmak. Kısa bir süre içinde onları açıklığa kavuşturmak doğru değil, sükunetle bunları kendi aramızda tartışmamız gerekir. Siyasi partiler olarak önceliklerimiz farklı, siyasi görüşlerimiz, siyasi tabanlarımız farklı, geçmişlerimiz siyasi anlamda farklı olabilir ki ben bu farklılıkları olumlu görüyorum. Türkiye’nin ana siyasi damarlarını temsil eden herkes bu 6 parti içinde var,  dolayısıyla bizim bir konuda anlaşmamız, bir çerçeve oluşturmamız tabanları da rahatlatacak, Türkiye’ye de bir vizyon verecektir. Hepimizin önyargısız, önkoşulsuz şekilde bir araya gelmesi ve bu çerçeveyi oturtması lazım. Türkiye’de yeni bir şey inşa edilecekse bu farklılıklardan bir ortak süreç yönetimi çıkarmak gerekiyor.

■ Sizi, neredeyse bütün muhalefet partilerini bir araya getiren sadece başkanlık sisteminin değişmesi, parlamenter sisteme dönülmesi değil herhalde. İç ve dış politikada yanlış kararlar verilmesi, hukuk devleti olmak, yasaların uygulanması, ekonomideki kötü gidiş gibi nedenlerin etkisi nedir?

Hepsi içinde. Temel hak ve özgürlükler, demokratik hukuk devleti, sosyal devlet, bürokrasinin ehliyet temelli yeniden inşa edilmesi gibi birçok konu var bunların içinde. Esas itibarıyla şimdi harekete geçmemizin sebebi; Haziran ayında bir seçim olabilir Türkiye’de, kimse buna olmaz diyemez. Veya Ekim ayında olur, bu seçim kararı açıklandığında muhalefetin hazır olması gerekir.

Seçime kadar seçmene seçimde ise oylara sahip çıkacağız


Millet İttifakı liderleriyle yaptığınız konuşmalarda seçim güvenliği ile ilgili konuların da ele alındığını duyduk. Bu arada seçmen kütükleri Yüksek Seçim Kurulu’ndan alınıp İçişleri Bakanlığı’na verilmiş, sizce neden ve nasıl bir etkisi olur? Parmak boyasının geri gelmesi konusu da gündeme getirilmeli değil mi?

Seçmen kütüklerinin neden İçişleri’ne verildiği sorusu haklı bir soru ve elbette sorulacaktır, bu yanlış bir uygulamadır ama diğer tüm yanlışlar gibi bu da yapıldı. Seçime kadar seçmene, seçimde ise oylarımıza hep birlikte sahip çıkacağız. Objektif, demokratik bir seçim olacak kimse endişe etmesin. Parmak boyası ve seçim güvenliği ile ilgili tüm konuları da konuşacağız ve süreci adım adım izleyeceğiz.

Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve Akşener ile aralarında güven ilişkisi bulunduğunu kaydetti.

Kurtarıcı beklentisi doğru değil kurtarıcı olacak ortak aklımızdır


■ Diyelim ki “Her konuda anlaşalım, seçim açıklandığında hazır olalım” dediniz ama seçim yaklaşırken bu anketler arttı ve anketlerde devamlı olarak belli isimlerin öne çıktığı görüldü. Diğer adaylardan biri “Hayır ben aday olacağım” diye ısrar ederse bu durum nasıl çözülecek?

Ben diğer partiler için aday isimleri konusunda bir yorum yapmayı etik bulmam ama genel olarak cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinin şimdiden ve anketler üzerinden tartışılması doğru değil, bu tartışmanın bir faydası da yok, aksine iktidar bu tartışma üzerinden muhalefet arasında ihtilaf çıkarmaya çalışıyor. Erken aşamada bir tartışma başlatıp, aramızdaki birçok ortak noktayı unutup isimler üzerinde tartışmamızı ve ihtilaf çıkmasını istiyor. Seçim şartları oluştuğunda hemen nitelikler ve Türkiye’nin o süreçte ihtiyacı hissedilen hususlar da göz önünde bulundurulup siyasi parti liderleri oturup konuşuruz bunu. Şimdiden bunu konuşmak doğru değil, mesele bir kişinin gidip başka bir kişinin gelmesi de değil, bu yapısal bir problem. Dolayısıyla kimsenin bir kurtarıcı beklentisi olmaması lazım, kurtarıcı olacak olan vizyondur, hepimizin üzerinde mutabık kaldığı ilkelerdir, kurtarıcı olacak olan ortak aklımızdır. Dolayısıyla isimlerin şimdi çok fazla telaffuz edilip yıpratılması doğru değildir. Bunu, partilerin kendi iç işleri konuları bağlamında söylemiyorum, ona saygı duyarım, hiçbir isim hakkında yorum yapmayı doğru bulmam ama genel olarak bir ittifak söz konusu olduğunda bu ittifakın temel esaslar çerçevesinde olması önemli ve görüşüm oraya odaklanmamız şeklinde. O zamana kadar süreç iyi işlerse anlaşmak kolay olur, aday için süreç başladığında 6 partinin bir ortak tavırda buluşması daha kolay olur ama şu anda herkes kendi köşesinde oturur ve günü geldiğinde bu konu konuşulursa anlaşmak da zorlaşır. Zaten burada önemli olan güven ilişkisi.

■ Sizin “merkez sağı temsil eden” Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek ve DEVA partilerinin ayrı bir ittifak olarak çalışmasını tercih ettiğiniz ama diğer muhalefet partilerinin “uzlaşı ortamını zedeleyeceği ve Cumhur İttifakı’nın elini güçlendireceği” görüşünü dile getirdiği doğru mu?

AYRI BİR İTTİFAK YOK

Hayır, yanlış. Ne benim böyle bir teklifim var, ne de böyle bir çalışma var, ittifak olacaksa “bir ittifak” olur, yani şu anda Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener’le konuştuğumuz konuyu söylüyorum, ayrı bir ittifak oluşması durumu yok. Partiler açıklamalar yapabilir, bunda bir beis yok ama açıklama yapmak ayrı şey, ittifak olmak ayrı şey. Benim şimdi üzerinde durduğum, 6 partinin birlikte bulunacağı bir ittifakın muhtevası, içeriği konusunda bir istişare.

“5 benzemezler” dedikleri şey TOPLUMUN ANA DAMARLARI!


■ Siz farklılıkları olumlu görüyorsunuz ancak sağ ve sol partilerin bir araya gelecek olması iktidar medyasında şimdiden kullanılıyor ve ekranda “5 benzemezler bir arada nasıl anlaşacaklar” tartışmaları yapılıyor. Bu “5 benzemezler” lafına nasıl bir cevap verirsiniz?

Buna sadece tebessüm ederim, 5 benzemez dedikleri şey toplumun ana damarları. Yani Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana modernleşmeyi Batılılaşma olarak gören ve bu anlamda bir strateji içinde sol gelenekle bütünleşmiş bir akım vardır, bunun yanında modernleşmeyi tarihten bugüne uzanan toplumsal değerlerle uzlaştırmaya, uyumlu kılmaya çalışan muhafazakar bir akım vardır, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir ulus devlet olarak ortaya çıktıktan sonra daha çok ulus devletin birliği, bütünlüğü içinde milliyetçi bir yaklaşım sergileyen bir damar vardır, liberal düşünceyi ortaya koyan damarlar vardır. Baktığınız zaman hepsi bu topraklarda üretilmiş fikirler.

Avrupa’da birçok ülkede çok sayıda partinin koalisyon yaptığı görülebiliyor.

Son 20 yılın Almanya’sına bakın, ana iki damarı olan Hristiyan Demokratlar’la Sosyal Demokratlar da koalisyon kurdu, Hristiyan Demokratlar’la Hür Demokratlar da koalisyon kurdu, şimdi Hristiyan Demokratlar dışarda kaldı, Sosyal Demokratlar’la Liberal’ler, Hür Demokratlar kurdu. Yani bu demokrasinin gereği, zaten çoğulcu yaklaşımlar bunu gerektirir.


Seçim sonrasında çok rahat yönetebilecek bir yapı ortaya çıkar


Diyorsunuz ki “Yapmak istediğim sadece bir seçim ittifakı değil, kalıcı, vizyoner bir işbirliği”. Peki seçim kazanılırsa, seçim sonrası da bozulmayacak bir işbirliği nasıl olacak, her partiden bakanın olduğu bir hükümet mi olacak?

O zaman şartlar neyi gerektirir şimdiden konuşmak için erken, o gün geldiğinde bütün partiler oturur istişare eder, karar veririz. Bunu şimdiden tanımlamak da gerekmez, önemli olan şimdiden süreci doğru tanımlamak, ilkeleri doğru tanımlamak ve bu yolda karşılıklı güvenle birlikte çaba sarf etmek. Bu süreç başarılı atlatılırsa o gün geldiğinde emin olun şu veya bu modelde çok rahat yönetebilecek bir yapı ortaya çıkar, ben bu konuda kaygılı değilim.