Maliye ve Devlet eski Bakanı, CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener gündemi SÖZCÜ’ye değerlendirdi:

Şener, iktidarın yaptığı yanlışların giderek arttığını belirtti, nedenini ise şöyle açıkladı: Bir siyasetçi sonunun geldiğini anlayınca çok hata yapar Politikacıları yasaklamanın sandıkta oyu azaltmadığını da Erdoğan iyi bilir.

Sevgili okurlar, Türkiye’de olup bitenler artık insan psikolojisinin, maddi ve manevi gücünün dayanamayacağı boyutlara ulaştı, bunu iktidar partisi de biliyor, diğer partiler de, tüm vatandaşlar da. Her gün en temel ihtiyaçlara yapılan zamlara yetişmek mümkün değil. Dış Ticaret açığı Mayıs’ta rekor kırdı ve döviz kurlarının hızla artmasına rağmen hala Kur Korumalı Mevduat veya dolar garantili köprüler, otoyollar vs. nedeniyle de döviz artışıyla milletin cebinden kuşaklar boyu ödenecek paralar çıkıyor. Bu haftanın önemli olaylarından biri Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu ile ilgili davalar, bir diğeri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi direnişine katılan gençlere, kadın erkek vatandaşlara yaptığı, “çürük, sürtük” gibi ağır hakaretlerdi ve büyük tepkiyle karşılaştı. Birden ortaya çıkan “Suriye’ye yeni operasyon” kararı ve NATO’nun, diğer ülkelerin tepkilerinin yarattığı riskleri bir yana bırakırsak diğer önemli olay Cumhurbaşkanı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğu ve cevabının hemen net şekilde verildiği sorulardı. Kılıçdaroğlu da buna karşılık Erdoğan’a sorular sordu, onların cevabı verilecek mi bilmiyoruz. Türkiye gündeminde önemli ve cevap bekleyen birçok konuyu Maliye ve Devlet Bakanı olarak görev yapmış olan, siyaset bilimi ve ekonomi uzmanı, CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener ile konuştum.

Abdüllatif Şener, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra doktorasını Gazi Üniversitesi’nde yapmıştır. Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümü’nde öğretim üyesi olarak, Maliye Bakanlığı’nda Gelirler Kontrolörü olarak çalışmıştır. Refahyol hükümetinde Maliye Bakanı olan Şener, 2001’de AKP’nin kurucuları arasında yer almıştır. 2002’de milletvekili seçilmiş, 2002-2007 arasında Erdoğan hükümetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapmıştır. Şener şu an 27’inci Dönem CHP Konya Milletvekilidir.


‘SİYASİ TAKDİKLER GELİŞTİRİYOR’

■ Sayın Şener, CHP İstanbul İl başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yerel seçimlerde büyük başarı kazanmışlardı, ikisine de davalar açıldı. İkisinin de hem hapsi isteniyor, hem de siyasi yasak getirilmesi isteniyor. Hapsedilmeseler bile seçim döneminde ikisinin de görevde olmaması sağlanacak. CHP’ye her yönden açık siyasi baskı var, acaba kutuplaşma artsın diye özellikle mi yapılıyor?

Gerek Sayın Canan Kaftancıoğlu’nun, gerekse Ekrem İmamoğlu’nun davaları bir hukuki süreci ifade etmiyor, bunlar bir siyasi sürecin parçasıdır. Neden böyle söylüyorum; 2017’deki Anayasa değişikliğinden sonra yargı üzerinde siyasetin, iktidarın etkisi, baskısı ve yönlendirmesi artmış vaziyette, yargı bağımsızlığı kalmamıştır, dolayısıyla iktidar siyasi taktikler geliştiriyor ve bu arada yargıyı da kullanıyor. İstanbul önemlidir, İstanbul seçimleri önemliydi ve yerel seçimleri Cumhuriyet Halk Partisi kazanmıştır, Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur ve İl Başkanımız da seçimin örgütlenmesini sağlayan Canan Kaftancıoğlu’dur.

Yani İstanbul’u almış olan isimleri önümüzdeki seçimlerde siyasetin dışında tutacağız anlamına gelen bir görüntü vermeye çalışıyorlar. Ancak, yargı eliyle siyasete yön vermeye çalışmak her dönemde ters tepmiştir, bakın defalarca Refah Partisi, Fazilet Partisi kapatıldı ama sonunda daha kötü sonuçlar ortaya çıktı, “kötü sonuç” derken kapatma niyetinde olanlar için söylüyorum. Bunu en yakından bilen kişinin Erdoğan olması lazım ama buna rağmen bu yolu tekrar etmeye kalkışması önümüzdeki seçimler açısından kendisine hiçbir yarar sağlamayacaktır ve sonunun geldiği anlaşılmaktadır. Siyasetçi, sonunun geldiğini anlamaya başlayınca çok hatalar yapar, 40 kere denenmiş şeyleri denemeye kalkar, şu anda ben Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu süreçleri kendisi açısından da yanlış yönettiğini ve bundan sonuç alamayacağını, işlerin ters tepeceğini düşünüyorum.

BİR KİŞİ ADALETSİZLİĞE UĞRUYORSA

■ Beş yılın altında bir ceza verildiği takdirde karar Yargıtay denetimine açık değilmiş, seçim yaklaşırken bu cezalar verilir ve İmamoğlu ile Kaftancıoğlu siyasetten men edilirse toplumda çok ciddi bir kutuplaşma, öfke yaratmayacak mı, seçim sonucunu nasıl etkiler?

CHP büyük bir kitleyi ifade eder, dolayısıyla CHP üzerinde oyun oynamaya kalkanlar bazı isimlere cezalar yağdırmak suretiyle veya yüzlerce isme cezalar yağdırmak suretiyle bu partinin siyasi potansiyelini ortadan kaldıramazlar, iktidarını da önleyemezler. Ama şu var; eğer bu ülkede bir tek kişi adaletsizliğe maruz kalıyorsa bütün toplum tehdit altında demektir. CHP bütün adaletsizliklere karşı olduğu gibi yargıdaki Kaftancıoğlu ve İmamoğlu süreçlerine de karşıdır, her türlü hukuk mücadelesini ve siyasi mücadelesini sürdürmektedir, bu ancak bizim çalışma şevkimizi, iktidara gelme kararlılığımızı arttırmaktadır.

‘KILIÇDAROĞLU KESİN KAZANIR’

■ Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Muhalefet partilerinin göstereceği cumhurbaşkanı adayı” olmak istediğini biliyoruz, bunu konuşmalarında defalarca ima etti. Kamuoyu araştırmacıları da şansının yüksek olduğunu söylüyorlar, buna rağmen örneğin Davutoğlu “Masa’dan siyaset dışı bir isim de çıkabilir” dedi, Deva ve Gelecek partilerinden başka benzer çıkışlar bekliyor musunuz, Meral Akşener’in destekleyeceğine inanıyor musunuz?

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başarılı bir ana muhalefet partisi genel başkanıdır, siyasetin gidişini gayet iyi okumaktadır, bununla ilgili yapılabilecek en cesur girişimleri yapmakta, adımları atmaktadır ve başarılı bir şekilde bu süreci yönetmektedir. Şimdi önümüzdeki seçimlerde Millet İttifakı’nın adayı kim olabilir dediğinizde en önde tabii Sayın Kılıçdaroğlu’nun ismi vardır, bu tartışılmaktadır ama ben şundan mutlak surette eminim, süreç devam ediyor, seçimler ne zaman önümüze gelecek kesin tarih verilmiyor ama adayların ortaya çıkacağı bir ortamda Sayın Genel Başkanımız adaylığını ilan ettiğinde veya Millet İttifakı onun adaylığını ilan ettiğinde şundan herkesi emin olsun ki mutlak surette kazanacağı bir seçime giriyor demektir.

Erdoğan’ın yüreği yetiyorsa ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ desin


■ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’na 10 soru sordu; “Yüreği yetiyorsa cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağını açıklasın” diyor. Sayın Kılıçdaroğlu cevapladı ama siz olsanız buna ne cevap verirdiniz?

Sayın Erdoğan şu anda cumhurbaşkanı aday adayı bile değildir, eğer yüreği yetiyorsa “Ben adayım” desin, ilan etsin ve bu sözünden seçim gününe kadar vazgeçmesin.

■ Kılıçdaroğlu’nun Van’daki konuşması için de “Terör örgütünün ağzıyla konuşuyor” benzeri cümleleri vardı Sayın Erdoğan’ın. Buna ne cevap verirsiniz?

Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk’ün partisidir. Teröre ve terör örgütlerine topyekun karşı bir partiyiz, hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ni terörle bağlantılı olarak itham etmeye kalkmasın.

■ Sizce muhalefet seçimde Meclis çoğunluğunu alabilecek mi?

Seçimde muhalefetin, Millet İttifakı’nın alacağı oylar belki cumhurbaşkanlığından da önemlidir. Meclis’te muhakkak hakim bir sayıda milletvekili çoğunluğunu çıkarması gerekir. Şu anda kamuoyuna baktığımda iktidardan büyük bir kaçış var, seçimler sonrasında Meclis’in yapısı değişecektir diye düşünüyorum. Ben 6’lı masadaki diğer partilerin de seçimde ve sonrasında birlikte hareket edeceklerini düşünüyorum.

SADAT’çı ‘Vatanı sandıkta teslim etmeyiz’ mesajını sildi


■ Siyaset ortamı çok gergin, toplum çok endişeli. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partileri “seçim güvenli olacak” diyor ama diğer tarafta SADAT yöneticisinin “Bu vatanı sandıkta teslim etmeyiz” mesajı duyuluyor, “Türkiye Devlet Fedaileri” isimli yeni bir örgüt ortaya çıkıyor. Halk endişede haksız mı?

Konuyla ilgili olarak Sayın Genel Başkanımız SADAT’ın önünde şiddetli bir üslupla gereken uyarıları yapmıştır, herkes haddini bilecek, herkes sınırını bilecek, herkes görevinin ne olmadığını bilecek ve ona göre hareket edecektir. Nitekim SADAT bağlantılı kişi o paylaşımı yaptıktan hemen sonra yazdıklarını silme ihtiyacı duydu, topluma seçime bu tür müdahale ihtimali var diye algılanan gruplar kendilerinin de risk altında olduğunu iyi görüyorlardır, dolayısıyla böyle bir şeye kimse kalkışamaz. Türkiye’de iktidar olmanın, hatta muhalefet olmanın, cumhurbaşkanı olmanın meşruiyet zemini vatandaşın iradesidir, milli iradedir, bu algı artık toplumda herkeste vardır.

■ Araştırılması gereken en ciddi konular iktidardaki iki parti devamlı ret oyu verdiği için Meclis’te araştırılamıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve sizin konuşmasını yaptığınız, milyonlarca dolarlık bağışlar verilen vakıflar da araştırılamıyor...

Bugün araştırılamıyor, hiç merak etmeyin yarın bütün yanlışlar, hukuksuzluklar hepsi araştırılacaktır

Ekonomi böyle giderse fabrikalar bile çalışamaz


■ İnsanlar artık TÜİK rakamlarına inanmıyor ama TÜİK bile Mayıs ayı enflasyonunu “yüzde 73.50” olarak açıkladı, Nisan’da 69.97 idi. Her gün elektrikten gaza, akaryakıttan gıda ve her ürüne zam yağıyor, ekmek bile 5-6 liraya çıkacak deniyor. İnsanlar arabalarını da satıyor, bir ekonomi uzmanı olarak bunun nereye kadar gideceğini düşünüyorsunuz?

İktidarlar uyguladıkları politikaları kendi halkının çıkarlarına uygun bir şekilde ortaya koymak zorundadır, mevcut iktidarda böyle bir şey yok. Maalesef gördüğümüz tablo şu; ekonomiyi tahrip etmek için elinden ne geliyorsa bu hükümet onu yapıyor. Politika faizini düşürmekte ısrar ettiler, “cari açık kapanacak hatta fazla verecek, enflasyon düşecek” dediler, söylediklerinin hepsi ekonominin kurallarına aykırı, muhalefeti yok sayıyorlar, ekonominin evrensel kurallarını, Türkiye’nin özgün koşullarını yok sayıyorlar, halkı yok sayıyorlar, böyle bir politikayı uygulayan iktidarın halkı dikkate alarak politika ürettiğini söyleyemeyiz. Ama giderayak yangından mal kaçırırcasına eşe dosta, akrabaya, kendilerine nasıl avantaj sağlayacaklarının peşine düşmüş vaziyetteler.

■ Doların yıl sonuna kadar 20 TL’ye çıkması öngörülüyor, bu gidişle memleket büyük kayba uğrayacak.

Memleketin kayıplarından dolayı rahatsızlar mı acaba? “Bu memlekette yoksulluk vardır” diyenlere hakaret etti, geçen gün “Alacak ekmekleri yok, acından ölüyorlar ama içki sigaradan vazgeçmiyorlar” diye aç insanlar olduğunu kendisi itiraf etti. Vatandaş sıkıntıdaymış, ücretler sürekli eriyormuş hiç umurunda değil! Emekli maaşlarına yapılan zam yılın ilk iki ayında eridi, bitti. Her gün elektriğe, doğalgaza, akaryakıta zam geliyor. TÜİK düşük gösterdiği halde tüketici enflasyonundaki artış ortada, üretici enflasyonu yüzde 100’ü geçti, bağımsız kuruluşların yaptığı enflasyon oranları çok daha yüksek, geçen ay ilan ettikleri oran yüzde 120’nin üzerindeydi, üretici fiyatları arttıkça bu tüketici fiyatlarına da yansıyacaktır. Devlet borç ödeyemez duruma, döviz ihtiyacını karşılayamaz duruma geldiği zaman ithalat yapamadığı zaman pek çok ürün piyasada olmayacak, fabrikalar bile çalışamaz duruma gelecektir.


“Sürtük” gibi çıkışlarla kin ve nefret duygusunu yerleştirmeye çalışıyor


■ Cumhurbaşkanı Erdoğan Gezi direnişinin yıldönümünde direnişe katılan gençler, vatandaşlar için “sürtük, çürük” gibi sözler kullandı. Hâlâ camiye bira şişeleriyle girdikleri ve pislediklerini de söyledi. Siz onu yakından tanıyan bir siyasetçi olarak nasıl karşıladınız? Cumhurbaşkanı kendisine hakaret edenlere hemen dava açarken kendisinin topluma hakareti çelişki değil mi?

Gezi olayları hayatım boyunca Türkiye’de gördüğüm en demokratik ve en yaygın eylemlerdir, hukuka da uygundur, Anayasa’ya da uygundur. Gezi eylemleri “Türkiye’de demokrasi yoktur” algısı içinde bulunan Batı Avrupa ülkelerinde bile çok dikkatle izlenmiştir, Türkiye’de demokratik bir kültürün halk tabanında olduğuyla ilgili inançları tüm dünyada beslemiş, dolayısıyla Türkiye’nin itibarını arttırmıştır. Üstelik iktidar da Gezi eylemlerinin ortaya çıkardığı bu dünya algısından yararlanmıştır küresel bazda. Erdoğan “sürtük” gibi tepki yaratacak çıkışlarla, ayakta kalabilmek için toplumun bir kesiminde kin ve nefret duygusunu yerleştirmeye çalışıyor, yaptığı şey bu! “Camide içki söylemi yanlış, bunu caminin müezzini de söylemiştir, Allah’tan korkan bir insanım iftira atamam demiştir” diye defalarca söylendi, bu din görevlisini de “Sen böyle söylüyorsun” diye sürmüş, cezalandırmaya kalkmışlardır. Erdoğan o dönemde “Görüntüler önümüzdeki Cuma’ya yayınlanacak” demiştir. 9 yıl geçti, hâlâ ortaya hiçbir görüntü, hiçbir kanıt, şahit çıkaramamıştır.