Ülkemizde ilk serbest Seçim Kanunu, 16 Şubat 1950’de çıkarıldı. Bu kanun Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Demokrat Parti’nin (DP) işbirliğiyle hazırlandı. İki parti “Liste Usulü Çoğunluk” seçim sisteminde anlaştı. Bu sisteme göre bir seçim çevresinde rakiplerinden 1 oy fazla alan parti, o çevredeki milletvekilliklerinin tümünü kazanıyordu. CHP ve DP seçimi kazanacaklarından emin oldukları için tartışmasız bir biçimde bu sistemi kabul ettiler.

Kanunu kabulün ardından, Meclis’te teşekkür konuşması yapan Başbakan Şemsettin Günaltay, üçüncü parti konumundaki Millet Partisi’ne sitemlerini dile getirdi: “Keşke siz de bizim çalışmalarımıza katılsaydınız” dedi. Nispi temsilin, bunu uygulayan ülkelerde iyi sonuç vermediğini anlattı.

416 MİLLETVEKİLİ ÇIKARDI

1950 seçimlerinde DP, oyların yüzde 52,7’sini aldı, 416 milletvekili çıkardı. CHP ise yüzde 39,4 oy oranıyla ancak 69 milletvekili çıkarabildi. Sistem tercihinde yanılmış olduğunu anlayan CHP bu seçimden sonra, 10 yıl boyunca Nispi Temsil sistemini savundu. Çünkü Nispi Temsil sisteminde partiler, aldıkları oy oranına yakın ölçüde milletvekili çıkarabiliyorlardı.

Halbuki 1950 seçimlerinde Nispi Temsil sisteminin, örneğin Barajsız D’Hondt (1878’de tasarlanmış nispi temsil sistemi) varyantı uygulansaydı, CHP 202, DP ise 276 milletvekili çıkarabileceklerdi. Partiler arasında bu kadar büyük dengesizlik olmayacaktı.

Şemsettin Günaltay, 1951 bütçesi görüşülürken bu kez CHP Grup Başkanvekili olarak Nispi Temsil sisteminin faydalarını anlattı. Başbakan Menderes ise çoğunluk sisteminin yararlarından söz etti. Oysa, Menderes de 1946 seçim kanunu görüşmelerinde DP sözcüsü olarak yaptığı konuşmada “Çoğunluk sisteminin küçük partilere zarar vereceğini” anlatıyor, Nispi Temsil sistemini savunuyordu.

ENGELLEMEK İSTEDİLER AMA...

Seçim kanunu 1961’de değiştirildi ve Nispi Temsil Sistemi’ne geçildi. Bu sistemin günümüze kadar çeşitli varyantları uygulandı. Hiçbir parti “Liste Usulü Çoğunluk” sisteminden söz etmedi.

Adalet Partisi’nin (AP) güçlenmekte olduğunu gören CHP, tek başına bir AP iktidarını engellemek amacıyla,1965 yılında, Milli Bakiye Sistemi’ni getirdi. Ancak getirdikleri yeni sistem CHP’nin beklentisini karşılamadı ve yüzde 52,9 oranında oy alan AP, 240 milletvekiliyle tek başına iktidar olmayı başardı. Bu seçimde CHP’nin oy oranı yüzde 28,7 ve milletvekili sayısı 134 olarak gerçekleşti.

Eski CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) Başkanı Erol Tuncer, seçim sistemlerini ve siyasetteki gelişmeleri ülkemizde en yakından izleyen isimlerden. Deneyimlerine dayanarak, “Hiçbir seçim sistemi seçmenin kararı önünde duramıyor” diyor Turgut Özal’lı yıllara geçiyor.

ÖZAL’LI YILLAR.

Çifte Barajlı D’Hondt+Kontenjan Sistemi: 1983 seçimlerinde Çifte Barajlı D’Hondt Sistemi yürürlükteyken yüzde 45,1 oy oranıyla 212 milletvekili çıkaran Anavatan Partisi (ANAP) oylarının azalmakta olduğunu görünce 1987 seçimleri öncesinde “Çifte Barajlı D’Hondt+Kontenjan” sistemini getirdi.

Bu seçimde aldığı yüzde 36,3 oy oranıyla TBMM’deki sandalye sayısının yüzde 64,9’unu kazandı. (292 Milletvekili) Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ise yüzde 20,8 oyla 88 milletvekili çıkarabildi. Bu değişiklik Özal’a yaramıştı.

DEMİREL’Lİ YILLAR

Ancak, bir sonraki seçimde, oyları yüzde 20’lere düşen ANAP, kendisi için getirdiği avantajı birinci sıradaki Doğru Yol Partisi’ne (DYP) kaptırdı. Yine kararı seçmen vermiş, partinin oyu düşse de seçmenin desteği onu ayakta tutmuştu.

Ancak 1991 seçimlerinde de yürürlükte olan bu sistem, artık ANAP’ı ayakta tutamıyordu. Birinci sıradaki DYP yüzde 27 oy oranıyla 178 milletvekili çıkarırken, oyların yüzde 24’ünü alan ANAP ancak 115 milletvekili çıkarabildi.

Siyasetin duayeni Erol Tuncer, bu sonuçları, “Seçmen desteği arkalarından çekilince getirdikleri sistem değişikliği de partileri ayakta tutamıyor” diye yorumluyor. Tuncer, TBMM’de görüşülmekte olan Seçim Kanunu Değişiklik Teklifi’ni de şöyle değerlendiriyor:

SEÇİM LABORATUVARI  

-Ülkemizde 1950 yılından başlayarak 19 seçim yapıldı. Yapılan değişikliklerle 8 ayrı seçim sistemi uygulandı. Önümüzdeki seçimde 9’uncu sistemi uygulayacağız. Bu bakımdan ülke adeta bir laboratuvara döndü.

-Bir zamanlar seçim kanunlarındaki değişiklik önerileri iktidar ve muhalefet partilerinin görüşleri alınarak yapılırdı: 1950 CHP-DP örneği, 1970-1980 arasında seçim kanununa yönelik öneriler, partiler arası komisyonda görüşülmüştü.

-Çoğunluğu temsil eden Cumhur İttifakı, kapalı kapılar ardında hazırladıkları teklifi, kimsenin görüşlerini almadan TBMM’ye sundu. Seçim öncesi değişiklik önerileri, maç devam ediyorken kural değişikliği yapmak anlamına geliyor.

-İlginçtir, bütün değişiklik önerileri (birbirine zıt olanlar dahil) demokrasiyi güçlendirmek adına yapılıyor.

Unutmayalım. Geçmişte yapılan değişikliklerin çoğu, bu değişikliği yapana hayır getirmedi. Önümüzdeki seçim sonucunu bekleyelim, görelim...