Yasaklayıcı genelgelere rağmen çakarlı araçları trafikte görmeye, onların aceleci tavırlarına, canavar düdüklerine alışlığız. Bakanlığın penceresinden baksa, İçişleri Bakanı da “Ben genelge göndermiştim. Niçin beni dinleyen yok” diye hayıflanacaktır. Meğer ne kadar da çok korumalı, çakarlı beyler!

Daha çok iş insanlarının kullandığı makam otomobillerinden birisini trafikte gördüm. Ancak bu aracı diğer makam araçlarından ayıran özelliği hem sınıfının en üst modeli (Maybach S 500) hem de kırmızı-mavi tepe lambası kullanıyor olmasıydı. Zaten ilgimi de daha çok bu çekti.

KORUYAN-KORUNAN

Bu durum alışılagelenden farklıydı. Sanki binmeye mecburlarmış gibi yasama, yürütme ve yargı organlarının üst makamlarındaki kişilere lüks makam araçları tahsis ediliyor. Bunun gibi lüks araçlar genellikle koruma araçlarıyla birlikte trafikte dolaşıyor. Tepe lambası ise korunan araçta değil koruyan araçta bulunuyor.

Karayolları Trafik Kanunu “Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar ve sürme kuralları” buna bağlı olarak çıkarılan yönetmelikte Koruma hizmeti sağlanan kişinin bulunduğu araçlar “Korunan Araç”,  kolluk personelinin koruma görevini yaptığı araçlar ise “Koruyan Araç” olarak tanımlanıyor. Geçiş üstünlüğüne sahip olanlar bakan onayı ile belirleniyor. Ama buna uyulmuyor.

BAKTIM AYNI OTOMOBİL

Yönetmeliğin 6. maddesinde; geçiş üstünlüğüne sahip oldukları açıkça belli olmayan kolluk araçlarında ışıklı uyarı sisteminin aracın tepe bölgesinde bulunacağı, geçiş üstünlüğüne sahip makam araçları ile bu araçları koruyan araçlarda ışıklı uyarı işaretlerinin aracın diğer bölgelerine de takılabileceği ifade ediliyor.

Yani, buradaki tanımlamalara göre trafikte rastladığım VIP araç; korunan makam aracı değil, kolluk kuvvetlerinin kullanımına tahsis edilen koruyan araç tanımına giriyor.

Koruma aracı görüntüsüne büründürülen böylesi lüks bir aracın piyasa değeri hakkında fikir sahibi olmak için sahibinden.com sitesinde yüzeysel bir araştırma yaparken, trafikte rastladığım aracın satılık olduğunu öğrendim. (İlan no: 975494372) İlanda her ne kadar aracın plakası gizlenmeye çalışılsa da plakasının 06 KDR... yani gördüğüm araçla aynı plakayı taşıyordu.

PATRON OTOMOBİLİ AMA...

Lastik fabrikasının sahibine ait otomobil 6 milyon 350 bin TL bedelle satışa çıkarılmış. Araç Plakasındaki KDR de, sahibinin kısaltılmış adıydı. Ülkemizin önemli bir sanayi kuruluşunun patronunun aracı için güvenlik riskleri çerçevesinde İçişleri Bakanlığı tarafından geçiş üstünlüğü yani çakar kullanımı izni verilmiş olabileceği akla geliyor. Ancak, bu durumunda “Bir iş insanı, makam aracının tepesine polis arabası gibi mavi-kırmızı lamba takar mı?” sorusunun makul bir cevabı olmalı.

Bu tür araçla mukayese edilemeyecek (daha düşük) değerdeki makam araçlarında bile polis otomobili imajı verecek şekilde tepe lambası kullanılıyor. Araca “çakar” takılması durumunda ön panjurun arkasına gizleniyor.

6 MİLYON 350 BİN TL

Kaldı ki, patron kesimi yeni bir otomobil almak için mevcut otomobilinin satılmasını beklemez. Ya da satışa çıkardığı bir otomobile binmez. Yeni otomobilini alır daha sonra eskisini satışa çıkarır. Büyük olasılıkla yeni otomobil alınmış, mevcut araç satışa çıkarılmış.

2016 model olan otomobili 6 milyon 350 bin TL’ye satışa çıkarılmış. O aracı,  şirketin patronu kullanmıyor. Halen satışta olan ve geçiş üstünlüğüne sahip olarak trafikte seyreden bu araç, acaba, Devletin üst düzey bürokratları için makam aracı olarak mı kiralandı? Kiralandıysa kime tahsis edildi ve  kaç lira ödendi? Araca alıcı çıkmazsa Devletimiz satın alacak mı? Yoksa külliyenin koruma aracı olarak mı kullanılacak?

Şayet koruma aracı olarak kullanılıyor ise zaten kaç liraya kiralandığını ya da alındığını sormanın da bir anlamı yok. Çünkü  “İtibardan tasarruf olmaz” denilen bir ülkede yaşıyoruz.

“VALİ BEY”İ HATIRLADIM

Yazdığım son kitabın adı “VALİ BEY-Hem ağladım, hem yazdım”. Görev yaptığı Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa valiliklerinde onun Mercedes’e bindiğini gören olmamıştır. Ankara ya da başka kentlerde yapılan toplantılarla bırakın makam aracını, valiliğe ait araçla bile gitmemiş, bilet parasını cebinden verip otobüsle gidip-geldiğini, çalıştığı herkes bilir. Makam odasının klimasını çalıştırmaz, lambasını gereksizse yakmazmış. Ne kadar haklıymış Vali Bey.

Hele kışın Erzincan’ın soğuğunda oda sıcaklığını yükseltmez, “Ülkemizde o kadar üşüyen insan varken, termostatın derecesini yükseltmeye elim gitmiyor, bir kazak daha giyiyordum” dediğini çalıştığı yerlerde bilenler biliyor.

Devletin malının kullanımında alabildiğine tutumlu olduğu için adı “Cimri Vali”ye çıkmıştı. O hep, “Devletimizin malını savurganca kullanıyor diyeceklerine, cimri desinler. Bundan da memnuniyet duyuyorum” diyordu. O tutumluluk sonucu görev yaptığı Bilecik’e tam 6 organize sanayi bölgesi kazandırıp işsizliği bitirmişti. Vali Refik Arslan Öztürk benim ağabeyimdi...