Ortada 20 yıllık AKP/ Erdoğan iktidarı var. Ve, bir çevre 20 yıldır ısrarla aynı hırçın yöntemle-tavırla iktidarı yenebile­ceğini sanıyor!

“Artık yapmayın” denile­ni ısrarla yaparak, karşıyı kenetleyen nobran mu­halefet yaklaşımıyla ik­tidar olunamayacağı ve aksine iktidarın ömrünü uzattığı görmek anlamak istemiyor.

Muhalefetçilik oynamak hoşuna gidiyor. Sahi me­seleleri iktidarı devirmek mi? Yoksa mesele, keli­me oyunlarıyla- nükteli konuşmalarla sözde muhalifliğin “ekmeğini” yemek mi? Örneğin:

Sosyal medya muhalifliği özünde, AKP/Erdoğan iktidarının bulamayacağı bir “nimet” sunmuyor mu? Erdoğan, Aydın Doğan medyasının eksikliğini bu medyayla doldurup, her gün kendine mutlak yararlı propaganda malzemesi bulmuyor mu? Kimse görmüyor mu bu realiteyi?

AKP’yi iktidarda tu­tan kimler, ve kim­ler CHP’nin bir türlü oyunun artmasına engel olanlar?

“CHP yıllardır neden yüzde 25’i aşamıyor” diye bunların kafasında soru yok.

Peki, kim bu yüz­de 75? Hepsi cahil mi, hepsi kurnaz mı, hep­si dilenci mi? Ne zaman kurtulacağız bu kibir­li-mağrur tavırdan?

Manav Ahmet, Kasap Mehmet, inşaat işçisi Selahattin, köylü Nurettin, ev hanımı Zehra Teyze... “Ötekileştirdiğiniz” o yüzde 75 bunlar değil mi? Onlar da İnek Şaban’a gülüyor, Cüneyt Arkın’ın vefat haberini alınca üzül­müyor mu sanıyorsunuz?

Geniş kitleleri korkutan körü körüne muhalefetten ne zaman vazgeçilecek?

HERKES ÖĞRETMEN


Acı olan bu ülkenin sos­yalistlerinin de parmak sallayan/ işaret eden seç­kinci “beyaz kitleye” uyum sağlamış olması! Ezen ezileni/sınıf’ı unut­tu, etnisiteye yenik düştü çoğu. “Tık” almak/ kabul görmek onca yıldır ezilen bedenlere-ruhlara iyi geldi demek!

Biz niye böyle olduk? Kimlik siyasetine bu dere­ce nasıl yenildik?

Sadece AKP/Erdoğan değil ki; tüm HDP seç­menine “terörist” damga­sı vurulmuyor mu?

Kimse kimseyi anla­mak istemiyor.

Kimse kimseyle diya­log kurmak istemiyor.

Bölünme önce gönül­de/kalpte başladığını kimse düşünmüyor mu?

İnsanları kazanma diye bir derdi yok kimi çevre­lerin. Herkes öğretmen. Herkes bıktırıcı şekilde ne çok haklı!

O halde toplumsal barışı nasıl sağlayacağız? Nerede buluşacağız? Sürekli itham edip kötülük yayarak bu güzelim ülkeyi nasıl ayakta tutacağız? Kolektif ruhu­muza ne oldu bizim?

Bir kez olsun dilimizden düşürmediğimiz Ata­türk’ün kurtuluş savaşını kazanma stratejisinden ders alın lütfen. Düşmanla işbirliği yapan Türkler, Kürtler, Müslümanlar vardı kuşkusuz ama ülkesi için canını ortaya koyan Türkler, Kürtler ve Müslü­manlar da vardı.

Atatürk’ün verdiği isimle Cumhuriyet Halk Partisi, kişileri elit bakış açısıyla -inanç gibi- kimlik siyasetiyle ayrıştıramaz. CHP, bu ülkenin- bu halkın partisidir. Çimen­todur.

CHP elitliğe nasıl yenildi? Programı dışla­yan popülist virüs, Deniz Baykal ile bulaştı partiye... Kılıçdaroğlu’nun onca çabasına rağmen CHP bu virüsten kurtaramıyor; çünkü Baykal virüsü mutasyona uğradı sos­yal medyaya dönüştü!

MUHALEFETÇİLİK RÜTBESİ


Sosyal medyada bir iki paylaşım yaparak “mu­halif” kimliği edinmek ne kolay değil mi? Kapı kapı dolaşarak o yüzde 75’e “merhaba” deyip sohbet etmek zor çünkü...

Sadece partili değil, par­ti farklı mı? Seçim önce­si; verip parayı anlaşın bir reklam şirketiyle, hazırla­sınlar size filmler, bir iki slogan... Oldu da bitti de maşallah. Sonra da sandık­tan zafer bekleyin!

Siyaset mühendisliği ve siyasi reklamla seçim kazanacağını düşünen bu yüzeysel anlayış genel mer­kezlerde hâlâ mevcut değil mi? Seçmeni, potansiyel müşteri gören bu kafayı değiştirmek gerekmiyor mu? 20 yıldır değişmedi ne yazık ki...

Milyonlarca insanın onca başarısızlığına rağmen Erdoğan’ı hâlâ sevdiğine kim neden kafa yormuyor? Laf çarpmak kolay oysa. Ya da seçmeni aşağılamak, muhatap almamak...

Toparlarsam:

Biliyorum cahillik dört yanımızı sardı.

Biliyorum herkes hesap­sız saldırgan.

Muhalefetçilik oyunun­dan rütbe kazanan çok kişi var.

Yaşamın boyunca koru­naklı limanlara sığınmadım. Bunları yazmak- sizleri uyarmak benim bu ülkeye olan borcum.

Tahripkâr bir avuç mu­halif görünümlü kişiye kanmayın. Kimi bilerek, kimi bilmeyerek AKP/ Erdoğan’ın gizli destekçili­ğini yapıyor. Oyunu bozun. Uyarın insanları.

İktidarı istiyorsanız ön­celikle mücadeleyi pek bilmiş “klavye şampiyonla­rına” karşı yapınız. İktidar bunlardan, bunlar da ikti­dardan besleniyor çünkü...