Kılıçdaroğlu çektiği videoyla gündeme “bomba” attı. Partisinin grup konuşmasında da iddiasını sürdürdü...

Doğal olarak “mahalleler” karıştı. İktidar çevresi çok sert açıklamalarda bulundu. Birden...

Gündem, uyuşturucu oldu.

Gündem, uyuşturucu parası oldu.

Gündem, Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu parasının, cari açığın kapatılmasında kullanıldığı iddiası oldu.

Bu beni yıllar öncesine götürdü:

Tarih: 1 Haziran 2005.

Neoliberalizmin kurucularından 93 yaşındaki Milton Friedman, ABD’nin Harvard, Cornell, Stanford, Yale, Berkeley gibi üniversitelerinden -çoğunluğu neoliberal- 530 akademisyen ile bildiriye imza attı: “Yasallaştırın!”

Konu, uyuşturucu idi.

Konu, marihuana/esrar yasağının ABD bütçesine zararı idi.

Hazırladıkları rapora göre:

-“ABD’de marihuana kullanma yasağının önlemleri, her yıl bütçeye 7.7 milyar dolarlık yük oluşturuyor. Serbest kalması ve vergilendirilmesi sayesinde ekonomi yılda 10-14 milyar dolar kazanç sağlayacaktır.”

Medya bildiriye büyük destek verdi. Ve yapılan kampanyalar ile kamuoyu desteği sağlanarak 2005 yılından başlayarak marihuana 18 eyalette serbest bırakıldı, suç olmaktan çıkarıldı.

Oysa. 1970’lerin sonunda Başkan Carter’ın yakın dostu olan ve marihuananın serbest bırakılması için başkanı ikna eden Atlantalı doktor Peter Bourne’un başına neler getirildi neler...

Peki...2000’lerde hava birden neden değişti?

Mesele para idi...

Mesele, neoliberalizmin dünyaya-insana sadece “kâr odaklı” bakmasıydı! Pazarda her şey alınıp satılmalıdır. Ki sadece ABD değil...

Birleşmiş Milletler insana zararlı gördüğü uyuşturucular için 1961, 1971, 1988 ve 2020 yıllarında kararlar aldı. Marihuana/ esrar, uyuşturucu kapsamında kalmaya devam etti.

Bu karara rağmen bazı ülkeler esrarı “eğlence amaçlı” kategoriye sokup 2000’lerden itibaren serbest bırakmaya başladı. Bazı örnekler vereyim:

Finlandiya (2006), Arjantin-Meksika (2009), Polonya (2011), İsviçre (2012), Uruguay (2013), Avusturya (2016), İspanya (2017), Kanada-Güney Afrika-İngiltere (2018), İsrail (2019), Avustralya (2020), Malta (2021)...

Uzatmayayım. Almanya gibi bazı ülkeler yakında yasallaştıracak...

Diğer yanda:

Çin, Rusya, Küba, Somali, Vietnam, Kongo, Sırbistan, Venezuela gibi neoliberalizm etkilerinden uzak ülkelerde marihuana dâhil tüm uyuşturucular yasak kapsamında.

Bu olgu bize benzer cümleyi kurduruyor: Vahşi neoliberalizm insanı değil, kârlılığı esas almaktadır...

Neoliberalizm “kurucu atalarından” Friedman’ın başını çektiği “yasallaştırın” bildirisinin 2005 yılında olması tesadüf değildi. Henüz 2008 büyük çöküşüne üç yıl olsa da ekonomistler neoliberalizmin çökmekte olduğunun farkındaydı. Sosyal devletin bitirilmesi, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik dâhil yapılan özelleştirmeler “kapitalizme merhem” olmamıştı. Sıra uyuşturucu parasının sisteme eklemlenmesine gelmişti...

Uyuşturucu-kapitalizm ilişkisi üzerinde kimse duruyor mu? Metamfetamin (argo ifadesiyle “Metin Abi”) ilaçları dünyaya genel olarak hangi el tarafından dağıtılıyor: ABD...

“Uyuşturucu” denilince Batı medyası/diziler (Afganistan’dan, Kolombiya’ya) bir avuç ülkeyi akla getirtiyor. Kaçınız bilirsiniz; dünyada en büyük uyuşturucu ekstazi üreticisi iki ülke Hollanda ve Belçika’dır! Dünyada marihuananın yüzde 56’sı ABD’de üretiliyor!

Evet, bizde Türkiye’deki uyuşturucu paralarının sisteme eklenip eklenmediğine dair sert sözler sarf edildi. Oysa neoliberalizm kimi ülkelerde adımı “yasal” olarak attırdı bile!

Söylemeden edemeyeceğim:

Ülkemizde biri, bir konuyu gündeme getiriyor, diğerleri hemen cevap veriyor. Neyin ne olduğu anlaşılmadan-sonuca bağlanmadan konu gündemden kalkıveriyor. “Var sen biraz oyalan” yüzeyselliği!

Bu, “kürsü siyaseti” anlayışı çünkü: Söyle geç, belge-bilgi hak getire!