Toplumların temeli çocuklara nezaket, görgü, saygı ve doğru davranışları öğretmek için 1.5 asır önce 1869’da Maarif Nazırı Saffet Paşa, okullara ilk kez Hayat Bilgisi dersi koydurdu. Cumhuriyetin ilanıyla dersin adı 1924’te Vatandaşlık Bilgisi, 1927’de Yurt Bilgisi, 1948’de Yurttaşlık Bilgisi oldu. 1960’ta içeriğine Adab-ı Muaşeret adlı 21 maddelik yeni bir konu daha eklendi. 1968’de Sosyal Bilgiler dersi derken 1985’te adı yine Vatandaşlık Bilgisi yapılıp 2007’de bu ders tamamen kaldırıldı. İlkokul 3. sınıf yani 9 yaşına kadar çocuklara toplumda örnek iyi davranışlar kazandırılması için önce ‘adap’ sonra gerginlikten uzak, farklı fikirlere saygılı, barış içinde nesil yetiştirilmesi amacıyla ‘muaşeret’ öğretiliyordu.

ADAB-I MUAŞERET

AB üyelik sürecinde ders, ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ adıyla okullara geri döndü. İnsanın insana, farklı fikirlere karşı, hak ve sorumlulukları öğretildi. Adab-ı Muaşeret dersinin, “Başkalarının kusuruyla dalga geçilmez. Alay, kötüleme ima ile bile yapılamaz. Bencillik ve bağırarak konuşmak ayıptır. Bir konuyu reddederken, terbiyeli ve ciddi olunur. Emanet geciktirilmez. Kusurlar yüze söylenmez” diye sıralanan içeriğine, “Hukuk, hak, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, çoğulcu katılım, laiklik kazanımları, aydınlanma, Atatürk ilkelerinin önemi, ötekileştirmeme, dışlamama, farklı yaşam ve dinlere saygı” gibi evrensel konular da eklendi. Ders kitabındaki ifadeyle “Devlet ile devlet gücünü kullananları” öğrenciler tam ayırt ediyordu ki, 5 yıl önce İnsan Hakları Dersi de kaldırıldı.

TORUNDAN UTANMAK

Siyasete, hakim üslup artık ilkokul ders kitaplarının bile çok gerisinde kaldı. Cumhurbaşkanının, “Vandal, hain, çapulcu, çürük, sürtük” sözleri toplumu kutuplaştırıp bölüyor. ‘Sürtük’ kelimesini torununa izahta zorlanan emekli bir valimiz, “Torunum, ‘Dede, sürtük ne demek?’ diye sorunca çok utandım. ‘Büyükler söylediğine göre güzel bir söz olmalı’ diye ısrar edince yüzüm kızardı. Sonra, ‘Yok dede, kötü bir söz olmalı, kızarak söyledi’ dedi. ‘Evet oğlum kimse kimseye, hele bir cumhurbaşkanı asla söylememeli’ diyebildim. Torunlarımızın yüzüne bakamaz hale geldik” diyerek üzüntüsünü anlattı. Yukarıdan aşağıya yayılan kaba saba, küfürbaz alt kültür, el kadar çocuk karşısında öğretmenleri ve aileleri çaresiz bırakıyor.

TOPLUM GERİLDİ

Cumhurbaşkanının, “Alkol ve sigarada vergiyi devamlı arttırıyoruz, çok rahatsızlar. Aç sefil geziyorlar, rakıyı birayı almaktan geri durmuyorlar” cümlesindeki, ‘alay, kötüleme, ötekileştirme’ ifadesini bırakalım Adab-ı Muaşeret’in reddettiği ima ile yapmayı, bir kesimi aleni hedef gösteriyor. Oysa bugün bu cümleleri kuran Erdoğan, tam 50 yıl önce 1972’de Yeşilay’ın açtığı yarışmada, “İçki sağlığa çok yararlıdır” diye savunarak, okulu imam hatibi Türkiye birincisi yaptı. “Bu da nereden çıktı?” diyebilirsiniz. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden Erdoğan’ın okul arkadaşı. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü mezunu. Milli Görüş kökenli ve 8 yıl önce CHP’ye geçen Ataşehir Belediyesi eski Meclis Başkanı Sadi Özata yarım asırlık sırrı şöyle anlattı:

ASIRLIK TANIK

“İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde ben lise 1. sınıftayken, Tayyip Bey son sınıftı. Lisede ağabeyimizdi. Yeşilay’ın 1972’de açtığı münazarada İstanbul Kız Lisesi ve İstanbul İHL finale kaldı. Çemberlitaş’ta sinemada, kura çekildi. İmam hatibe ‘İçki sağlığa faydalıdır’, kızlara da ‘içki sağlığa zararlıdır’ yani tam tersini savunmak düştü. Bizim okulun münazara başkanı Erdoğan, üye öğrenciler Seyfettin Esenlik ve AKP eski milletvekili Ali Kul’du. Çok iyi bir hatip olan Erdoğan, ‘İçki sağlığa faydalı’ diye savunup, mikrofon hakimiyeti ve hitabet gücüyle jüriyi ikna etti. İmam hatipliler yani biz, ayetlere aykırı da olsa, içkiyi savunup, kazandık. Okulda edebiyat kolu, spor takımı kaptanlığı, talebe başkanlığı ve uzun boylu olduğu için mehteran başkanlığını da yapardı.”

MİLLETE BORÇLU

“Milli Türk Talebe Birliği’ndeydik. Abdullah Gül, liderdi. Tayyip Bey’le Taksim, Nişantaşı, Şişli’de evleri dolaşıp fikirlerimizi anlatırdık. Kapısını çaldığımız sosyetik kadınlar, üzerimize köpek salardı. Kavgaya karışmazdık. 1983-2009 arası RP ve Fazilet’te beraber siyaset yaptık. 2008 öncesi Tayyip Erdoğan ve 2008 sonrası Tayyip Erdoğan, kuzey-güney kutupları kadar birbirine uzaktır. Erdoğan’ın davranışlarında artık ehliyet, liyakat ve adalet kavramı yok. Cumhurbaşkanı ‘sürtük’ diyemez. Millete özür borçlu.” Doğru söze ne denir? Adab-ı Muaşeret dersinin ivedilikle müfredata eklenip, öğrencilerden önce toplumu kutuplaştıran siyasetçilere verilmesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için ulusal yarar var!..