Azgınlaşan pahalılık, ekonomide işlerin hiç de iyi gitmediğini haber veriyor. Çarşıda pazarda başınızı nereye çevirseniz, karşınıza zamlı ürünler çıkıyor. Geniş halk yığınları enflasyon karşısında her geçen gün daha da çaresiz duruma düşüyor.

İktidar sözcülerine bakarsanız, her şey güllük gülistanlık! Örneğin hemen her gün zam gelen benzin ve motorin bizde çok ucuz! Hayatın gerçekleriyle taban tabana zıt olan bu söylemler, “Milletten öylesine koptular, öylesine bir saltanat içinde yaşıyorlar ki, insanların içine düştüğü sefaletin farkında değiller!” dedirtiyor.

Gazetecilik yıllarından dostum, Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı sevgili Meriç Köyatası, bu durumun nedenlerini mektubunda şöyle açıklıyor:

★★★

“Sevgili Uğur,

Tok, açın halinden anlamaz derler. Yaşadıkları saltanat gözlerini ve vicdanlarını köreltmiş. Halktan tamamen kopmuşlar. Bir asgari ücretli bütün gün çalışıp 142 lira kazanabilirken, bir emekli günde 83 lira ile ailesini geçindirmeye çalışırken, Çanakkale Köprü geçişinden alacakları 200 lira için, “200 liracık” ifadesini kullanabiliyorlar. Kibir denizinde boğulacaklar, farkında değiller.

★★★

Bu ülkedeki aklı başında bütün ekonomistler, “hatalı para, kur ve faiz politikası uyguluyorsunuz” diye aylarca uyardık. Dinlemediler. Önce döviz kurunu patlattılar. Ardından akaryakıt, doğalgaz, elektrik gibi fiyatını devletin belirlediği ürünlere vahşi boyutlarda zam yaptılar. Tarımı zaten iktidara geldikleri günden itibaren çökertmeye başlamışlardı. Çiftçiyi bitirdiler, tahıldan yağlı tohumlara, sebze meyveden endüstri bitkileri üretimine, gübreden, yemden, sütten etten hayvansal tarımsal üretime kadar her alanda Türkiye’yi çaresiz bıraktılar. Ülkeyi gıdada, yüksek fiyatlara, yokluğa, açlığa sürüklediler. Önümüz bahar ve yaz. Ama maalesef hatalı politikalar nedeniyle, bahar ve yaz aylarında da tarımda bolluk yaşanmayacak, fiyatlar düşmeyecek.

Bu olanların,  Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve savaş koşulları ile ilgisi çok az.  Ağırlıklı olarak, iktidarın yönetim hatalarının bedelini ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz.

★★★

Önümüzdeki haftalarda geleceği önceden belli olan yeni bir dertle yüzleşeceğiz. Kur Korumalı Mevduat... Kısaca hatırlatmakta fayda var. Eylül ve ekim aylarında dünya faiz artırmaya giderken Merkez Bankası’nın faiz indirmesine karşı çıkmıştık. Ama dinlemediler ve faizleri düşürdüler. Dolar 8 lira seviyesinden 18 liraya kadar çıktı. Doları frenlemek için Kur Korumalı Mevduat diye saçma sapan bir enstrüman çıkardılar. Yapmayın, etmeyin, üç ay sonra bunun bedelini çok ağır bir şekilde Türk milletine ödetirsiniz dedik. Laf dinletemedik. Şimdi Kur Korumalı Mevduat hesaplarında üç aylık vadeler doluyor.

★★★

Kur Korumalı Mevduat gibi saçma bir enstrüman dünya tarihinde yok!.. Tasarruf sahibi açısından faiz, tasarruf sahibi ile banka arasındaki bir sözleşmedir. Paranızı biriktirirsiniz, bankaya yatırsınız ve paranızı enflasyondan koruyacak hatta biraz da getiri sağlayacak kadar bir gelir elde edersiniz. Bu tasarruf sahibi ile banka arasındaki ilişkidir. Ancak bizde dünya tarihinde görülmemiş bir şey oldu. Devlet tasarruf sahibine dedi ki, “Sen paranı bankaya yatır. Elde edeceğin faiz, döviz kurunun altında kalırsa ben sana aradaki farkı ödeyeceğim.” Böylelikle devlet, tasarruf sahibine açıktan faiz ödeme sözü verdi.

★★★

Dünya finans tarihinde eşi benzeri görülmemiş garabet şurada:

Mevduat, tasarruf sahibinin bankaya verdiği borç demektir. Devlet kendi almadığı, kendi kullanmadığı, bankacılık sisteminin kullandığı borç için tasarruf sahibine açıktan faiz ödeyeceğini ilan etti! Kendi almadığın borç için faiz ödemek ne demektir, hangi mantıkla açıklanabilir?

Yapılan açıklamalara göre; Kur Korumalı Mevduatta yaklaşık 550 milyar Türk Lirası bulunuyor. Bu hesapların bir kısmı bundan tam üç ay önce açıldı. Küçük bir bölümü bu hafta doluyor ve Hazine yaklaşık 15 milyar lira mevduat sahiplerine ekstra faiz ödeyecek.  Ama fatura Nisan ayının ilk haftasından itibaren giderek artacak. Belki 100 milyar lirayı aşacak. Kur korumalı mevduat hesaplarının açılışı aralık ayı sonundan ziyade, ağırlıklı olarak Ocak ayının ilk haftasında başladı, Şubat ayının ortalarına kadar sürdü. Hesaplar açılırken dolar yaklaşık 13.5 lira seviyesinde idi. Hesapların açılış tarihindeki dolar kuruna göre, 550 milyar lira, yaklaşık 40 milyar dolar ediyor. Hesaplara yüzde 17 yıllık faiz ödenecek. Üç ay için yaklaşık yüzde 4.2 ediyor. Yani 550 milyar için 23 milyar lira... Bunu bankalar ödeyecek. Bizimle hiç ilgisi yok. Helali hoş olsun!..

★★★

Sıkıntımız şu: Vade sonunda dolar 2 lira artarsa, 40 milyar dolar için elde edilecek getiri 80 milyar lira olacak. 23 milyar lirasını bankalar faiz olarak ödeyecek. Kalan 57 milyar lirayı Hazine ve Merkez Bankası ödeyecek. Nereden ödeyecek? Milletten topladığı vergilerle ödeyecek. Milletin mazot alırken, benzin alırken verdiği dolaylı vergilerle ödeyecek. Dolar kuru Nisan ayında, Mayıs ayında bu seviyelerde kalmayacak ki. En az 2 lira belki de 3 lira artacak. Dolar 3 lira arttığında, Devletin ödeme garantisi verdiği faiz farkı 100 milyar lirayı bulacak. İşte o nedenle savaş nedeniyle dünyada petrol fiyatları yüzde 30 artarken Türkiye’de akaryakıt fiyatları yüzde 100 artıyor. 84 milyon kişi, 300 bin kişinin mevduatına ekstradan faiz ödüyor. Dünyada böyle bir garabet yok demiştik. Gerçekten, devlet (dolayısıyla millet) kendi almadığı borç için faiz ödüyor.

★★★

Yaşanan sefalet ve hayat şartları her geçen gün ağırlaşıyor. Saray yönetimi, halkın dertlerinden uzak. İktidar enflasyonla işçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin, küçük esnafın gelirlerini eritip zenginlere transfer etti. Yetmedi, milletin cebinden yaptığı hazine garantili köprüler, otoyollar, hava alanları, şehir hastaneleri için yandaşlara para aktarmaya tam gaz devam ediyor. O da yetmedi, Kur Korumalı Mevduat garabeti ile milletin vergilerinden kesip parası olan 300 bin kişiye ekstra faiz ödüyorlar. Halktan öylesine kopmuşlar ki, yandaş müteahhitlere aktarılacak 200 lira için “200 liracık” demeye başladılar. Önce kibir denizinde, sonra da seçim sandığında boğulacaklar!..”