Bundan 4 yıl önce, aylardan Ekim...

Biz o günlerdeki ismiyle bir “Halk Arenası” programı için İstanbul’dayız.

Kadim dostum, tiyatromuzun ulu çınarı Müjdat Gezen bir müzikal yazmış.

Hem yönetiyor, hem de oynuyor.

Adı; “Şarkılar Seni Söyler...”

Oyun eski İstanbul’daki gazino yaşamını anlatıyor...

★★★

Değerli kardeşim, program koordinatörümüz Atilla Köprülüoğlu ile tiyatroya biraz erken gidiyoruz.

Müjdat, sanki sahneye ilk kez çıkıyormuş gibi -her zamanki heyecanı içinde- o akşamki galaya hazırlanıyor.

Yerinde duramıyor, oyun hakkında sürekli bilgiler veriyor.

Bu arada müzikalin en büyük sürprizini söylüyor:

“Cüneyt Arkın’ı ilk kez tiyatro sahnesine çıkarıyorum...”

“Peki nasıl ikna ettin?” diye soruyorum.

Çünkü 70’li yılların başlarında canlı yayınlanan TV programıma konuk olarak alıncaya kadar yaşadığım güçlükleri anımsıyorum.

Hiç unutmuyorum, sakinleştirici ilaç alıp yayına katılmış, yine de heyecanını yenemediği için, şakakları durmaksızın inip kalkmıştı.

Neyse ki uyarım üzerine kameramanlar geniş çekim almamış, böylece o anları seyirciye fark ettirmeden geçiştirmiştik.



★★★

Müjdat devam ediyor:

“Cüneyt Ağabeyin tiyatro deneyimi yoktu. Üstelik o günlerde de rahatsızdı. Hastalığına üzülüyordu.

‘Ben seni sahneye çıkaracağım’ diye ısrar ettikçe bir türlü ‘evet’ diyemiyordu.

Ama pes etmemeye kararlıydım.

Günlerce aradım, evine gittim kaç kez.

Nihayet değerli eşi Betül’ün de desteğiyle ikna etmeyi başardım...”

-Peki rolü ne olacak?

“Ona Cüneyt Arkın rolünü verdim. Yani kendini oynayacak. Sahneye çıkarma teklifi yapıyor gazinocular, 3-5 şarkı söylesin istiyorlar, o ise ‘Ben sinemacıyım, beceremem’ diyor.

Önüne konan bir çanta dolusu parayı da reddediyor!..”

★★★

Müjdat daha sonra bizi Cüneyt Ağabeyin kulisine götürüyor.

Yanında Betül Hanım ve büyük oğlu Murat var.

Beni görünce ayağa kalkıp sarılıyor:

“Hiçbir programını kaçırıyorum. Yazılarını her gün okuyorum. Çok iyi işler yapıyorsun Uğurcuğum. Ailecek seni çok seviyoruz kardeşim...”

Biz sohbet ederken Atilla da sürekli fotoğraf çekiyor.

(Bu sayfada gördüğünüz fotoğraf da o gecenin hatırası...)

★★★

Harika bir müzikal izliyoruz o gece.

Cüneyt Ağabey, sahneye çıktığında bütün salondakiler gibi biz de ayağa kalkıp alkışlıyoruz.

Muhteşem bir performans sergiliyor efsane sanatçı.

Oyun bitiminde alkıştan adeta yıkılıyor Maslak’taki dev salon.

Seyirci en büyük alkışı ve sevgi gösterisini ona yapıyor.

Oyun sonunda kutlamaya yanına gittiğimizde Müjdat, her zamanki gibi espriyi patlatıyor:

“Cüneyt Abi, kusura bakma. Bir dahaki oyuna kadroda yoksun! Çünkü benden çok alkışlananı tiyatromda istemem!..”

★★★

Önceki gün –İzmir’de olduğum için katılamadığım- cenaze törenini TV’den izlerken,”Şarkılar Seni Söyler”in galasında yaşadığımız güzel anlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor.

Hüzün doluyor içime.

Oğlu Murat’ın bayrağımıza sarılı tabutu başındaki konuşmasını dinlerken gözlerim doluyor.

Hele “Cüneyt Arkın’a ağıt değil destan yazılır!..” derken kendimi zor tutuyorum.

Evet; Cüneyt Ağabey!

Sana -gerçekten- ağıt değil destan yazılır destan...

Ne güzel söylemiş Özdemir Asaf;

“Kimi gittikçe kalır, kimi kaldıkça gider...”

Sen hep yüreklerimizde yaşayacaksın...