“Önceki gün bir Trakya köyündeydim.

Köy kahvesine girerken dikkatimi, cama yapıştırılmış bir liste çekti.

Biraz dikkatlice bakınca, bunun bir borçlular listesi olduğunu anladım.

Borçluların isimleri alt alta sıralanmış, karşılarına da ödemeleri gereken paralar yazılmış.

Üşenmeyip topladım.

Tam 16 bin lira...

★★★

Kahveciye bu listeyi niçin hazırlayıp cama yapıştırdığını sordum.

“Yapmak zorunda kaldım! Çünkü bu kişiler 3 yıldır çay kahve borcunu ödeyemiyorlar! Son çare olarak köylüye duyurmayı deniyorum! Ama duyursam ne olacak? Ceplerinde beş kuruş bile olmadığını biliyorum!” dedi.

Kahveye girdik, çayları söyledik!..

★★★

Burası bildik köy kahvelerine pek benzemiyordu.

Duvarlarında pehlivan resimlerinden çok, resmi tebligat belgeleri duruyordu.

Masalarda da takım elbiseli çantalı kişiler oturuyordu.

Şaşkınlığımı fark edip, hemen kendilerini tanıttılar.

“Banka avukatı falanca...”

“İcra memuru filanca...”

“Akaryakıt istasyonu tahsildarı...”

“Zirai ilaç bayisi çalışanı...”

“Gübre firması tahsilatçısı...”

“Traktör tamircisi...”

Hepsi alacaklarını tahsil için geldiklerini söylüyordu!..

★★★

Baktım ki kahvede köylü yok, tahsilatçı çok, kahvehanenin sahibine “Peki köylüler nerede?” diye sordum.

“Arazide!” dedi. “Bir kısmı tarlada, başka bir iş bilmediği için toprakla haşır neşir olup vakit geçiriyor. Kimi bu beylerle karşılaşmamak için evden dışarı çıkamıyor! Kimi ise ilçede tarlasını satmaya uğraşıyor!..”

★★★

Lafı uzatmadan söyleyeyim.

Dünyanın en pahalı mazotunu tüketen, girdi maliyetlerinin sürekli artmasına karşın, ürünü para etmeyen Trakya’nın küçük çiftçisi bitmiş, tükenmiş durumda.

Kredi sarmalında boğulmak istemeyenler, son çare olarak topraklarını satıyor.

Tek geçim kaynağını yok pahasına elden çıkarıyor.
Uygulanan politikalarla küçük çiftçilik yok ediliyor, köylü tarımdan koparılıyor.

İntiharlar, icra takipleri ve evli çiftler arasındaki anlaşmalı boşanmalar çığ gibi artıyor.

★★★

AKP Türkiye’si, tipik bir ‘ister inan, ister inanma’ ülkesi.

Öyle olaylar yaşıyoruz ki, insan bunların gerçek olduğunu bilmesine karşın, yine de inanmakta zorlanıyor.

Alın size son bir örnek:

Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa, Suudi Arabistan’a 5 milyon küçükbaş, 1 milyon büyükbaş hayvan ihraç edecekmişiz!..

Usta tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım’a göre bu haber bile tek başına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın görevden alınmasına yeter!

Çünkü Türkiye, kırmızı et fiyatı arttı diye 2010 yılından bu yana kasaplık, besilik, kurbanlık, damızlık ne bulduysa ithal ediyor. Hayvan ithalatına milyarlarca dolar ödüyor. İthal edilen hayvan sayısı toplam 3 milyon başı buluyor. Ama şimdi kalkmış Suudi Arabistan’a 6 milyon baş canlı hayvan gönderiyor!

Hayvanına yedirecek samanı bulamıyor, ama hayvan ihracatında patlama yapıyor!..

★★★

Eskiden sihirbazlar şapkanın altından kuş ve tavşan çıkarırlardı.

Türkiye bu alanda da çağ atladı.

Şimdi milyonlarca baş hayvan çıkarıyorlar!..”

★★★

Sizi biraz şaşırtayım.

Okuduğunuz satırları 17 Şubat 2013’de bu köşede yazmışım.

Aradan yıllar geçti, köylünün, çiftçinin durumu daha da kötüleşti...

Artık bırakın şapkadan bir şeyler çıkarmayı, şapka bile pes etti!..