2005 yılıydı.

İsveç’ten Türkiye’ye uçmak isteyen beş kişilik Iraklı aile, Türk Hava Yolları’ndan bilet almıştı.

O zamanlar Irak’ta savaş vardı, Irak’tan uçuş yapılamıyordu, bu yüzden Suriye üzerinden İsveç’e gelmişlerdi, Türkiye üzerinden geri dönüyorlardı, Stockholm’den Diyarbakır’a gideceklerdi.

Arlanda havalimanına geldiler, anne, baba, üç çocuktular.

Çocuklardan birinin ismi Kürdistan’dı.

Bilet kontrolü sırasında Türk Hava Yolları görevlileri tarafından durduruldular.

Niye?

Bu isimle Türkiye’ye giriş yapamayacakları söylendi.

“Türkiye’de kalmayacağız, Kuzey Irak’a geçeceğiz, oraya uçuş olmadığı için mecburen Diyarbakır üzerinden gidiyoruz” dediler.

Nafile.

Kürdistan, uçağa alınmadı.

Iraklı aile mecburen Türkiye’ye uçmaktan vazgeçti, İskandinav havayolları’ndan bilet aldılar, yine Suriye üzerinden evlerine döndüler.

Yalaka gazetelerimiz “Kürdistan’a geçit yok” manşetleri attı.

Akp’yi destekleyenlerin göğsü kabardı.

“Devlet dediğin işte böyle yönetilir” denildi.



Yine 2005 yılıydı.

Sayın Akp hükümetimizin çevre ve orman bakanlığı “üniter devlet yapımıza zarar veriyor” diyerek, içinde Kürdistan ve Ermeni geçen Latince hayvan terimlerini değiştirdi.

Vulpes Vulpes Kurdistanica olan tilkinin adı mesela, makaslandı, kısaca Vulpes Vulpes yapıldı.

Yalaka gazetelerimiz “bölücü tilki” manşetleri attı.

Sayın hükümetimizi destekleyenler gurur duydu.

“Devletin bekası işte böyle korunur” denildi.



Sonra?



Sonra, sayın “milliyetçi” hükümetimize oy lazım oldu, Hdp’yle iş tutarak, “milliyetçiliği ayaklar altına almaya” karar verdi.



Sırf adı Kürdistan olduğu için beş yaşındaki kız çocuğunun Türkiye’ye ayak basmasına izin vermeyen sayın hükümetimiz, takvimde başka gün kalmamış gibi tam 29 Ekim’de, Kürdistan silahlı kuvvetlerini topuyla tüfeğiyle Türkiye’ye soktu, topraklarımızda resmi geçit yaptırdı.



Sırf adı Kürdistan olduğu için beş yaşındaki kız çocuğunu Türk Hava Yolları uçağına bindirmeyen sayın hükümetimiz, Kürdistan silahlı kuvvetlerini Erbil’den Şanlıurfa’ya Türk Hava Yolları uçaklarıyla taşıdı.



Beş yaşındaki kız çocuğunun Türkiye üzerinden transit yolcu olarak Suriye’ye geçmesine izin vermeyen sayın hükümetimiz, kimliği bile olmayan milyonlarca Suriyeliyi yürüye yürüye Türkiye’ye soktu.



Latincesinde Kürdistan kelimesi geçiyor diye, üniter yapımıza zarar veriyor diyerek, tilkiyi bile bölücü ilan eden sayın hükümetimiz, Türkçe ilçelerimizi Kürtçesiyle değiştirmeye başladı, Güroymak’ı Norşin yaptı.



Bir sahil beldemize tatile gelen Hollandalı turist, omzuna Türk Bayrağı yaptırmak istedi, tesadüfen ilk gördüğü dövmeciye girdi, dövmeci terör örgütü mensubuydu, Türk Bayrağı yerine Pkk bayrağı kazıdı.

Turist derhal polise gitti, şikayetçi oldu, dava açıldı.

Ama, sayın hükümetimiz yasalarımızı değiştirerek, Pkk bayrağını suç olmaktan çıkarmıştı, tutuksuz yargılanan dövmeciyi affa soktular.



Açılım iyice saçılım olmuştu, her yere Pkk bayrağı asıyorlardı, vatandaşlar da habire suç duyurusunda bulunuyordu.

Ama dedim ya, sayın hükümetimiz Pkk bayrağını suç olmaktan çıkarmıştı, sayın savcılığımız takipsizlik kararı verirken, şu tarihi saptamayı yapmıştı... “Sarı kırmızı yeşil renkleri Pkk sembolü olarak algılamak doğru değildir, Senegal’in Gana’nın Kamerun’un Bolivya’nın Benin’in Gine’nin bayrağı da sarı kırmızı yeşildir, bu renkleri Pkk sembolü olarak algılamak paranoyadır!”



E, Barzani de haklı olarak sarı kırmızı yeşil Kürdistan bayrağını getirdi, tarihimizde ilk kez, başkentimiz Ankara’nın göbeğinde göndere çekti.



Sonra?



Sonra, milliyetçiliği ayaklar altına alan sayın hükümetimize oy lazım oldu, Mhp’yle ittifak kurarak, yeniden “milliyetçi” olmaya karar verdi.



Ankara’nın göbeğine sarı kırmızı yeşil Kürdistan bayrağı diktiren sayın hükümetimiz, x-ray cihazından geçerken çantasında sarı kırmızı yeşil tülbent bulunan 50 yaşındaki kadını gözaltına aldırdı.



Yasalarımızda değişiklik yaparak, Pkk bayrağını suç olmaktan çıkaran, bununla gurur duyan sayın hükümetimiz, kamu personeli seçme sınavına sarı kırmızı yeşil tişörtle gelen işsiz genci gözaltına aldırdı.



Türk Bayrağı yerine Pkk bayrağı kazıyan dövmeciyi bile tutuksuz yargılayıp, affa sokan sayın hükümetimiz, İstanbul’daki düğünde sarı kırmızı yeşil atkı takan damadı tutukladı, Silivri’ye gönderdi.



En son...



“Sarı kırmızı yeşil renkleri Pkk sembolü olarak algılamak doğru değildir, Senegal’in Gana’nın Kamerun’un Bolivya’nın Benin’in Gine’nin bayrağı da sarı kırmızı yeşildir, bu renkleri Pkk sembolü olarak algılamak paranoyadır” diyen sayın hükümetimiz... Ankara’daki Afrika restoranının, Afrika Devletler Birliği bayrağındaki sarı kırmızı yeşil renklerinden oluşan tabelasını kaldırttı, zorla beyaza boyattı!



Üstelik...

Üç yıl önce, Anadolu Ajansı tüm medyaya şu haberi servis etmişti.



“Üniversite eğitimi için Türkiye’ye gelen, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olan Somalili genç, Ankara’da restoran açtı, Afrika mutfağını başkentlilerle buluşturuyor. Menü, yöresel Afrika lezzetlerinden oluşuyor. Afrika’nın kültürel izlerini taşıyan restoran, hem Ankara’ya değer katıyor, hem Türkiye ekonomisine katkı sağlıyor. Türkiye’nin müslüman bir ülke olması, müslüman Afrikalıların kendilerini evinde hissetmelerini sağlıyor.”



Üç yıl önce “ilahiyatçı” diye, devletin haber ajansıyla reklamını yapıyorlardı.

Bugün, devletin bekasına zararlı diyorlar.



Ve, Afrika restoranındaki hadiseyle aynı gün...

Norveç vatandaşlarının pasaport olmadan, vize almadan, kendi nüfus cüzdanlarıyla Türkiye’ye girebilecekleri açıklandı.

Biz Norveç’e gitmek istersek, Norveç’ten vize almak zorundayız, onlar kendi ülkelerinde şehirlerarası yolculuk yapar gibi gelebilecekler.



Halbuki, sadece yedi ay önceydi...

Norveç’in Ankara büyükelçisi, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istediği için, sayın hükümetimiz tarafından “persona non grata” ilan edilmişti.

Asrın liderimiz bizzat ateş püskürmüştü.

“Bu ne terbiyesizliktir yaa... Siz burayı ne zannediyorsunuz yaa? Burası öyle zannettiğiniz gibi kabile devleti değil, burası anlı şanlı Türkiye devleti... Dışişleri bakanımıza talimat verdim, bunların istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz dedim, bunlar Türkiye’yi tanıyacaklar, Türkiye’yi derhal terkedecekler” demişti.



Netice?



Aynı dışişleri bakanımız, Norveç vatandaşlarının pasaport olmadan, vize almadan, kendi nüfus cüzdanlarıyla Türkiye’ye girebileceklerini açıkladı.

Güya Norveç’in büyükelçisini Türkiye’den kovuyorduk, Norveç’in tamamına pasaportsuz vizesiz kapıları açtık.



Afrika’dan İskandinavya’ya, zoolojiden jeostratejiye...

Omurgalı içişleri.

Omurgalı dışişleri.

Burası öyle zannettikleri gibi kabile devleti değil yani!

.