Bahar geliyor, dışarda okuldan kaçma havası var... Sadece tabiat değil, yaşama sevincimiz de tomurcuklanıyor böyle günlerde, hayata gülümseyerek bakabilme duygularımız da ufak ufak çiçek açıyor.

Kasvetli kış ayları geride kaldığı için midir nedir, ağır ağır makale yazmak yerine çok sevdiğim bir fıkrayı anlatayım istedim bugün.



Mois ölüm döşeğinde yatıyormuş.

Rebeka başında sessiz sessiz gözyaşı döküyormuş.

“Ahh Rebeka ah” demiş Mois... “Hatırlıyor musun, yolda yürürken otomobil çarpmıştı, her yanım kırılmıştı, yine böyle bir hastane odasında ecelle pençeleşiyordum, başucumda sadece sen vardın.”

Tatlı tatlı saçını okşamış Mois’in Rebeka.

“Nasıl hatırlamam Moisciğim” demiş, “ne zor günler atlattık biz.”

Mois’in yanaklarından iki damla süzülmüş.

“Ahh ah, hatırlıyor musun Rebeka” demiş, “iflas edip, sıkıntıdan kalp krizi geçirdiğimde, başucumda yine sadece sen vardın.”

Rebeka şefkatli şefkatli gülümsemiş Mois’e...

“Hepsi yaşandı geçti gitti bi tanem” demiş, “ne günler atlattık biz.”

Mois dertli dertli iç çekmiş.

“Hatırlıyor musun Rebeka” demiş, “beyin kanaması geçirdiğimde, azraille boğuşurken, başucumda yine sadece sen vardın.”

Rebeka “ahh ah nasıl hatırlamam” manasında başını aşağı yukarı sallamış usulca... “Sakın moralini bozma benim canım Moisciğim” demiş, “ne günler atlattık biz, bunu da atlatırız.”

Mois son bir gayretle kafasını kaldırmış yastıktan.

“Yahu şöyle bir düşünüyorum da Rebeka” demiş...

“Sen ne uğursuz kadınmışsın be kardeşim!”



Dolar olmuş 15 lira.

Mazot olmuş 23 lira.

Enflasyon patlamış, zamlar şarapnel parçası gibi suratımıza çarpıyor.

Millet ucuz ekmek kuyruğunda bekleşiyor, ayçiçeği yağı kotayla satılıyor, toz şeker kotayla satılıyor, et süt kurumunda ucuz kıyma kuyruğu var, toprak mahsülleri ofisinde ucuz pirinç kuyruğu var, pazarda artık biber bile taneyle satılıyor, baklava boş satılıyor, mantı boş satılıyor, elektrik faturasını gördüğümüzde parmağımızı prize sokmuş gibi hissediyoruz, hani bastığı yerde ot bitmiyor denir ya, tam olarak o hale geldik, memlekette saman yok saman, topyekün savaşta olan, dünya çapında ekonomik ambargo yiyen Rusya’nın risk primi bile Türkiye’den iyi durumda, paramızın düşebilecek en kötü seviyeye düştüğünü bizzat hazine bakanımız söylüyor, bekçi alınacak, 52 bin genç başvuruyor, 45 bini üniversite mezunu, hademe alınacak, 35 bin genç başvuruyor, kara kara düşünmekten işsiz çocuklarımızın saçları ağardı, üniversite öğrencilerine mikrofon uzatıyoruz, aslan gibi delikanlı “acıktığımda su içiyorum, yemek düşünmemek için erken yatıyorum” diyor, pırıl pırıl bir genç kızımız alt tarafı tavuk dürüm alıyor, kahve içecek parası kalmıyor, kahve içse, öğlen aç.



Ve, başımıza bunlar gelirken başımızda oturanlar hâlâ diyor ki...

Düzelteceğiz merak etmeyin.



Gözünü seveyim daha neyi düzelteceksin be Rebeka!