Asrın liderimiz, yurtdışına giden veya özel sektöre geçen doktorlara kapıyı gösterdi, “gidiyorlarsa gitsinler” dedi.



Aslına bakarsanız, doktorlara gerek yok zaten.



Çünkü... Hastasını iyileştirsinler diye hastaneye götürüp, teşhisi beğenmediği için doktora ateş eden tek millet, bizim millettir.



Doktorların tıbbi konuları sayın ahalimizden daha iyi bilmesi mümkün değildir.

Hem dörtlüleri yakarak korna çala çala hastaneye getirir, hem doktordan daha iyi bilir.

Dolayısıyla, hastanelerde illa doktor çalıştırılacak diye bir mecburiyet yoktur.



Alo 184 hattı var mesela...

Doktorları ispiyonlama hattı.

Böbrekle kulak arasındaki farkı bile bilmeyen sayın vatandaşlarımız, anatomi üzerine fikir beyan ederek suç duyurusunda bulunuyor.

Telefon ediyor, bana yanlış teşhis koydu diye ihbar ediyor, şırrak, doktordan savunma isteniyor, doktor artık ayıklasın pirincin taşını!



Alo 184’e her ay kaç telefon geliyor biliyor musunuz?

1.5 milyon.

Memlekette 150 bin doktor var, on misli muhbir hasta var!



Alo 184’ten netice alamayanlar gazetelere telefon ediyor, araya tanıdık sokup köşe yazarlarını arıyor, biri bana denk gelmişti...

Sayın vatandaşımız izah etti, “göz muayenesi için hastaneye gittim, duvarda bir kaç yazı okuttu, gözümde astigmat olmasına rağmen astigmat olmadığımı iddia etti, gözlük almaya gittim, doktor astigmat demediği için optikçi de gözlük vermek istemedi” dedi.

Güzel kardeşim, hastaneye kadar gitmişken psikiyatri servisine de uğrasaydın dedim, “şerefsiz gazetecisin” diye bağırarak kapattı.



“Telefondaki sesinizden belli oluyor, ileri derecede astigmatsınız” desen, iyi gazetecisin.



Emar merakı var bir de.

Nezle bile olsa emar çektirmek istiyor.

Şu diyaloğa bizzat şahit oldum...

- Doktora niye kafa attın?

- Emar çektirmedi.

- E belki gerekmiyordur.

- Gerekmese niye getirelim!

İlla çektirecek hıyarto.

Çektirene kadar dövecek.

“Maalesef emar cihazımız yok, ama isterseniz manyetik rezonans görüntüleme cihazımız var” desen, kabul etmez iyi mi.

Duymuş kahvede emar lafını, etiket gibi onu arar.

Bu tür arkadaşlarda tıbbi bilinç seviyesi o kadar yüksektir ki, “bak emar cihazı bu” diyerek buzdolabına soksan, Allah razı olsun der.



Ben iddia ediyorum, bu milletin en az yarısını komşunun komşuya verdiği tıbbi tavsiyeler neticesinde toprağa vermişizdir...

Her apartmanda dahiliyeci bir Feridanım teyze vardır, her sokakta tansiyon mütehassısı bir emekli Hüseyin amca vardır, hangi kahveye girersen gir, bel fıtığı konusunda otorite bir esnaf İrfan abi vardır, berberler genellikle cildiyecidir, egzama oldum, ne süreyim?

Komalık olana kadar mahallede herkese danışırlar, sadece doktor komşuya danışmazlar.



Eczacılık desen, milli hobimizdir.

Dünya milletleri pul koleksiyonu, kelebek koleksiyonu, plak koleksiyonu filan yapar, bizim millet ilaç koleksiyonu yapar.

Herhangi bir mahallede arama yap, dolaplardan Afrika’ya yetecek kadar ilaç kutusu çıkar, en az yarısının ambalajı bile açılmamıştır, çoğunun son kullanma tarihi geçmiştir, asla atılmaz, saklanır.

Geçenlerde sosyal medyada bir milletvekilinin miting konuşması dolaşıyordu, “son kullanma tarihi geçmiş ilaçları evlerden toplayacağız, ihtiyaç sahibi vatandaşlara ücretsiz dağıtacağız” diyordu, dinleyenler de alkışlıyordu.

Bizzat sağlık bakanlığımız millete son kullanma tarihi geçmiş covid aşısı yaptı. Haber yaptık. Herkes bize kızdı... “Son kullanma tarihi geçmişse geçmiş, hiç aşı yapmasalar daha mı iyi” diye bizi fırçaladılar.



“Markette son kullanma tarihi geçmiş yoğurt satılmasına bile izin vermeyen devlet, son kullanma tarihi geçmiş aşıyı niye yapıyor” diye sordum, “şerefsiz gazetecisin” dediler.

“Bayat aşı daha iyi koruyor” desen, makbul gazetecisin.



Doktor kadrolarını icra yoluyla sattılar bu ülkede.

İcra dairesi “taşınır mal” ibaresiyle gazetelere ilan verdi.

Çocuk doktoruyla kadın doğumcuyu 55 bin liraya sattılar.

Beyin cerrahıyla kardiyoloğu 44 bin liraya bıraktılar.

Pratisyen için 22 bin liraya el sıkıştılar.



Market müdürünü devlet hastanesine müdür yaptılar bu ülkede.

Alışveriş merkezinden hastane yönetimine atama yaptılar.

Devlet hastanesinin başına getirilen imam var.

Hastanenin şoförüyken aynı hastanenin müdürü olan var.

Sen daha ne doktorundan bahsediyorsun?



Gidiyorlarsa gitsinler.

Durdukları kabahat.