Meki.

Sekiz yaşındaydı.

Diyarbakırlıydı.

İlkokula gidiyordu, okul yolunda otobüs çarptı, hayatını kaybetti.

Ailesi tazminat davası açtı.

Bilirkişi ne rapor verdi biliyor musunuz?

“Ailenin tazminat istemeye hakkı yok, çocuğu büyütmek için yapılacak masraftan kurtuldular” dedi!



Bilirkişinin akıllara ziyan hesabı şuydu...

“Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereği, çocuk üniversite okuyamayacak, 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacak, ömrü 55 sene 10 ay 3 gün olacak, askerden dönüp iki yıl sonra evlenecek, ailesi bu süre zarfında çocuğa toplam 56 bin lira masraf yapacak, çocuk evlenene kadar çalışıp, aile bütçesine 18 bin lira destek olacak, sekiz yaşına kadar yapılan masrafı düştüğümüzde, çocuğun ölmesinden dolayı ailesi 42 bin lira masraftan kurtulacak.”



Sayın devletimize göre, çocuk öldüğü için ailesi kâra geçmişti yani!



Uysal.

19 yaşındaydı.

Muş’ta askerlik yapıyordu, şüpheli şekilde hayatını kaybetti, öldürüldü mü, intihar mı etti, tespit edilemedi.

Toprağa verildikten sonra ne oldu biliyor musunuz?

Ailesine resmi evrak geldi.

Uysal’ın ölümüne sebep olan G3 mermisinin parası istendi.

Merminin fiyatı 1 lira 11 kuruştu.

Devletimiz 1 lira 11 kuruş zarar etmesin diye, aileye ödetildi.



Veysel.

Dokuz yaşındaydı.

Ankara Garı’ndaki bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

Mahkeme bir milyon lira tazminata hükmetti.

Danıştay kararı bozdu.

“30 bin lira yeterli” dedi.



Oğuz Arda.

Dokuz yaşındaydı.

Edirne’den İstanbul’a giden trendeydi, Çorlu’da devrildiler, cinayetten farksızdı, raylar çamaşır ipi gibi havada asılı duruyordu, altında toprak yoktu, çünkü kontrol eden yoktu, rayları kontrol etmesi gerekenleri işten çıkarmışlardı, bir ay önce yapılması gereken bakım-onarım ihalesini iptal etmişlerdi, 24 insanımızla birlikte henüz dokuz yaşındaki Oğuz Arda’yı da öldürdüler, suçluları korudular, bir kişiyi bile görevden almadılar, işin peşini bırakmayan Oğuz Arda’nın annesini sanık yaptılar, sekiz bin lira tazminata mahkum ettiler.

Oğlunu öldürdüler...

Annesinden üste para aldılar.



Berkay.

19 yaşındaydı.

Tıp fakültesi öğrencisiydi.

Beşiktaş’taki bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

Sayın devletimiz tazminat hesabı yaptı...

“Henüz üniversite öğrencisi olduğu için, henüz ticari hayatı olmadığı için, sadece bir günlük sigortalılık üzerinden tutar” belirlendi.

Babasına 121 lira 96 kuruş maaş bağlandı!

121 lira 96 kuruş!



Hediye.

Beş yaşındaydı.

Gayet sağlık bir çocuktu, evinin önünde oynuyordu, otomobil çarptı, beyin travması geçirdi, hem zihinsel hem bedensel engelli oldu, yatağa bağımlı hale geldi.

Babası inşaat işçisiydi, kızını bu hale getiren kişiye hesabını sormak için dava açtı.

İki defa mahkemenin yeri değişti, 19 defa hakim değişti, beş defa savcı değişti, üç defa Adli Tıp raporu değişti, 74 defa duruşma ertelendi.

75’inci duruşmada “yeter artık adalet istiyorum” diye bağıran babasını “hakime hakaret”ten tutukladılar iyi mi...

Hediye’nin babasını hapse attılar, beş ay cezaevinde yatırdılar.

Kazanın üstünden 15 yıl geçti, beş yaşından beri tüm zihinsel ve bedensel fonksiyonlarını kaybeden Hediyecik 19 yaşına gelmişti, çiğneme yutma yeteneğini bile kaybetmişti, mamayla besleniyordu, soluk alıp vermekte güçlük çekiyordu, son nefesini verdi, vefat etti.

Çaresiz babası hıçkıra hıçkıra, haykıra haykıra ağladı ağladı ağladı, hukuk mücadelesine devam etti.

Yedi defa adalet bakanı değişti, sekiz defa yargıtay başkanı değişti, dört defa anayasa mahkemesi başkanı değişti, 20 defa adli yıl açılışı yapıldı, kazadan 18 yıl sonra, Hediye öldükten dört yıl sonra, 2019 yılında dava nihayet sonuçlandı, Hediye suçlu bulundu!

Çünkü...

“Hediye’nin zihinsel ve bedensel engelli haline gelmesiyle, ölmesiyle, o trafik kazasının alakası yok” diye karar verildi.

18 yıldır devam eden mahkeme masraflarının, Hediye’nin babası tarafından ödenmesine hükmedildi.

Hediye’nin babası 24 bin lira tutarındaki mahkeme masraflarını ödeyemedi, evine haciz geldi.

Bu karara itiraz etti.

İki yıl daha geçti.

2021 yılı oldu.

Neticede, Hediye’nin babasına 210 lira manevi, 1000 lira maddi olmak üzere, toplam 1.210 lira tazminat ödenmesine hükmedildi.

Sayın devletimize göre, Hediye’nin beş yaşındayken mahvolan, 19 yaşında sönen hayatının değeri, sadece 210 liraydı.



Ve, hal böyleyken...



Türk vatandaşlığını satan sayın devletimiz, Türk vatandaşlığına zam yaptı, 250 bin dolara satıyordu, artık 400 bin dolara satıyor.



Darısı başımıza gari...

Doğuştan Türk vatandaşı olanların “hayatının değeri”ne de üç beş kuruş zam yaparlar belki!