Türkiye’yi sarsan dört gün dersem yanlış olmaz. 2 Mart’tan 6 Mart’a kadar geçen süreyi tüm kamuoyu açık bilgiler üzerinden izledi, duydu, okudu. Bir de bilinmeyenler var ve o bilinmeyenleri de anı kitaplarında okuyacağız! Ancak... Yine “açık” ama “kapalı” bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum!

İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray sosyal medyada şöyle yazdı:

“Geçmişe takılmam. Ancak siyasi tarihin yanlış yazılmasına izin veremem.

1- Şu ana kadar krizi sona erdiren 48 saat hakkında kimseye konuşmadım. Siyasiler tahrif ederlerse açıklamak zorunda kalırım.

2- Bir de Sayın Meral Akşener’e aşağıdaki gibi iftira edenlerden özür bekliyorum.”

Çıray gibi deneyimli biri “48 saati tahrif eden olursa” konuşacağını söyledi ve özür bekliyor. Peki kimden? İYİ Parti çevresi, 2 Mart’tan önce “kahraman” diye tanımlanan Akşener’in bir günde “hain” ilan edilmesini doğru bulmadı, bulmuyor. Burada en rahatsız oldukları ve fısıltıyla yayılıp, dolaşıma sokulan “Akşener iktidarla anlaştı” cümleleriydi. Zaten İYİ Parti liderinin de öfkesinin kaynaklarından biri “Erdoğan’la hizalanma” üzerinde yapılan eleştirilerdi. Şimdi gelinen noktada rahatsızlıklar, kurulan cümleler “halı altına” süpürüldü ve Çıray’ın dediği gibi “Tahrif edilirse anlatırım”a geldi. Pazar gecesi saat 01.45’ten 6 Mart gecesine kadar geçen sürede ne olduğu yazdım, trafiği anlattım saat saat. Saadet Partisi Genel Merkezi’ndeki masa toplantısına yaşananları da okudunuz, duydunuz, Akşener’in “Yeter” diye bağırdığı bilgisine ulaştınız. Hatta; yeniden ikna edildiğini de biliyoruz. Bu saatten sonra ittifakı oluşturan bileşenler de gördü, kendilerine oy veren vermek isteyen kitlenin tek isteği “güven”! Bir yıl boyunca toplanıp da seçime günler kala masadan ayrılma kararı alan Akşener’e bu yüzden öfkelendi. Toplumsal baskının nedeni de buydu.

Bu saatten sonra yapılması gereken net:

Kamuoyunda oluşan “koalisyon olursa kriz olur” fikrinin doğru olmadığını anlatmak ve “dört günün kötü izini silmek. Yani, onarmak! Herkesin temkinli olacağı günlerden geçiliyor ve böylesi bir krizin artık geri dönüşü olmayacağının birileri tarafından anlaşılması gerekiyor. Bu arada gecenin kazanı kim oldu? Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Nasıl mı?

Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki plan


Şimdi size 20 Kasım 2021’de kaleme aldığım “Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki plan/Adım adım adaylığa” başlıklı yazımdan kısa kısa notlar aktaracağım.

Durum tespiti...

16 Nisan 2017 referandumu... Başkanlık sistemine geçiş oylandı ve yüzde 51’le Anayasa’nın 18’inci maddesi değişti! AKP-MHP ittifakına karşı, CHP, Meral Akşener ve diğer muhalefet ‘Hayır’ oyu kullandı. Aldıkları oy yüzde 48.59’du. İşte tam da bu noktada somut durum ortaya çıktı: ‘Hayır’ oyları İstanbul’da yüzde 51, Ankara’da yüzde 51, Antalya’da yüzde 59, Adana’da yüzde 58, İzmir’de yüzde 68 oldu.



Bunu en iyi okuyan isim Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

24 Haziran 2018’de yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu ama... Millet İttifakı’nın oyu (yüzde 33.94) dışarıdan HDP’yi de (11.70) aldığınızda yüzde 46’ydı...

... Geliyoruz 31 Mart 2019 yerel seçimlerine. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana ve İzmir’de, Millet İttifakı başarıya ulaştı!

Yani... 16 Nisan 2017 referandumunda ‘Hayır’ oyu veren iller, belediyeleri de iktidardan aldı! Bu süreci de en iyi okuyan isim Kılıçdaroğlu’ydu. Gelinen noktada tüm krizlere rağmen CHP lideri “maestro” olarak partisini büyütmekten çok ittifakı büyütmek için hamleler yaptı. Son hamle “helalleşme” konusu!

Hamleleri bitmedi Kılıçdaroğlu’nun.

Adım adım adaylığa...


Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı tanımlamasına bakalım: “... Cumhurbaşkanı’nın herkesi kucaklaması lazım. Kimlik, inanç, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılmaz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın yargı üzerindeki sivil vesayeti kaldırması lazım. Cumhurbaşkanı’nın birinci sınıf demokrasiyi hedeflemesi, parlamento üzerindeki vesayeti sonlandırması lazım. Cumhurbaşkanı adayı ahlaklı olmalı! (11 Temmuz 2021)”

Kılıçdaroğlu’nun 18 Kasım’da Habertürk’te yaptığı konuşmasına bakalım: “... Benim CHP’ye mesafeli olan kesimlerle yaptığım toplantıların sonunda pek çok kişi ‘helalleşmemiz lazım’ diye güzel temennilerde bulundular. Ben bunu kamuoyuna açık toplantılarda da dillendirdim. Birbirimizi anlamamız gerektiğini, oturup konuşmamız gerektiğini ifade ettim. Kavram biraz benden çok, benim dışımda CHP’ye mesafeli olan kesimlerin dillendirdikleri kavramdı. Güzel bir kavram aslında. Barış, sevgi, hoşgörüye çağrı yapan bir kavram. Pek çok çevreyle yan yana geldik, konuştuk. Bir televizyon programında ifade ettim, bir gazetede manşet oldu. Benim yaptığım video geniş kitleler tarafından paylaşılınca birdenbire öne çıktı.” Kılıçdaroğlu herkesi kucaklayarak adım adım aday olacağını orkestrasına kabul ettiriyor.

İki yıl önce bunları yazdım. Şimdi... Bütün itirazlara rağmen Kılıçdaroğlu’nun ne yaptığını ve neyi anlatmaya çalıştığını da kısaca anlatayım:

Bütün toplantılarda “Cumhurbaşkanlığı bir kişiye endekslenemez” dedi. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isimlerine “Cumhurbaşkanlığı kurala, devlet aklına, bilgiye endekslenir” düşüncesiyle karşı çıktı. Parti kurmaylarıyla yaptığı toplantılarda şu fikri işledi: “Türkiye’yi yeniden inşa edecek bir anlayışa ihtiyacımız var.” Bunu da “toplumun her kesimiyle buluşma” sloganıyla hayata geçirdi.

SONUÇ: Yazımı Aytun Çıray’ın uyarısıyla bitiriyorum: “48 saati kimse tahrif etmesin.”