Baştan şunu söyleyeyim: Bundan bir, bilemediniz bir buçuk yıl önce Türkiye siyasetinde yeni bir dönem başladığını düşünüyordum.

Bu yeni dönemde Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Ali Babacan ve Selahattin Demirtaş gibi isimleri daha fazla duyacağımızı öngörüyordum.

Meral Akşener’i de geçmişten bu yana siyasette olmasına karşın, mücadele ederek, yeni bir parti kurarak ve lider olarak çıktığı yolculukta yeni dönemin siyasetçileri arasında görüyordum.

Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Deniz Baykal gibi önemli siyasetçiler nasıl bir önceki dönemde kaldıysa, AK Parti lideri Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli, Saadet lideri Temel Karamollaoğlu gibi isimler de geride bırakacağımız siyasi dönemin önemli isimleriydi.

21 yıllık AK Parti/Erdoğan iktidarı artık hayatın her alanında sorunlar üretiyordu. Halkın yaşamı her geçen gün daha da zorlaşıyordu. Bir nevi eski dönemin tamamlanması, yeni dönemin bir iktidar değişikliğiyle gelmesi de kaçınılmazdı.

★★★

Bu bakış açısıyla Cumhuriyet’in 100. kuruluş yıldönümünde yapılacak seçimlere yeni dönem siyasetçilerinin damgasını vurmasını düşünmem de kaçınılmazdı.

Ancak, Kemal Kılıçdaroğlu ilginç bir hamle yaparak siyasetin paradigmasını değiştirdi. Ali Babacan, Meral Akşener ve Gültekin Uysal gibi yeni dönem isimleriyle kendisini, Karamollaoğlu ve Ahmet Davutoğlu’nu bir masada birleştirdi.

Böylece Cumhuriyetin 100. yıl dönümünü, ucube bir sistem olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilecek bir toparlanma dönemine dönüştürerek, siyasi hayatının sonunda kendisine de onurlu, gururlu bir çıkış yaratma şansı buldu.

İki sistem arasındaki geçiş sürecini yönetmeye, haliyle birkaç yıl daha siyasi hayatımızda kalmaya talip oldu.

Meral Akşener de “Başbakan olacağım” diyerek, geçiş döneminden sonraki yeni siyasi döneme gerçek anlamda damga vurma hedefi koydu.

Aynı şekilde diğer yeni dönem siyasetçileri de kendilerini yeni dönemin siyasi yarışına göre konumlandırdılar.

Bu kadar farklı beş partinin bir arada bulunması için ideal bir yol haritasıydı bu.

Bir tarafta metal yorgunluğu yaşayan bir iktidar, diğer tarafta eskinin ve yeninin gücünü birleştirmiş, birlik ve beraberlik düşüncesi üzerinde birleşmiş altı muhalefet partisi...

Bu tabloda Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçiş dönemi Cumhurbaşkanı olması, Akşener’in yeni dönemde yürütmenin başına geçmeyi hedeflemesi herkes için ideal olandı.

★★★

Ancak her zaman olduğu gibi teori ile pratik arasındaki çelişki devreye girdi. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Akşener ve ekibi “kazanamayacağı” gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’na karşı duvar ördü. Bu krizin nedeni ortadadır. Kılıçdaroğlu ve Akşener, bir yıldır ne istediklerini açıkça masaya koymadılar. İkisi de dolaylı mesajlarla, iğneli laf sokmalarla süreci, kazananı olmayacak bir satranç maçına dönüştürdüler. Yanlış iletişimde inat ettiler.

Bir yıldır bu krizin geldiğini göre göre açık açık konuşmadılar.

En önemli kararı yumurta kapıya dayandığında vermek zorunda kaldılar.

Perşembe ve cuma yaşanan kriz bir yıl önce yaşansa muhalefet bir çıkış bulabilirdi.

Ancak seçimlere 80 günden az bir zaman var ve böyle bir krizi masada çözmek için artık çok geç.

İktidar mensuplarından sık sık “Yolun sonunda Akşener masayı devirir” cümlesini duyuyor ve “Olmaz, devirmez” diyordum.

Akşener sonunda sadece Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ süreceğini bile bile büyük bir kumar oynadı ve “Olmaz” dediğimiz oldu.

Kılıçdaroğlu’na “Kazanamaz” gerekçesiyle karşı çıkmak, Kılıçdaroğlu’nun karşısına kendi partisinden iki belediye başkanını alternatif göstermek, büyük bir kumar oynamaktan, Kılıçdaroğlu’nun kazanamaması için çaba göstermekten başka bir şey değildir.

Akşener’in yarattığı sorunu bir kez daha millet çözecek.

Kılıçdaroğlu beş (HDP’yi de sayarsak altı) partinin adayı olarak Tayyip Erdoğan’la yarışacak ve muhtemelen iktidarı desteklemediği için İYİ Parti’ye katılan ferasetli İYİ Partililer de Kılıçdaroğlu’na destek verecek.

İddia ediyorum, Akşener de (kendisi aday olmadığı sürece) seçim günü Kılıçdaroğlu’nu desteklemek zorunda kalacaktır.

Nihayetinde Kılıçdaroğlu kazansa da kaybetse de Akşener “kaybeden” taraf olarak diğer eski aktörlerle birlikte eski dönem siyasetçileri listesinde yerini alacaktır.