Bizzat sokakta gözlemledim:

- Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “emeklilere iki maaş tutarında ikramiye” vaadi sokakta karşılık bulmuş.

- Kılıçdaroğlu’nun “depremzedelere bedava ev” vaadi, (iktidar tarafından “imkansız” gibi gösterilse de) Kılıçdaroğlu bunun hem “mümkün” hem de “zorunlu” olduğunu hepimize gösterdi. 22-23 imzalı devlet güvencesiyle aldıkları evleri yıkılan deprem mağdurları, artık yeni evlerine bir kuruş ödemeden sahip olmanın bir hak olduğunu konuşuyor.

- Kılıçdaroğlu’nun gençlere yönelik “ilk otomobilim ÖTV’siz” vaadi de satın alınmış. En ucuz sıfır arabanın vergiler nedeniyle 1 milyon liraya yaklaştığı bir ortamda birçok aile ÖTV’siz araba almak için seçim sonrasını beklemeye başlamış.

- Kılıçdaroğlu’nun “vergisiz cep telefonu”, “faizsiz KYK kredisi” gibi vaatleri de gençlerin gündem maddelerinin başında geliyor.

- Kılıçdaroğlu’nun göreve gelir gelmez “100 bin öğretmen ataması” taahhüdü de atanamayan öğretmenlerin gündeminde 1. sırada.

- Kılıçdaroğlu’nun “kamuya eleman alınırken mülakata son verileceği” vaadi de mülakat ve torpil mağdurlarını heyecanlandırdı.

★★★

Kılıçdaroğlu’nun vaatleri kamuoyunda karşılık bulunca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da vaatlerini açıkladı. Ancak Erdoğan’ın vaatleri biraz “komik” kaçtı.

“Depremzedeye krediyle ev” vaadi zaten mevcut uygulamaydı.

“Emekliye 2 bin TL bayram ikramiyesi” süren bir uygulamadaki yetersiz bir artıştan ibaret oldu.

“Gençlere 10 GB internet” vaadini gerçekleştirmek için ise seçimi beklemeye gerek yok. Cumhurbaşkanı bunu hemen bugün gerçekleştirebilir.

“Gençlere vergisiz telefon” da aynı şekilde kolayca yapılabilirdi ama seçim sonrasına bırakıldı.

“Kamuda mülakat bitecek” vaadi ise adeta “traji-komik”. Zira mülakatı kendileri koydu ve bugüne kadar torpilli işe alımlarla büyük bir “mülakat mağdurları ordusu” oluşmasına neden oldu.

“Gençlere faizsiz KYK kredisi” konusuna girmiyorum dahi. Gençler bu konuda bir kez hayal kırıklığı yaşadı zaten.

Peki ya “imar affı yasaklanacak” vaadine ne diyorsunuz?

Erdoğan, 6 Şubat’ta yaşanan depremle yerle bir olan kentlere dahi 2018’de seçim hediyesi olarak “imar affı” vermişti.

★★★

Daha önce defalarca yazıp söyledim. Bugün bir kez daha kalın bir çizgiyle altını çiziyorum:

Muhalefet seçim kampanyasında vaat açıklayabilir.

Ancak iktidar “vaat makamı” değildir. İktidar yapar ve halkın hizmetine sunar.

Erdoğan 2018 Haziranı’ndan bu yana bütün yetki ve güce sahip. “Yapacağım” dediği her şeyi 21 yılda, özellikle de son 5 yılda zaten yapmış olması gerekiyordu.

İşte bu yüzden Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kampanyası adeta ölü doğmuş gibi.

Değişim için “doğru zaman” zaman olduğu doğrudur.

Ancak insanlar “değişim” beklerken  21 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın hala “doğru adam” olduğu konusunda şüphelerim var.

Kalın: Siyasi destek için gitmedim


10 Nisan 2023 günü, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının ana fikri, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ziyareti sırasında ABD yönetimine “Sizinle birlikte çalışmak istiyoruz” mesajı verdiği, buna karşın eli boş döndüğü ve ABD’nin Türkiye karşıtı eylemlerini sürdürdüğü idi. Yazıda ayrıca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’yla görüşen ABD elçisine “Muhatabın benim” diye tepki göstermesinin de o ziyaret sonrasına denk geldiğine dikkat çekmiştim.

Yazının yayınlandığı gün Kalın aradı. Yazım nedeniyle üzüldüğünü ve kızdığını iletti.

Kendisinin cevap hakkına saygı duyduğumdan görüşlerini sizlere aktarmak istiyorum.

Kalın, ABD’ye verilen “birlikte çalışma” mesajının siyasi destek talebi olmadığını, tersine iki müttefik ülke arasındaki iş birliğini kapsadığını vurguladı.

ABD’den siyasi destek istemediğinin altını çizen Kalın, ABD’deki muhataplarına (hem Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı hem Kongre’de görüştüğü yetkililere) ayrıca Türkiye’ye F-16 satışıyla Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin tavrı arasında bir ilişki kurulmasının doğru olmadığını anlattığını aktardı.

Kalın’a göre Türkiye görüşmelerde hiçbir konuda geri adım atmadığı için, “Washington’dan eli boş dönme” yorumum da doğru değilmiş.

Oysa ben “eli boş dönmek” deyimiyle ABD’nin, söz konusu ziyaretten sonra da PKK’yı desteklemeye, F-16 satışını engellemeye ve Türkiye’nin Rusya’yla ticaretine karşı çıkmaya devam etmesini kastetmiştim.

Yorumu size bırakıyorum.