14 Mayıs’tan bu yana, sayıları her geçen gün azalmakla birlikte, düş kırıklığı yaşamış, bir kısım CHP’lilere öfkelenmiş muhalif seçmenlerle karşılaşıyorum.

- Düş kırıklığı yaşamışlar, çünkü “14 Mayıs’ta bahar gelecek” fikrine çok bağlanmışlar. 21 yıldır yaşadıkları bu düzenin değişeceğine dair hayallerini ve umudu yeşertmişler.

Bu yüzden de yaşadıkları düş kırıklığı o kadar büyük olmuş ki ülke nüfusunun yüzde 50,4’ünün Tayyip Erdoğan’a, yüzde 65’inin AK Parti’ye “Hayır” dediğinin farkına dahi varmamışlar.

- Bazı CHP’lilere öfkelenmişler, çünkü yıllardır “Sandık güvenliği çok önemli” denildiği, her türlü uyarı yapıldığı halde, sandık güvenliğine dair şaibeler önlenememiş.

İktidarın, devletin de gücünü kullanarak sandıklara hile karıştırdığına olan inanç bir kez daha zirve yapmış.

“Yabancı seçmenler”, “mükerrer ya da toplu oy kullanımı”, “başkasının yerine oy kullanma” ve “sandık verilerini YSK sistemine farklı girme” gibi binlerce usulsüzlük tespit edilmiş.

Buna karşın bütün bunları engellemesi gereken (CHP başta olmak üzere) muhalefetin sandık güvenliği önlemleri yetersiz kalmış, hatta bazı iddialar nedeniyle tartışma konusu olmuş.

★★★

Şimdi kendinizi muhalif bir seçmen olarak düşünün.

Gece gündüz kendi çapınızda koşuşturuyorsunuz. Arkadaşlarınızı, komşularınızı etkilemek istiyorsunuz. Seçimi almak için kendinizi parçalıyorsunuz. Aklınızdaki adaya, partiye güveniyor ve seçim gecesi iktidarın değişmesini, ertesi güne bambaşka bir Türkiye’ye uyanmayı hayal ediyorsunuz.

Ancak seçimin sonucu hayal kırıklığı olduğu gibi, sandık güvenliğine dair kaygılar ve uyarılar da haklı çıkıyor.

İktidarın istihbarat taktikleriyle muhalefetin seçmen güvenliği ekiplerine sızdığını duyuyorsunuz. Yüzlerce muhalif görünümlü sandık görevlisinin CHP sistemine dahi yanlış veriler yüklediğine dair iddialarla karşılaşıyorsunuz.

Öfkelenmez misiniz? Güvendiğiniz dağlara kar yağmaz mı?

Bundan yola çıkarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun birinci kurmay halkasında bulunup, (rahat yerlerden sahaya dahi inmeden milletvekili seçilmek gibi avantajlar elde ettikleri halde) sandıklara sahip çıkmak gibi temel görevlerini dahi yerine getiremeyenlere kızmaz mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki bu yetersiz isimleri her şeye rağmen korumasına, göğsünü onlara siper etmesine sinir olmaz mısınız?

★★★

Haliyle onlar da kızıyor, sinir oluyor ve öfkeleniyorlar.

Bu öfkeyle sandığa gitmeme gibi tepkiler göstereceklerini ifade ediyorlar.

Ancak bunu yaparken iki şeyi karıştırıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki beceriksizlikler ayrı konu, Türkiye’nin ve çocuklarımızın geleceği ayrı konu.

Kendilerine şu soruyu sormak isterim:

Birileri işini layıkıyla yapamadı ve bu nedenle -haklı olarak- onlara kızdınız diye, tarihi bir fırsatı kaçıracak mısınız?

Ülkenin ve çocuklarınızın geleceğine dair kaygı ve korkularınızı unutacak mısınız?

Bu ülkenin Hizbullahçıların cirit attığı, kadınların sahiplenilmesi gereken canlılar gibi görüldüğü, yolsuzluğun rutine dönüştüğü, Atatürk ve silah arkadaşlarının unutturulduğu, hukuk devletinden, demokrasiden ve Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmış, derin bir yoksulluğun pençesine düşmüş bir ülkeye dönüşmesine göz mü yumacaksınız?

★★★

Unutmayın ki “Kılıçdaroğlu’nun adamları beceriksiz, sandıkları dahi koruyamadılar” gibi gerekçelerle sandığa gitmemenin, pire için yorgan yakmaktan hiçbir farkı yoktur.

Unutmayın ki 28 Mayıs’ta yapılacak seçim, 21 yıllık bir iktidarın, 5 yıllık ucube bir sistemin referandumudur.

14 Mayıs’tan kaynaklanan öfkenizi, şikayetlerinizi 29 Mayıs sabahına saklayın ve o gün seçimde zafer kazanmış bir Cumhurbaşkanı’nın adamlarından 14 Mayıs’ın hesabını sorabildiğiniz bir demokrasinin zevkini yaşayın!