Sevgili okurlarım, büyük çabaları sonuç getirdi ve Muharrem İnce 100 bin oyu toparlayıp cumhurbaşkanlığı seçiminde resmen aday olma hakkını kazandı.

Peki bundan sonra ne yapacak?

Seçim kazanma gibi bir iddiası var mı?

Elbette yok.

Ama Kılıçdaroğlu’nun oylarını bölüp Recep Tayyip’in hanesine yazdırma niyeti var!..

Bunu elinden geldiğince başarmak için çalışacak.

★★★

Adaylık herkes gibi elbette onun da yasal ve demokratik hakkıdır ve şimdi bu hakkını kullanmış olmaktadır.

Türkiye’de bu işler böyle yürür...

Bu gibi durumlarda adaylığını bireysel olarak koyanların bir bölümü zaten ciddiye alınmaz.

Bir bakarsınız 100 bin imza toplaması gerekirken 230 imza almış!

Muharrem İnce gibi bazılarının amacı ise epeyce farklıdır.

Nedir o?

Siyasette ismini yeniden güncelleştirip kendisinden söz ettirmek...

Peki ne pahasına?

Medyada yer bulabilmek için!

★★★

Muharrem Bey şu anda iktidarın, Kemal Bey ve ekibinin içine soktuğu gerçek bir Truva atı.

Gücü yetecek olsa Millet İttifakı’nı bölecek.

Bazılarınız bu sözlerimi belki abartı olarak düşünecektir ama gerçekten de öyle değil...

Yandaş medya şimdi tam kadro, televizyonları, gazeteleri, internet siteleri ve sosyal medyasıyla birlikte Muharrem Bey’e akıl almaz övgüler düzüyor.

Haklılar...

Zira o, Türkiye’nin en kritik seçiminde ‘bir bölen’ olma hazırlığında.

Millet İttifakı’nın oylarını bölecek.

Ama bunu yaparken bir hususa çok dikkat edecek:

CHP’den yana imiş gibi görünecek!

★★★

Önümüzde işte böylesine kritik bir seçim var...

Sorumluluğunu bilen yüz binlerce, milyonlarca vatandaşımız daha şimdiden seçmen kayıtlarının peşine düştü ki oyunu özgürce kullanabilsin...

Zira yapılan tahminlere göre cumhurbaşkanlığını kazanacak kişi ile kaybeden arasında çok az bir fark olacak...

Ve işte böylesine kritik bir ortamda Muharrem İnce gibi birileri ortaya çıkıp bir bölen olmayı içine sindirebiliyor.

Sağ gösterip sol vuruyor.

Ne uğruna?

Hiçbir iddiası olmadığı ve olmayacağı halde kişisel şov yapma, ya da işi pazarlığa vurup CHP’den birkaç milletvekili adaylığı koparabilmek  uğruna!

Kolay gelsin bakalım.



Sevgili okurlarım, bu memlekette her Ramazan ayında tanık olduğumuz en büyük gösteri yine başladı.

Bunun istisnası yoktur.

İftar sofraları kurulur. Bu sofraların maliyeti çok büyüktür ama kaynağı çoğu zaman devlet parasından karşılanır. Sıradan vatandaş sofraları herkese açıktır ama çıkarılan yemekler biraz farklıdır!

Çoğunda aynı yemekler yer alır:

Mercimek çorbası, kuru fasulye (veya salçalı nohut), pilav ve bir porsiyon tatlı.

★★★

Bir düşünün ki masalarda yüzlerce kişi oturuyor...

Bunlara sıcak yemek vermek elbette mümkün değildir. Yemekler ya masalara servis edilir, ya da katılan gidip kendisi alır.

Yemekler buz gibi olmuştur...

Ama vatandaşımız gocunmadan yer.

Bu yılki iftar sofralarında bir değişiklik oldu.

Masalar deprem bölgesinde kuruluyor.

Cumhurbaşkanı, bakanlar vesaire önce oy toplama konuşması yapıyor, sonra Kuran okunup dualar ediliyor. Bize hiç de yabancı gelmeyen görüntüler!

★★★

Bu siyasi iftarların üç adet görünür simgesi var. Onlar her masada hazır:

-Cumhurbaşkanı ve emirber kadroları.

-Diyanet Başkanı olan Ali Erbaş.

-Kızılay Başkanı Kerem Kınık.

İlkini anladık da son ikisi her yerde özellikle AKP militanı olarak boy gösteriyor.

Particiliğe, ucuz parti hesaplarına teslim olmuş bir Kızılay Başkanı düşünün.

Onu da bırakın bir yana, din adamı olan ve iktidar için oy avcılığı peşinde koşan bir Diyanet Başkanı düşünün!

★★★

Şimdi deprem bölgelerinin oylarıyla ilgilendikleri için, sıra henüz Saray’da verilecek iftarlara tam olarak gelmedi!

Geçmiş yıllardan biliyoruz, işte o davetler tam anlamıyla görkemli oluyor.

Masalara servisi özel giydirilmiş papyonlu yüzlerce Saray garsonları yapıyor. Öyle bir örgütlenme ki bir anda binlerce davetlinin karnı doyuruluyor.

Üstelik yemekler sıcak. Hiç soğumadan servis ediliyor.

Kuru fasulye pilav falan yok.

Bütün yemekler çok değişik ve ağzınıza layık!

Diyanet’in Başkanı fırsat buldukça Saray sofralarında da boy gösterip dualar okuyor...

Ancak nerede olursa olsun bu iftar sofralarının bir özelliği var.

Oruçsuzlar, abdestsizler de çöküyor.

Eh yani bu kadarcık kusur kadı kızında bile olur!

Allah kabul etsin.