“Değişim A Takımı’nın CHP’yi işgal ve darbe toplantısının görüntüleri!

Kimler kimlerle beraber!

İşte o görüntüler...”

Ekrem İmamoğlu ve değişimcilerin gerçekleştirdiği toplantının görüntüsü önceki gün tüm CHP üyelerinin cep telefonlarına yukarıdaki ifadelerle mesaj olarak gönderildi.

Kendisini “CHP’de Sathı Müdafaa Grubu” diye tanıtan topluluk belli ki kurultay süreci başlamışken, delegenin tercihini Kılıçdaroğlu lehinde etkilemek istiyor.

Bu ucuz taktikle delegeyi yönlendirmek belki mümkündür ama seçmende ters teptiğini 17-25 Aralık’ta yaşayıp gördük.

Bu kafayla devam edilirse...

Kılıçdaroğlu, Türkiye’de sadece CHP’de genel başkanlık seçimini kazanabilir. O da ancak, kaderi liderlerine bağlı belediye başkanları ve milletvekilleri tarafından ya da inançsal aidiyetler ve hemşerilik ilişkileriyle belirlenmiş delegelerle mümkün olabilir.

O BAŞKANLAR NEDEN GÖREVDEN ALINDI?

Kılıçdaroğlu yanlıları, İmamoğlu ve değişimcilerin 8 Temmuz günü yaptığı toplantıyı itibarsızlaştırmak için ihanet ve darbe suçlamasında bulunuyor.

15 dakikalık kayıttaki sohbette CHP tüzüğüne aykırılık var mı?

Yok.

Kılıçdaroğlu’nu inciten bir söz?

Kesinlikle geçmiyor.

Peki, ne var?

Bu toplantıda CHP’nin 5 Temmuz günü Kayseri, Muş, Mardin, Ağrı, Van ve Hakkari, Beykoz, Arsuz, Defne ve Erzin başkanları ile yönetim kurullarını görevden alması tartışılıyor.

Kongre takvimi başlamışken, görevden almaların delege iradesine müdahale anlamına geleceği ifade ediliyor.

Kararları görüşmek için 13 üyenin imzasıyla Parti Meclisi’nin (PM) toplantıya çağrılması planlanıyor. Bülent Tezcan’ın hazırladığı dilekçenin çarşamba günü CHP Genel Sekreterliği’ne verilmesi kararlaştırılıyor.

Dilekçe veriliyor mu?

Hayır.

Çünkü iddiaya göre...

Değişimcilerin toplantısını öğrenen Kılıçdaroğlu, ön alıp pazar gününe PM toplantısı koydu. Böylece dilekçe kadük oldu.



DİLEKÇEDEKİ TALEPLER

Ve şimdi, verilememiş bu dilekçe muhtıra muamelesi görüyor.

Dün bir örneğini temin ettim.

Dilekçede il ve ilçe başkanlarının görevden alınması eleştirilerek, şöyle deniyor:

“Kongre takvimi devam ederken il ve ilçe örgütlerinin görevden alınması, demokratik yarışı engelleyecek, üye iradesine haksız müdahalenin önünü açacak kötü uygulamalardır. Zaten kalan süre hesaplandığında ortalama üç ay içinde ilçe ve il kongreleri yapılmış olacak ve yeni yönetimler göreve gelecektir. Bunu beklemeden örgütlerin görevden alınarak atama yapılması, devam eden delege seçimlerine ve kongrelere yukardan müdahale etme niyetinin hâkim olduğu tereddüdünü haklı olarak düşündürmektedir.”

Bu ifadelerin nesi darbeyi çağrıştırıyor?

Söyler misiniz...

Kim haksız diyebilir?

Kaldı ki dün görüştüğüm Kılıçdaroğlu yanlısı bir CHP yetkilisi Hatay’daki ilçe başkanlarının alınmasına kendisinin de karşı olduğunu ifade ediyor.

Üstelik il başkanlarının İmamoğlu’na değil Oğuz Kaan Salıcı’ya yakın olduğu belirtiliyor. Bunlardan Van, Hakkari ve Mardin’in oylarını artırdığına da dikkat çekiyor.

Dilekçede tüzüğe göre görevden almaların somut bir gerekçeye dayanması gerekirken dayanmadığı kaydediliyor. Görevden alınanların itiraz ettiği, itirazların olağanüstü PM’de görüşülmesi gerektiği belirtiliyor.

Dilekçede üç talep var:

1-Kongreler devam ederken görevden almaların görüşülmesi.

2-İl ve ilçelerin itirazlarının karara bağlanması.

3-Başka itiraz varsa ele alınması.

 FETÖ’VARİ TAKTİKLER

Bir CHP MYK yetkilisi, bu il ve ilçe başkanlarının başarısızlık ve özel nedenlerle görevden alındığını savunuyor.

Temenni ederim ki öyledir.

Bir ‘darbe’ varsa, o da delegelerin oylarıyla seçilmiş il ve ilçe başkanlarının genel başkana muhalif oldukları için görevlerinden el çektirilmesidir.

Asıl darbe genel başkana karşı demokratik yol ve yöntemlerle mücadele etmek ve aday olmak değil, değişim yanlılarını FETÖ’vari taktiklerle etkisizleştirme ve bastırma gayretidir.

İmamoğlu: Bir-iki hafta içinde toplumla düşüncelerimi paylaşacağım




İmamoğlu, dün görüntülerin sızdırılmasına ilişkin sorularımı yanıtladı.

Görüntülerden anlaşılan o ki, siz kuşkulanmışsınız.

Tabi, kuşkulandım. Ama daha sonra da zaten çıktı. Yapacak bir şey yok. Bir kıymet-i harbiyesi yok. Çünkü biz yanlış bir şey yapmadık. Partiyle ilgili şeyi partililerle konuşuyoruz. Benim belki bu süreçteki 200. toplantım, belki 250., bilmiyorum sayısını. Milletvekilleri, PM üyeleri... Bu heyetle yaptığımız görüşme tek bir takım olarak değerlendirilmemeli. Çok insanla görüştüm. Hâlâ görüşüyorum. Bugün de görüşeceğiz. Partinin meselelerini partideki insanlarla konuşuruz. Bunun ayıbı yok. Şeffaflıktır bu aslında. Ama dışarıda konuşmuyoruz.

Ancak ‘darbe’ deniliyor.

Yok canım. Herkesin sorumlulukları var. Ben genel başkanla da dört kez görüşmüşüm. İki kez telefonla konuşmuşum. Yazışmalarımız var. Genel başkanla konuşuyorum bu mevzuları. Genel başkanla konuşan bir insanım ben, başından beri arayışı olan bir insanım. Ayıp yani.

Video ‘ihanet’ başlığıyla sunuldu.

O cümleyi sarf eden akıl, kendini tarifler. O tarife uyan insanlar vardır ne yazık ki içeride ve dışarıda. Bu her zaman olmuştur. Biliriz o insanları. Ama önemsemeyiz. Gücü kendinde zanneden bu insanların aslında güçsüz kaldıklarını zaman hep ispat etmiştir. 13 yıldır o tarz kelimelerle beni suçlayan insanlarla mücadele ettim. Onun için hiç önemi yok.

Alışılageldik bir taktik.

Görüntülerin sızdırılmasını nasıl yorumluyorsunuz? 

Bildiğim şeyler değil. Ama tabi ki izini sürüyoruz. Elde ettiğimiz bireyler olursa mutlaka hukuki işlem başlatacağız.

Bu görüntü değişim arayışınızı hızlandırır mı?

Zaten sürecin sonuna evrildi mesele. Bu videoya gerek kalmaksızın bir iki hafta içerisinde toplumla düşüncelerimi paylaşacağım. Elbette ki farklı insanların fikirleriyle olgunlaşıyor.

Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Bülent Tezcan, Engin Altay ve Selin Sayek Böke gibi isimleri bir arada gördük. Bu görüntüyü değişimi talep edenlerin kadrosu diye yorumladım.

İsmail Bey, değişimin kadrosu çok büyük olur. Şu an büyük bir düşünce harmanı var. Elbette söylediğiniz isimler partinin çok önemli ve değerli isimleri. Ama oraya işi sıkıştırmak asla doğru değil. Düşünsenize, 100 bine yakın insan koca koca e-mailler yazdı web sitemize. Tanıtım olmadan, bir iki hafta içerisinde. Birçok insan yüz yüze görüşme talep etti. Bir kısmıyla yüz yüze, bir kısmıyla topluca... Farklı kurum kuruluşlar, hatta muhalefetin bir kısım temsilcileri ve isimleri fikirlerini beyan ediyor. Geniş bir iştir değişim. Onun için bu süreçte mesele daha geniş ele alındığında kadrolar oluşur. Bir çekirdeğe sıkıştırmanın anlamı yok.

Yasal bir işlem ya da parti içi disiplin işlemi düşünüyor musunuz?

Tespit edersek mutlaka hukuki hakkımızı ararız.

CHP’de ‘Özgür Özel istifa etsin’ sesleri


CHP Genel Merkezi, İmamoğlu ve değişim yanlılarının yaptığı toplantıyı “Paralel MYK” diye görüyor.

Bu toplantıda yer alanlar şu şekilde eleştiriliyor:

“Oradaki görüntü değişimle ilgili değildir. Bir değişim çağrısı vermiyor. O görüntü, ‘Bizi değiştirmeyin’ çağrısıdır.”

Grup Başkanı Özgür Özel’in istifa etmesi gerektiği ifade edilerek, şöyle devam ediliyor:

“Grup başkanı, genel başkanın adına söz söyleyen değil midir? Yakışan şu değil midir: Bu toplantıda ortaya çıktıktan sonra ‘Her orada bulunmam hem buradaki iddiamı sürdürmek doğru değildir” demesi gerekmiyor mu? Hem genel başkanın MYK’sındasın, grupla ilgili kararları beraber alıyorsun, siyasi söylemleri beraberce söylüyorsun... Hem ‘Genel Başkanın geçmişteki kararları doğru değil’ diyorsun, hem şimdiki kararların sözcülüğünü yapıyorsun.”

Özel’in “Beni PM seçti” sözlerini hatırlattım.

Şöyle yanıt veriliyor:

“Elbette ki PM seçti ama PM’nin nasıl seçildiğini sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Yarışla mı seçildi? Genel başkan, ‘Şu arkadaşlarla çalışacağım’ dedi. Kime aday olmadı.”


Özel: CHP’nin düşmanı görüntüyü yayanlar


Hem Kılıçdaroğlu’nun grup başkanısınız, hem karşısında adaysınız. Bu birbiriyle çelişiyor mu?

CHP’nin genel başkan olmayan ilk grup başkanıyım. Genel başkan da çok partili dönemde milletvekili olmayan ilk genel başkan. Seçimden önce herkes bir talep açtı. Kimimiz bakan adayı, kimimiz meclis başkan adayı olurken, ben grup başkanlığına talip oldum. “Aday olursa yarışacağız” dedim. Yarış vardı. Yarışı ben kaldırmadım. Genel başkanımız kaldırdı. Kendisi atamayla gelmiş birileri bana “İstifa” diyor. Ben genel başkanla her gün telefonla konuşuyorum.

Görüntü meselesini konuştunuz mu?

Konuşmadık. Kayıt meselesinden sonra yaptığımız görüşmede de bu konuya girmedik. MYK’da da açmamış genel başkan.

Seçimden önce açtığı pozisyona seçilmiş birisi olarak pozisyonumu tartışıyorlar. Kim tartışıyor diye bakarsanız genel başkan tarafından yetkilendirilmemiş insanlar. Genel başkanla iletişimim varken, atandığı güne kadar olağanüstü kurultay için imza toplayan delegelerin WhatsApp grubunda olan bir arkadaş çıkmış, hakkımda “İstifa etmeli” diyor. Bu pozisyona sekiz yıllık emeğimin sonucunda yarışmayı göze alarak geldim. Birileri öyle söylüyor diye görevimi bırakacak ve tartıştıracak değilim. Arkadaşlar ısrarlılarsa zorunluluk olmadığı halde belirleyecekleri bir adayla yarışmaya hazırım.

Bu görüntünün ihanet ve darbe diye yorumlanmasını nasıl görüyorsunuz?

Çok ayıplı görüyorum. Video çarşamba günü aleniyet kazanacak olan bir dilekçenin nasıl hazırlanacağına yönelik değerlendirmeden ibaret. Zaten onun altına insanlar imza attı. İmza sahipleri oturup konuşuyorlar. Sebebi de şu: Olağan kongre sürecine giderken bazı görevden almalar örgütte rahatsızlık yarattı, “PM’de tartışılsın diyorlar.”

Videoda ne kadar steril bir ilişki olduğu görülüyor. Kullanılan dil, üslup... Saygısızlık yok.

Videonun servis ediliş şekli, kimlerin nasıl servis ettiğine bakınca bir başka sorun var. CHP’ye yakışmayacak kötücül bir akıl devreye giriyor.

Ne gibi?

Olmaz yani. Videoların nerelere nasıl servis edildiğine bakarsanız, kötücül bir akıl. CHP yöneticilerini, milletvekillerini, belediye başkanlarını kaydettireceksin, yayınlayacaksın; böyle bir parti değiliz. Bu yaşananlardan hiç birimiz mutlu değiliz.

Bu, CHP içinden değil mi?

Bir şey diyemem. Bir şey çıkarsa o zaman konuşuruz. Ama bu görüntülerden, partinin bu şekilde tartışılmasından mutlu değiliz. Genel başkan mutlu değil. Kim mutlu olabilir ki? Ama bu görüntüleri kim yaydıysa o mutlu. Esas partinin düşmanını orada aramak lazım.

Deniyor ki “Grup başkanı neden belediye başkanının amirliğinde toplanıyor?”

Amirliğinde değil. Teknik altyapıyı kim sağlamışsa onun başkanlığında oluyor. Ben grup başkanıyım. Belediye başkanıyla aramda hiyerarşik ilişki yok. Patronaj ilişkisi içinde değiliz. Ne ben Ekrem Bey’le, ben Ekrem Bey benimle. Makamıma saygıda en titiz davranan yöneticilerden biri Ekrem Bey’dir. Aynı zamanda arkadaşız. Partinin iyiliği için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Partinin iyiliği için toplanırken birbirinize hiyerarşi koyarsanız yol alamazsanız.

Bu bir erken doğum mu oldu?

Görüntüsü çıkanlardan değişimle ilgili söylemi kamuoyuna yansımamış kimse yok.

Kadro ve aday bakımından sordum.

Değişimi isteyenler oradakilerle sınırlı değil. O toplantı olağanüstü PM toplanmasıyla ilgili. İlk günden beri söyledim. “Herkesle görüşeceğim” dedim. Herkesle görüşecek birisinin bazılarıyla görüşürkenki görüntülerine “İhanet çetesi ortaya çıktı” diye yorum yapmayı hiç iyi niyetli görmüyorum.