Esenyurt’taki bir TEKEL büfesinde iki gencin öldürüldüğü, bir gencin ağır yaralandığı saldırı herkesi ayağa kaldırdı.

Türkiye’yi kan tuttu.

Görüntüler kıyıcılığın hangi noktaya varabileceğini gösteriyor.

Özerbay Ailesi, aralarında alacak-verecek davası bulunan Cantürk Erzen’i kendilerine hakaret ettiği gerekçesiyle cezalandırmak için silahlanıyor.

Erzen’e ait tekel büfesinin önünde keşif yapıyorlar.

Kalabalık dağılınca içeriye giriyorlar.

24 yaşındaki Yunus Emre Erzen’den babasını çağırmasını istiyorlar.

Erzen, itiraz ediyor.

Kafasında viski şişesi kırıp üzerine çöküyorlar.

Tarık Özerbay belinden çıkardığı silahıyla Erzen’e sekiz el ateş ediyor. Sonra kuzenini ziyaret için büfeye gelmiş olan Yusuf Erzen ile arkadaşı Batuhan Bayındır’a sıkıyor.

Erzen ve Bayındır hayatını kaybetti.

Yusuf ağır yaralı...

Kiracı ev sahibini, alacaklı borçlusunu... 

Sanki Esenyurt’ta değil, şehirlerin uyuşturucu kartelleri ve suç örgütleri tarafından kontrol edildiği bir Latin Amerika ülkesindeyiz.

Elbette Türkiye’de bireysel silahlanma hep yaygındı.

Elbette mafya oldum olası etkindi.

Ancak gelir dağılımının bozulmasına paralel olarak ekonomik nedenlerle işlenen suçlarda patlama yaşanıyor. Ekonomik çatışmalardan kaynaklı, sonu kanla biten şiddetle  karşılaşıyoruz her gün.

Rize’de kiracı ev sahibini, Esenyurt’ta da alacaklı borçlusunu öldürüyor.

Diğer yandan Türkiye’nin Rus, Balkan, Kafkas ve Orta Asyalı suç örgütlerinin cennetine dönmesi, ‘yerli ve milli’ mafya liderlerinin siyasi liderlerce iltifat görmesi şiddet potansiyelini harekete geçirip yüreklendiriyor. Kimi çıkar odakları silahı beline takarak, kendi hukukunu uyguluyor.

Katile af, gazeteciye hapis

Ne de olsa...

Suçlular için her iki-yılda bir infaz indirimi adı altında dolaylı af çıkarılıyor. Bu yıl Cumhuriyet’in 100. yılı gerekçe gösterilerek, caniler, tecavüzcüler ve uyuşturucu satıcıları salıverilecek.

Yargının gücü ya Akhisar’da bir zeytin tankerine çıplak giren Muharrem Avcı gibi arkasızları kelepçelemeye...

Ya da Barış Pehlivan gibi gazetecilerden, katillerin yararlandırıldığı infaz ertelemesinden mahrum bırakarak, siyasi intikam almaya yetiyor.

‘Teksas’ta mı yaşıyoruz’

Esenyurt’ta acımasızca öldürülen Yunus Emre Erzen’in babası Cantürk Erzen, haklı olarak soruyor:

“Biz Teksas’ta mı yaşıyoruz?”

Dün görüştüğüm baba Erzen, saldırgan Özerbaylar’la 7-8 yıldır tanıştıklarını ve iş yaptıklarını söylüyor.

Aynı tekel büfesinde iki ay önce Servet Özer’in yaralanmasıyla biten kavganın baskınla bir ilgisinin olmadığını kaydediyor. Ancak oğlu Mehmet, Özer’i vurduğu için ölümle tehdit edildiklerini saklamıyor.

Ölen oğlu Yunus Emre’nin ağabeyi cezaevinde olduğu için boş vakitlerinde büfeyi idare ettiğini belirtiyor.

Bu son olayın sebebi ne? 

Onlarla beş senedir iş yapıyorum. Tarık Özerbay, inşaat demiri satıyor. İnşaat demiri lazım olmuş, Tarık’tan almışım.

Ne kadar borcunuz var?

İki tane 625 binlik çek. Biz 500 bin TL bir gönderdik. 160 bin ve 125 bin TL de bir gönderdik.

Kalanı için icra işlemi mi yaptılar?

Bunlar büfeye gitmeden yarım saat önce benim Whatsapp’ıma icra emrini gönderdiler. Ben de o sinirle WhatApp’ın durum mesajında dedim ki “Bu insanlık değil, adiliktir.”

Sizi aramadılar mı?

Samet Özer aradı. Açmadım.

Size ulaşmak için büfeye gitmişler.

Tekelin önüne bir-bir buçuk saat önce gitmişler. Arabayla gidip keşif yapmışlar. Oğlumun arkadaşları gidince içeri girmişler.

Böyle bir saldırıyı aklınızın ucundan geçirmezdiniz?

Yok, efendim. Kavga edecek veya oğlumu vuracak, öyle bir tartışmamız yok. Halen şokunu yaşıyorum.

Karakolda karşılaştınız mı, konuştunuz mu?

Yok, denk gelmedim. Emniyetten beni aradıklarında dedim ki, “Onlara sorun, Emre’ye bunu niye yaptınız?”

Birkaç gün önce onlarla karşılaşmışsınız?

İki gün önce karşılaştık. Her gün karşılaşıyoruz. Aynı çevrenin insanlarınız.

Büfedeki diğer gençler kim?

Biri yeğenim Yusuf. Bunlar Emre ve Yusuf’u tanır. Batuhan’ı tanımaz. O, Yusuf’la gelmiş. Ne bir şey demiş ne hamle yapmış; ona niye sıkıyorsun!?

Hepsi silahlı.

Ya Tarık Özerbay, aynı masada yemek yiyor, aynı yazıhanede oturuyoruz. Borcumu inkar etmedim. Benim şu an bir holdingden alacağım var. Onları vurup paramı mı isteyeyim?

Nasıl yorumluyorsunuz saldırıyı?

Emre’ye şişeyle vurup yere düşürmüşler. Sekiz mermi sıkılmış. Niye yaptın ya, niye!? Bir sebep söyle. Vurmuş, düşürmüş, kırmışsın. O çocuk kafanıza sıkma fırsatı bulmuş, yapmamış. Kamera kayıtlarını seyrettiniz mi?

Evet.

Ben seyretmedim. Seyredersem insanlığımdan utanırım. Ne bu ya, bu vahşet ne? Sen o çocuğa niye kıydın ya? Yaramaz bir çocuk olsaydı, edepsiz olsaydı... Sana “amca” demiş ya... Emre, kurban olayım sana, bana bir alo deseydin ya. Arasaydın, deseydin ki “Bunlar geldi.” On dakikalık yerdeyim. Giderdim. Kapının önüne gitsem, beni görseler, silah çıkartamazlar. Biz Teksas’ta mı yaşıyoruz?

Talebiniz ne?

Şunu istiyorum: Müebbet.

Esenyurt tartışılmaya başlandı.

Oğlumu öldürenler işadamı hesapta. Madem siz işadamısınız, çoluğu çocuğu yanınıza alıp tekelde bir çocuğu niye öldürdünüz? Esenyurt’un ne günahı var?

ÇETİN: İMAMOĞLU’NA ‘İSTANBUL’U KAZANMALISIN’ DEDİK 


İBB Başkanı İmamoğlu, CHP’nin ağabeyleri diye bilinen, eski SHP ve CHP liderleri Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Altan Öymen’le Beylikdüzü’nde buluştu.

Yemekte, yerel seçim ve İstanbul konuşuldu.

İmamoğlu ise dinlemekle yetindi.

Çetin, sorularımı yanıtladı.

Ne konuştunuz?

Yerel seçime odaklandık. İstanbul çok önemli... HDP (destek verecek gibi) görünmüyor, İyi Parti de yok. Mutlaka kazanılması gerektiğini söyledim. Hepimiz o görüşü söyledik.

Bir şey dedi mi?

Hayır.

Tavsiyeniz olur mu?

İstanbul’u mutlaka kazanması lazım.

Önceliği buraya vermeli.

Evet. İkisi beraber olmuyor.

Kurultayda ne olur?

Kılıçdaroğlu devam eder, öyle görünüyor.

Koşullar bu şekilde devam ederse sonuç ne olur?

Çok zor bir seçim olur. Örgüte moral vermek lazım. Örgütü ayağa kaldıracak politika lazım.

Anladığım kadarıyla değişimi savunuyorsunuz.

Tabi, değişim mutlaka olması lazım.

Seçim sonuçları hakkındaki görüşünüz ne?

Kimse mutlu değil. Kazanılabilir bir seçimdi. Ama kaybedildi.

39 milletvekili verilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Yanlış. Örgüt moralsiz girdi seçime.

Ümit Özdağ’la anlaşmaya ne diyorsunuz? 

Altılı Masa’nın haberi yok, parti yönetiminin haberi yok. Gizli yapılması çok büyük bir hata. Doğruysa İçişleri Bakanlığı ve MİT veriliyor. Nasıl verilir bu ya? Nasıl yapılır bu?

İki bakanlık daha var.

Allah Allah... Neyine veriyor peki bunu?

Seçimi kazanma karşılığında.

Ne kadar oyu vardı ki?

Altılı Masa’nın katkısı oldu mu?

Çok katkısı olduğunu sanmıyorum: Aslında Kürt oylarında 28 Mayıs’ta sandık başına gitmeyenler oldu. Durup dururken oraya (Özdağ’la yedi maddelik mutabakat) kayyumu koydular. Vatandaş kayyum kelimesini duyunca irkildi. Özdağ’a fazla güven duymuşlar.

İmamoğlu’nun değişim çağrısına nasıl bakıyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde statüko seçim kazanmaz. Yok öyle bir şey. Mutlaka değişim gerekiyor. Obama, ‘Değişim” dedi, kazandı. Statükoyla seçim alınamaz.

Kılıçdaroğlu, yüzde 48’i başarı görüyor. Sizce öyle mi?

Kazanılmayan seçim başarılı olamaz. Ben 1957’den beri seçim izleyen bir kişiyim. Hiçbir dönemde muhalefet bu kadar olumlu ortamı bulamazdı. Hiçbir kurum ayakta değil. Yargı bitmiş. Cumhuriyet kazanımları yok edilmiş. Her şey perişan olmuşken bu ortamda kazanılamayan bir seçimi başarı göremem.