Bir parti başkanı üstünde siyah yağmurluk ayağında sarı çizme ve yanında yine yağmurluklu ve sarı çizmeli partili arkadaşları ile deprem bölgesinde sel altında kalmış, çamur balçık içinde bir caddede yürüyor. Yanlarında bir çocuk; 6-7 yaşlarında çorapsız ayağında terlikle onlara eşlik ediyor.

Çocuk meraklı.

Çocuk bilgiye aç.

Bu sarı çizmeli abiler, amcalar, dayılar ne yapacaklar, ne diyecekler, ne önerecekler de 11 şehri vuran depremde yeni ve eski yapılmış yapıların yerine dikilecek yeni binalar; bir sonraki depremde yıkılmadan ayakta nasıl durabilecek?

Ölmeyecek insan.

Çökmeyecek bina.

Kışta, soğukta.

Adıyaman’ın Tut İlçesi’nde yaşandığı gibi Eğitim ve Araştırma Hastanesi çalışanı 30 yaşında hemşire Fatma Tekdal ile 1.5 yaşındaki kızı Zeynep Zümre, sel sularına kapılıp hayatlarını yitirmek çaresizliğinden nasıl kurtulacaklar?

Çocuk!

Ayağında terlik!

Aklında merak!

Öğrenmek istiyor.

Bilmek için yürüyor.

★★★

Çadır kentler kuruldu.

Kahramanmaraş’ta:

64 ayrı çadırkent.

Hatay’da:

146 ayrı çadırkent.

Malatya’da:

39 ayrı çadırkent.

Adıyaman’da:

32 ayrı çadır kent.

Kurula, dikile Adana hariç 10 kentte toplam 316 çadır kent oluşturuldu ve toplam 501. O69 çadıra 2 milyon 4 bin acılı insan yerleşti.

O terlikli çocuk!

Sarı çizmeli abilerin bu deprem bölgesinde; şu yıkık dökük evleri, şu yana yatmış apartmanları görmeye niçin gelmiş olabilirler diye hiç merak etmiyor. Çadırkentlerde yaşama tutunmak isteyen 2 milyondan fazla insana ne demeye geldiler onu öğrenmek istiyor.

20 yıldır iktidarlar.

Ne demeye geldiler?

Terlikli çocuk!

Bilmek istiyor.

★★★

11 Kent yıkıldı.

90 bin insan hayatını yitirdi diyorlar. Evler mezar oldu. Ne kadar çok beton, ne kadar çok demir, plastik, kapı, pencere, ev eşyası koltuk, masa sandalye, ne kadar çok buzdolabı, ev eşyası enkaza, moloza, yıkıntıya dönüştü?

Sarı çizmeli abiler!

Öğrenmişler.

Bilerek geldiler.

11 kentin yıkıntısı 230 milyon ton enkaz oldu; bunu üst üste koysan koca Erciyes Dağı büyüklüğüne ulaşıyor ve her biri 20 ton alabilen 11 milyon 500 bin kamyonluk yıkıntı ortaya çıktı. Çok hızlı kaldırıldı enkaz, şehir dışına dere yatağına, tarla kıyısına yıldırım hızıyla taşındı enkaz.

Terlikli çocuk!

Duymak istiyor.

Bu deprem yıkıntı dağı Erciyes; dev kepçelerle dev irisi kamyonlara yüklenmeden önce “örnekler” alındı mı?

Şu apartman!

Bu site evi!

O  hastane!

Tüm binalarda mühendislik hesaplarında; kolanlar en az 30 santim ve kirişler de en az 25 santim genişlikte olmalıydı. Enkazı kepçelenip götürülen binaların hangisinin kolanları ve kirişleri kaçar santim tutulmuştu? Hangi binaların betonarme işçilikleri, yapı dayanıklılığına uygun olmayan biçimde yapıldığı için kiriş kolon birleşim yerlerinde dağılma oluşmuş, etriye ile çirozlar olması gereken 135 derece açıda bükülmemiş, nervürlü (çıkıntılı) demir yerine düz ve yetersiz (çalıntı) demir kullanılmış, hangi binalar deniz suyu tuzundan dolayı korozyona uğrayıp içindeki demirleri çürütmüştü? Depremde içinde uyuyan insanlara mezar olan binalar bu tip yapılardı.  Bu binaları kim yapmıştı, kim denetlemişti, kim ruhsat vermişti?

★★★

Çamur balçık içinde çorapsız ayağında terlikle yürüyen çocuk, meralı, bilgiye aç: Bu sarı çizmeli abiler, bu binalara ruhsat veren, denetleyen, imar afları çıkartarak cinayete kapı aralayanlar değil miydi?

Soğuğa aldırmıyor.

Balçığa bakmıyor.

Bilmek için...

Terlikle yürüyor.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!


Nereden buldun paniği!


Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olduğu Millet İttifakı’nın genel başkanları, 2.300 maddelik eylem planı hazırladılar. Bu maddelerin içinde iktidar olduklarında; “nereden buldun kanununu” yeniden getirecekleri sözü de var. Nereden buldun kanunu 20 yıl önce Türkiye’de vardı. Bu iktidar döneminde kaldırıldı. Nereden Buldun Kanunu; ister cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ister milletvekili, belediye başkanı, il başkanı olsun bir politikacı, birinci derecede yakınları da dahil malında, mülkünde, servetinde, gelirindeki artışların kaynağını açıklamak, hesap vermek, şeffaf olmak esasına dayanıyor. Mal varlığını nasıl kazandığını açıklayamayanın parasına ve malına el konulup, Hazine’ye gelir yazılıyor. Yani halktan çalınan, halka geri verilmiş oluyor. Öyle anlaşılıyor ki, “nereden buldun” sorusu; iktidar politikacılarında “kaybedersek paniğini” yaratıyor.