En başta ABD Başkanı Biden olmak üzere emperyalist ülkelerden “tebrik ederiz... Tanrıya şükür iyi ki seçildiniz... Sizin yeniden seçilmeniz için ben günlerce dua ettim...” diyen kutlamalar geldi. Arap ülkeleri liderinden de “gayret kuldan...” tebrikleri yağdı.

Yenenin hakkı!

Tebrik alacak.

Sevinecek.

Gurur duyacak.

Büyüklenecek.

Nazım Hikmet’in ölümünün üzerinden 60 yıl geçti. Edebiyat dünyası şu günlerde büyük şairimizi kültürel etkinliklerle anıyor. Nazım Hikmet’in Şeyh Bedrettin Destanı’nda “yenenler yenilenlerin ak gömleğinde sildiler kılıçlarının kanını” diyen bir cümlesi var. Partisi yüzde 7 oranında oy kaybetti, ama kendisi ikinci turda yüzde 52 oy alarak kazandı. Yenen Tayyip Erdoğan, kılıcının kanını yenilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun gömleğiyle siliyor. Kemal Kılıçdaroğlu da “halk yalana inandı” diyerek yenilgiye kılıf dikiyor.

★★★

Halkın yüzde 52’si “Kemal’e değil yalana” inandı diyorsanız “halk, niçin Kemal’e inanmadı da Erdoğan’a sığındı?” sorusuna da inandırıcı bir cevap vermelisiniz. Bu açıdan bakınca bence halkı değil de “inandıramayan Kemal’i” eleştirmek gerekli.

Eleştiri!

Kıymetten düşürmek, çürütmek, aşağılamak, mahkum etmek, düşmanca bir tavır takınmak, cesaret kırıcı, yıkıcı olmak için yapılmaz.

Eksikleri görmek.

Yanlışları bulmak.

Umutları tazelemek.

Yılmadan.

Yıkılmadan.

Mücadeleye devam.

Eleştiri bunun içindir.

Sosyal demokrat, solcu, Atatürkçü parti CHP’yi asansör gibi kullanıp 4 sağcı, muhafazakar partiyi Millet Meclisi’ne taşımak işe yaramadı. Hem Meclis çoğunluğu ve hem de Cumhurbaşkanlığı gücü iktidar partisi ittifakında kaldı.

★★★

CHP 100 yıllık parti.

100 yıllık partinin asansör modeli, bu önemli seçimde 22 yıllık partinin “iftira modelini” geçemedi. CHP’nin 39 milletvekili vererek 4 partiyle alabildiği oylar iktidarı değiştirmeye yetmedi. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bu sonuç karşısında; “Ben Karadeniz’de, İç Ege’de ve İç Anadolu’nun neredeyse bütün kentlerinde halkı inandıracak bir model bulup ortaya koyamadım, partimi bu bölgelerde halkı inandıracak bir yeni örgütlenme becerisine ulaştıramadım. Genel başkanlıktan çekiliyorum, demokrasi mücadelesinin bir neferi olarak partimin yeni yönetiminin yanında yer alacağım” diyebilmeliydi.

Diyemedi.

Koltuğumdayım.

Koltuğu seviyorum.

Demeye getirdi.

Tayyip Erdoğan, her girdiği seçimi kazandığı için “koltuk sevici olmasına” halk beni seçiyor diye gerekçe bulabilir. CHP Genel Başkanı ise 13 yıldır her girdiği seçimi kaybediyor ve her kayıp ettiği seçimden sonra yeni ortaklar bularak koltuğunu korumaya alıyor. Son deneme de başarısız oldu. Yine gitmem diyor. 1 koltuk sevicimiz vardı şimdi 2’ye çıktı.

Tencere tava.

Yine eski hava.

★★★

Genç seçmenlerin tamamı da Kılıçdaroğlu’na oy vermedi. Gençlerin tamamı Kılıçdaroğlu’na oy verseydi Erdoğan ile arasındaki fark 2 milyon 330 bin olmazdı. Hiç oyları olmadığı halde 39 milletvekili verilerek kurulan ittifak, gençlerin çoğunluğunu da inandırmadı. İç Ege, Karadeniz, Orta Anadolu kentlerinden kazanabilecek yeterli oyu da toplayamadı. 100 yıllık parti seçime sıkı sıkıya sarılmak, Türkiye’nin her yerinde, köyünde, ilçesinde, kentinde sandıklara büyük bir dikkatle sahiplenmek konusunda 22 yıllık partinin gerisinde kaldı. Yeniden CHP Milletvekili seçilen Gökhan Günaydın, “ilk turda seçimin kaderini etkileyebilecek sayıda sandıkta yoktuk. Sahip çıkamadık. İkinci turda bu sayı azaldı ancak çok fazla sandıkta yoktuk. Sistem çalıştı ama ıslak imzalı tutanaklar eksik” dedi.

100 yıllık parti.

Sahip çıkamadı.

Niçin böyle oldu?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesinde kilit rol oynayan dönemin CHP Genel Sekreteri Önder Sav, “Partililerimiz 13 yıldır her seçim yenilgisini sineye çekmekten yoruldu, bıktı, usandı” diyerek feryat figan görüş açıkladı.

★★★

Tencere tava.

Bitsin bu hava.

Kıymetten düşürmek, çürütmek, cesaret kırıcı olmak için değil “özgürce özeleştiri yapabilmek” için Kılıçdaroğlu’nun; “Ben yenilginin sorumluluğunu bu kez üstleniyor, genel başkanlıktan çekiliyorum. Partimin liderini ve kadrosunu yenilemesi için istifa edeceğim ve ben demokrasi mücadelesinin neferi olacağım” demesi gerekirdi.

Demedi.

Koltuk sevici kaldı!