Depremin üzerinden 34 gün geçti...

Ölenler öldü, ciğerlerimiz yandı ama kurtulanların durumu belki ölümden de beter!

Cumhurbaşkanı’nın seçim kararı alması, adaylık tartışmaları, anketler kamuoyunda daha çok konuşulmaya başlandı...

Herkes birbirine soruyor: Kılıçdaroğlu mu kazanacak, Erdoğan mı?

21 yıldır girdiği her seçimi kazanan Erdoğan, ilk defa kayaya çarpacak gibi!

İleriki günlerde seçimleri çok konuşacak, çok tartışacağız.

Daha önce depremzedelerin yaralarını sarmalı, acılarını dindirmeliyiz.

★★★

Felaketten kurtulan milyonlarca insanımız, bu defa yokluk ve perişanlık içinde her gün ölüp ölüp diriliyor.

Çaresizlerin ıstırabına son verecek tek güç devlettir.

Fakat... Devletin eli onlara yeteri kadar ulaşamıyor, ne yazık ki!

Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş illerinde belediye başkanları hâlâ:

“Çadır... Çadır!” diye inliyor.

İlçe başkanları “Konteynırdan vazgeçtik, depremzede insanlarımızın  barınacağı çadıra razıyız ama çadırımız yok!” diye feryat ediyor.

AFAD nerede? Kızılay nerede?

“2023’te Ay’a, uzaya gideceğiz” diyorlardı, ne oldu?

★★★

Koca Türkiye’nin bunca zamanda yeterli çadır bulamaması kimin ayıbıdır?

İnsanlar perişan, yaşadıklarına pişman bir halde barınacak bir yer bulamazken, Kızılay’ın depolarında on binlerce çadır olması ve bunları para ile (46 milyon liraya) sivil toplum kuruluşu AHBAP’a satması vicdani midir, ahlâkî midir?

Görevini yapmadığı görülen Kızılay’ı haklı olarak eleştirenlere:

“Be ahlâksız... Be namussuz... Be adi!” diye hakaret etmek yerine, sorumlulardan hesap sormak, devlet ciddiyetine daha yakışır bir davranış olurdu.

★★★

Skandallar bununla da bitmiyor...

Koskoca Hatay ilinde içecek su olmadığı bildiriliyor. Tarihi şehir terk edilmiş gibi! Musluklardan akan sular mikroplu! Sağlık Bakanı “Musluk sularının içilmemesi” için halkı uyardı.

Peki, ne yapsın insanlar? “Su, su” diye inleyen talihsizler, çöl ortasında kalmış kazazedeler gibi susuzluktan ölsünler mi?

Nasıl bir felâkettir bu?

“Alçak... Namussuz... Adi!” demekle hiçbir sorun çözülmüyor!

Millet ekmek ve suyla doyar, küfürle değil!

Hatay halkına içecek su lâzım!

Tribünlerden yükselen sesler!


Futbol seyircilerinin statlarda “Hükümet istifa!” diye sloganlar atmaları, iktidarın iddia ettiği gibi hainlik, sorumsuzluk ve şuursuzluk mudur? Yoksa kullanılan demokratik bir hak mıdır?

O sloganlara katılıp katılmamak ayrı bir mesele...

Fakat, “Hükümet istifa” demek, demokratik rejimlerde yasal bir haktır.

AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Sefa Şahin’in, demokratik haklarını kullanarak “Hükümet istifa!” diye bağıran taraftarlar için söylediği sözler hakaret dolu, çirkin ifadelerdir.

Sefa Şahin’in, Fenerbahçe ve Beşiktaşlı taraftarlara “Paralı köpekler! Satılmış şerefsizler! Operasyon çocukları! Hesap vereceksiniz! Sizin için güneş hiçbir zaman doğmayacak. Devlet hesap sorar!” sözleri yüz kızartıcıdır ve bunları söyleyen kişi ne yazık ki, hâlâ görevinin başındadır!

TEBESSÜM

Ahlâk kaybolursa...


Evvel zaman içinde Ahlâk, Ateş ve Su arkadaş olup doğada gezintiye çıkmışlar. Yolda birbirlerini kaybederlerse, nasıl buluşacaklarını konuşurken:

SU “Nerede bir şırıltı duyarsanız ben mutlaka oradayım” demiş.

ATEŞ “Nerede bir duman görürseniz beni orada bulursunuz” diye konuşmuş.

Sırası gelen AHLÂK şöyle demiş:

“Eğer ben kaybolursam boşuna aramayın, bulamazsınız!”

GÜNÜN SÖZÜ

Ülkemizin kurtuluşu için, ya bir yol yapmalı, ya bir yol bulmalı!