Adına “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen “Tek Adam Rejimi” 9 Temmuz 2018 günü başlamıştı...

Aradan 4 yıl 9 ay geçti...

Cumhurbaşkanı Erdoğan o günden beri Türkiye’yi tek başına yönetiyor.

Yapılan vaatler arasında neler neler vardı!

2023 hedefleri muhteşemdi...

Milli gelirimiz kişi başına 25 bin dolar olacaktı. (Bugün, hedefin yarısından bile çok daha az)

Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girecektik. (20’nciliğe düştük)

İşsizlik yüzde 5’e inecekti. (Yüzde 10’u aştı)

Vatandaş zenginleşecekti. (Tam tersine çok yoksullaştı)

Ay’a, uzaya adam gönderecektik... (Deprem bölgesine bile zor gidebildik)

Enflasyonun beli kırılacaktı. (Kırılan vatandaşın beli oldu)

2023 hedeflerinin hiçbiri tutmadı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi seçim meydanlarında 2028 yılını işaret ederek revize ettiği eski vaatlerini sıralıyor. Ona göre:

“İstikrarın, istikbalin yüzyılı ‘Türkiye Yüzyılı’ başlıyor. Milli gelirimiz 1,5 trilyon dolar olacak. Kişi başına milli gelirimiz 16 bin dolara yükselecek, enflasyon tek haneye düşecek” vs.

Peki, nasıl inanacağız bunlara?

Daha önce “2023 hedefleri” ile hayal kırıklığına uğradık.

“2028 hedefleri” diye 5 yıl daha hayali vaatlerin peşinden mi koşacağız?

★★★

Erdoğan’ın, ekonomiye, bilime, yapay zekâya ağırlık vermesi gerekir. Çünkü artık bilgisayar çağındayız.

Halbuki o, “Seccade olayı” üzerinden Kılıçdaroğlu’nu hedef alarak din ağırlıklı politikayı tercih etti. Oysa yıllar önce bizzat kendisi şöyle demişti:

“Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek, dine, demokrasiye ve insanlığa karşı suikast düzenlenmekten farksızdır.”

(7 Temmuz 2005 San Valley Konferansı)

Şimdi Erdoğan’ın seccade olayına sarılması çelişki değil midir?

★★★

İktidar yorgunu AKP’nin artık bu ülkeye vereceği bir şey kalmamıştır.

Türkiye böyle gidemez!

Kamuoyu araştırmaları insanlarımızın mutsuz olduğunu ve geleceğe güvenle bakamadıklarını gösteriyor.

Hele gençler, çok mutsuz! Anketlerde genç kuşağın yüzde 70’inin değişim istediği görülüyor.

Değişim şart!

Devlet Bahçeli’nin sırrı!


Okurlarımdan sık gelen sorulardan biri şu:

“Devlet Bahçeli neden böyle yaptı? Neden seçime MHP’nin kendi logosuyla girme kararı aldı?”

Bu sorunun cevabını Devlet Bahçeli’den başka kimse bilmiyor.

Ben ancak bir tahminde bulunabilirim...

Cumhur İtifakı’na girip, kendi kimliğinden uzaklaşarak AKP’ye bağlı uydu bir parti olmak MHP’ye çok şey kaybettirmişti.

Şimdi kendi logosuyla seçime giren MHP “Zararın neresinden dönülse kârdır” diye düşünüyor sanırım.

Cumhur İttifakı’nın kaybedeceğini gören Devlet Bahçeli partisini çöküşten kurtarmak için bir çıkış yolu arıyor olabilir. Çünkü MHP, AKP’nin gölgesinde sürekli eriyor.

Devlet Bahçeli’nin seçime “üç hilâlli” kendi logosuyla girmesi, MHP’yi toparlamak için bir “Kurtuluş hamlesi” olarak yorumlanıyor ama iş işten geçmemişse tabii... Çünkü anketler pek iç açıcı değil!

TEBESSÜM

Delil yetersizliği...


Temel, banka soygunundan yargılanmaktadır.

Hâkim kanıtları inceler, tanıkları birer birer dinler, sonra kararı açıklar:

“Delil yetersizliğinden sanığın beraatine karar verilmiştir.”

Hâkimi heyecanla dinleyen Temel’in sesi mahkemeyi inletir:

“Uy gözünü sevdiğiminin hâkimi... Şimdi bütün paralar benim mi oldu yani?”

GÜNÜN SÖZÜ

Kadınları aşağılayan yobazların cezasını seçmen verecektir!