Çukurova’nın en zengin tüccarlarından Hacı Mansur Ağa’nın birbirinden haylaz eşek kadar iki oğlu, bir de ağırbaşlı, çalışkan, güvenilir yeğeni vardır. Yeğen genellikle kardeş gibi büyüdüğü oğlanları düştükleri tuhaf durumlardan kurtarır ama pek kadir kıymet görmez. Hacı Mansur Ağa ‘doğru işler yaptığını düşündüğü’ haylaz oğlu Ahmet’i durmadan över, gerçekte durumu kurtaran yeğenine de dilinin ucu ile şöyle der sık sık: Afferin oğlum Ahmet, sağa da prafo!


Ağayı Vahi Öz, büyük oğlan Ahmet’i Ahmet Tarık Tekçe, küçük oğlanı Öztürk Serengil, efendi yeğeni ise Efkan Efekan’ın canlandırdığı Ne Şeker Şey filminin unutulmaz repliğidir bu.


Herkes gülüp geçse de aslında bizim oğlan sendromunu anlatır! Ki bizde yaygın bir alışkanlıktır...


İlla ki sizin de başınıza gelmiştir. Misal gece gündüz çalıştığınız işyerinde yükselme hayali kurarken hooop gökten zembille biri getirilir tepenize. Onun ağzının içine bakarlar, ağzınızla kuş tutsanız ‘nasıl olsa bizim oğlan’ diyerek yüzünüze bile bakmazlar.


Bir benzeri gündemimizin ortasına düştü...


AKP’den ayrıldıktan sonra kırmızı dipli mumla CHP’ye davet edilip milletvekili seçilen Abdüllatif Şener, muhalif kanattaki Halk TV’de davet edildiği programda, “14 Mayıs’taki seçimde Sinan Oğan’a oy verdim. 28 Mayıs’ta ise geçersiz oy kullandım. CHP’nin adayı Kılıçdaroğlu’na oy vermedim” dedi. (Oy verdiği sandık incelendi. Geçersiz yoktu! Bugüne kadar CHP tarafından ‘doğruları söyleyen adam’ iddiası ile meşhur edilen Şener doğruyu söylememişti.)


Bu durumu sürpriz ve skandal olarak değerlendirenler, hatta şaşkınlıktan ağızları bir karış açık kalanlar oldu.


Tıpış tıpış gidip Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verdiklerini unutanların bu saflığına da ben çok şaşırdım...


1991’de Refah Partisi’nden vekil olan, 1998’de Fazilet Partisi’ne geçen, 2001’de ‘çok sevdikleri’ Erbakan’ı hep beraber tufaya getirip AKP’yi kuran, AKP iktidarında maliye bakanlığı, devlet bakanlığı, başbakan yardımcılığı yapan, AKP’den ayrılıp 2009’da Türkiye Partisi’ni kuran, 2011 seçimlerinde kurduğu partiden ayrılıp bağımsız milletvekili adayı olan, 2012’de Türkiye Partisi’nin kapısına kilit vuran, o dönemde ‘Yeni CHP’ denilen CHP’ye transfer olması için defalarca teklif götürülünce nazlanan ve nihayet 2018’de CHP’den milletvekili seçilen bir siyasetçiden başka ne bekleniyordu ki!


Parti için gençliğinden beri her kademede çalışan, verilen görevleri yerine getirmek için didinen, Atatürkçü öz evlatları dururken kerameti kendinden menkul isimleri gökten zembille indirenler kaçın kurası! Böyle şeylerin olacağını beklemiyorlar mıydı?


Size de öyle gelmiyor mu...


CHP’yi idare edenler filmdeki Hacı Mansur Ağa gibi her an bir yamuk yapabilecek haldeki sonradan olma CHP’lilere ‘Afferin oğlum Ahmet’ derken yük taşıyan, pazara kadar değil mezara kadar Atatürkçü partililere de usulen ‘sağa da prafo’ demiyor mu yıllardır. Bu da o örneklerden biri değil mi?


Diyeceksiniz ki kardeşim sen de takmışsın CHP’yi idare edenlere. Latif’in hiç mi suçu yok?


Olmaz olur mu, var elbette!


Yıl 2008... Ailesinin, onu sevenlerin, misal Erdoğan’ın bile ‘Latif’ diye seslendiği Şener’le ilgili kitap yazdı gazeteci Çiğdem Toker: Abdüllatif Şener/ Adım da Benimle Beraber Büyüdü... Milliyet gazetesi kitabı yazan ve kitabı yazılan Şener’i bir söyleşide buluşturdu.


Söyleşide bir ara Toker, “Kitapta ilk kız arkadaşınızdan evliliğinize kadar özel hayatınızla ilgili pek çok anı yer alıyor. Bunları paylaşırken çekindiniz mi, eşinizin bu konuda bir yorumu oldu mu” diye sorunca eşinin, Şener’le ilgili düşüncesi ortaya çıktı.


“Amma çok konuşmuşsun!”


Benim bugün Şener’de bulduğum ‘tek suçu’ yıllar önce görmüş yani...