Günlerdir Narin cinayetini konuşuyoruz.
Bütün köyün bildiği ama kimsenin konuşmadığı bir vahşetti minik Narin’in başına gelen.
Haliyle bütün gözler kolluk kuvvetlerine ve yargıya çevrildi.
Hepimiz cinayetin bir an önce aydınlatılmasını, cani katil ya da katillerin bulunmasını bekledik.
Aradan geçen 23 günde gerçeğe dair somut bir bilgi göremedik.
Bilakis onlarca birbirini çürüten iddia ortaya saçıldı ve gerçek biraz daha derinlere itildi.
Zaten adil ve hakkaniyetli bir soruşturma yürütülmediği izlenimi vardı, AK Partili Galip Ensarioğlu’nun “Güran ailesi dostumuz. Bazı şeyleri biliyoruz ama söyleyemiyoruz” açıklaması da hakkaniyetsizlik duygusuna tuz biber oldu.
Haliyle İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanlarına Aile Bakanı’nı da alarak Diyarbakır’a gitmesi hepimizde “Olay çözüldü, açıklayacaklar” umudu yarattı.
Gelin görün ki o toplantı da hayal kırıklığı yarattı.
“Cek” ve “cak” ekiyle biten fiiller birbiri ardına sıralandı ve kamuoyunun beklediği fotoğraftaki muğlaklık yerinde kaldı.
Sonuç olarak Yerlikaya ve Tunç birdenbire şimşekleri kendilerine çekti.
★★★
Narin dışında konuştuğumuz bir başka konu da teğmenler meselesiydi.
İktidar bu konuda tam bir kafa karışıklığı yaşadı.
Bir tarafta Atatürk karşıtlığına kamuoyunda gösterilen tepkiden çekinen AK Partililer, diğer tarafta Atatürk karşıtlığından ödün vermek istemeyen AK Partililer...
AK Parti’de iki farklı görüş çarpışırken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son noktayı koydu. O da teğmenlere “kılıcı kime çekiyorsunuz”, “hepsi temizlenecek” gibi ifadelerle Atatürk karşıtı AK Partililerin safında olduğunu gösterdi.
Teğmenlerin yanında duran AK Partililer çark etmeye hazırlanıyordu ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra farklı bir tonda konuştu.
TSK’nın yıpratılmamasından ve (Atatürk demeden) Gazi Mustafa Kemal sevgisinden söz etti.
Öğrendik ki Başka Savunma Bakanı Yaşar Güler olmak üzere TSK mensupları, geleneksel bir yemin nedeniyle fırtınalar kopartılmasından rahatsızlık duymuş.
Güler, teğmenlerin yemininden değil ama yeminin kaydedilerek dışarı servis edilmesinden çok rahatsız olmuş. Ancak istifa gündeme gelmemiş.
Bize bu yönde bilgiler gelirken, iktidar cenahı da Erdoğan’ın yeminin okunması nedeniyle Savunma Bakanı Güler’in istifasını istediğini gündeme getirdi.
Erdoğan, Güler’in istifasını isteseydi Güler’in affını istediği, Erdoğan’ın da kendisini affettiği bilgisi kabine toplantısı bitmeden açıklanırdı.
Ben ihtimal vermiyorum ama eğer Güler’in görevi bırakması söz konusu olursa kendisi affını istediği için olacaktır.
★★★
Tam biz “Güler gidecek mi” sorusunu konuşurken, bu defa (Güler giderse yerine gelme ihtimali en yüksek isim olan) bir önceki Savunma Bakanı Hulisi Akar’ın videosu gündeme getirildi.
Akar, o video nedeniyle eleştiri oklarının hedefi oldu.
Oysa Akar, emekli kamu yöneticilerinin buluşmasında kendisine biraz da emrivaki yapılarak uzatılan mikrofona konuşurken, çocukların, gençlerin annelerine, babalarına, ülkelerine yabancılaşmasını önleyecek bir eğitim sürecinden söz ediyordu.
Telefon konuşmamızda bu tür konuşmaları birçok yerde yaptığını söyleyen Akar, “Önünü arkasını keserek o cümleleri yayınlamaları iyi niyetli bir tavır değil” dedi.
Akar, CHP lideri Özgür Özel’in konuşmanın tamamını dinlemeden sadece o bölümden yola çıkarak kendisini “siyasal İslamcı” ilan etmesinden de hayli rahatsız. Zira Akar siyasal İslamcı olduğu iddiasını kabul etmiyor.
★★★
Peki, biz bunlarla uğraşırken Anadolu topraklarında hâlihazırda çekilen filmin esas aktörü Mehmet Şimşek ne yapıyor?
Elinde tahsilat makbuzu herkese ödeme ya da icra emirleri gönderiyor.
En son sağlık sisteminden yararlanmak için sigorta pirimi yatırması gereken ama yatıramayan işsizlere icra metinleri gitmeye başladı.
Bir taraftan okullar açılmış, veliler perişan.
Bir taraftan ürününü satamayıp yollara döken çiftçi perişan.
Bir taraftan kredi kartı limitleri kısılmış nakit avans dahi çekemeyen memur perişan.
Bir taraftan 15 lira olan simide dahi hasret kalmış emekli ve asgari ücretli perişan.
Ancak biz Mehmet Şimşek’i, Nurettin Nebati’yi, Şahap Kavcıoğlu’nu ve onların el birliğiyle yarattığı sefaleti unuttuk, Akar’ı, Güler’i, Tunç’u ve Yerlikaya’yı ve onlar üzerinden sürdürülmek istenen yapay gündemi konuşuyoruz.