Sevgili okurlarım, burada birkaç gün önce okuduğunuz 8 kasım 2023 tarihli yazımı biraz kısaltıp özetliyorum.
Aynen şöyle demiştim:
“...Diyanet tümüyle, başkanı dahil A’dan Z’ye bütün kadrolarıyla AKP iktidarının elinde, emrinde ve hizmetinde.
Hele başında Ali Erbaş isimli biri var ki, neresinden baksanız iktidarın emrine girmiş durumda.
O kadar ki, bu iktidarın tamamen oy avcılığına yönelik hemen her töreninde boy gösteriyor, kürsüye çıkıp konuşmalar yapıyor ve Kuran okuyor.
Geçmişte bu işi epeyce de ilerletmişti.
Ayasofya’nın cami olması nedeniyle düzenlenen açılış töreninde minbere çıkıp nutuk atmıştı...
Ve belinde Osmanlı padişahlarının, aynı zamanda halifelerinin kullandığı kılıç vardı!
Arkasına iktidar desteğini alan bu şahıs günümüze kadar tavrını değiştirmeye hiç gerek görmedi.
Her bulduğu fırsatta ve çağrılı olduğu her siyasi toplantıda aynı şeyi yapıp AKP’nin değirmenine su taşıyor.
Din adamlığı geride kaldı, üzerindeki din adamı kisvesiyle birlikte ‘siyasetçi’ oldu!
Kendisine ‘dur’ diyen olmadığı gibi, siyaset kürsülerine özellikle ve bilerek çıkarılan biri oldu!
Önümüzdeki Cuma günü 10 Kasım...
Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
Camilerimizde her Cuma günü bütün Türkiye’de çeşitli konularda bir ‘hutbe’ okutulur.
Sayısını lütfen azımsamayın, Türkiye’de 100 bin’e yakın cami var.
Milyonlarca mümin her Cuma günü o camilerde toplanıp Cuma namazını kılar.
Söz konusu hutbeler Ankara’da Diyanet tarafından hazırlanıp okutulur.
Ancak o hutbelerin çok önemli bir ‘özelliği (!)’ vardır.
Eğer ulusal bayramlarımızdan herhangi birine denk geliyorsa, o hutbelerde Atatürk’ün adı asla kullanılmaz!
Geçiştirilir...
Çünkü Atatürk din tüccarları tarafından hiç sevilmez.
Nitekim geçen hafta Cumhuriyet’in 100. yılı idi.
Böylesine önemli bir haftada bile Atatürk anılmadı, hutbede yer verilmedi.
Akılları sıra görmezden gelip Atatürk’ten intikam alıyorlar!
★★★
Bunları neden yazdığıma gelince...
Evet, önümüzdeki Cuma günü 10 Kasım.
Kendi haline bırakırsanız, Diyanet’in o gün için hazırladığı hutbe konuşması metninde Atatürk’e yine yer verilmez...”
8 Kasım tarihli yazım özetle böyle idi.
★★★
Söylediklerim ve tahminim aynen doğru çıktı.
Dün Atatürk’ün 85. ölüm yıldönümü idi ama Diyanet’in hutbesinde Atatürk’ün ismi bir kez olsun geçmiyordu...
Bu efendiler demek ki hutbelerinde yer verilmesini Atatürk’e yine layık görmemişlerdi!
Hutbe metninde ‘Filistinli kardeşlerine’ değiniyor ama Atatürk’ü yine yok sayıyordu.
★★★
Diyanet bu gibi konularda haddini çoktan aşmış durumda...
Türkiye’de hiçbir kamu görevlisi Atatürk’le ilgili böyle ‘adam yerine koymama (!), yok sayma (!) tavırları sergileme hakkına sahip değildir.
Atatürk’ü sevebilir veya sevmeyebilir ama bu gibi tavırlarını bir kamu görevlisi olarak kamuoyu önünde ve milletin gözüne baka baka, adeta alay edercesine sergileme hakkına sahip değildir.
★★★
Bu durumda akla ister istemez bazı kuşkular ve sorular geliyor.
-Ali Erbaş bu gibi konularda acaba ‘yükseklerden’ mi talimat alıyor?
-O tepelerden birileri kendisine “Diren Ali diren arkandayız, bizim yapamadığımızı bari sen yap” diye çaktırmadan yön mü veriyor?
-Ya da kendisi bizzat devlet içinde ayrı bir devlet mi olmuştur?
-Dün milyonlarca insanımızın Türkiye’nin dört bir yanında nasıl saygı duruşunda bulunduğunun acaba farkına varmış mıdır?
Evet, bu efendi devleti takmıyor, milleti de takmıyor.
Demek ki gücü kuvveti şimdilik bile olsa yerinde!
Helal olsun!