Amasra maden faciası davasında, hayatını kaybeden madencilerin aileleri sanıklara tepki gösterdi. Madenci Aziz Köse’nin annesi Hava Köse, madende alınmayan önlemlere tepki göstererek, “Müslüman diye geçinenler Müslümanlığın kuyusunu kazmışlar. Şikayetçiyim” dedi. Şuayip Okul’un babası Necati Okul, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını isteyerek, sanıklara “Adaletli olacaksa, bunların idamla yargılanmasını istiyorum” diye gözleri yaşlı konuştu.

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait müessesede 43 madencinin ölümüyle sonuçlanan 14 Ekim 2022 tarihli faciaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davaya bugün devam edildi.

Sanıklar müessese müdürü Cihat Özdemir, işletme müdürü Selçuk Ekmekçi, iş güvenliği şube müdür vekili Volkan Soylu, işletme baş mühendisi Mehmet Tural 'olası kastla öldürme' suçundan bin 80 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılanıyor.

Davanın 3'ü tutuklu diğer 19 sanığın ise, 'bilinçli taksirle öldürme' suçunu işledikleri iddiasıyla 18 yıla kadar hapsi isteniyor. Davanın üçüncü duruşması madenci ailelerinin ifadeleriyle sürdü.



"ALLAH ONLARI DA YAŞATMASIN"

Madenci Orhan Altun’un eşi Aylin Altun, “Eşim rahatsızdı. Baş ağrısından kalkamıyordu. İşyeri aynı çiftlik gibi derdi, giren çıkan belli değil. 40 gün izne ayrılacağız dedi ama ayrılamadılar” dedi.

Altun’un annesi Cemile Altun, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Bizim canlarımızı yaşatmadılar Allah onları da yaşatmasın. Benim 9 aydan beri ne yaşadığımı kimseler bilmez” diye konuştu.

"EŞİM VE ARKADAŞLARINI ÖLÜME YOLLADILAR"

Hayatını kaybeden madenci Ercan Saraç’ın eşi Gülserin Saraç, “Eşim katledilmeseydi, evli ve 2 çocuk babasıydı” diyerek, havalandırma pervanesindeki arızasının “ciddiye” alınmadığını dile getirdi. Saraç, “Sanıklar bile, isteye eşim ve arkadaşlarını ölüme yollamışlardır” diye vurguladı.

"DENETLEMEDEN 3-4 GÜN ÖNCEDEN HABER VERİRLERDİ"

Ölen madenci üç çocuk babası Deniz Baykal’ın eşi Meltem Baykal ise şunları söyledi:

"Eşim son zamanlarda gözleri kırmızı ve baş ağrısı ile gelirdi. Ara ara olurdu. Eve geldiğinde ‘Neden bu kadar başın ağrıyor?’ dediğimde, bilmiyorum diyordu. Denetlemeye geldiklerinde 3-4 gün önceden haber verilirdi. Her yer yıkanır, temizlenir ondan sonra denetlemeye gelinirdi ocağı… Olay günü oradaydım. Belediyeden yangın tüpleri istendi. Yangın tüpleri yeterli değildi. Oradaki insanların bu arkadakilerin yaptığı baskıdan dolayı böyleydi. Üretim baskısı vardı. Bunları sık sık yaşıyorduk. Ocak bakıma alınacaktı, yıllık izni verilmedi. Ocak bakıma alınsaydı, eşim şu anda yanımda olacaktı."



Baykal, “İşyerinde insan kayırma da vardı. Üst makamlara para verip çalışmayanlar da vardı” diye ekledi. Baykal sanıklara “Bir bakın bakalım, 3 yetim bıraktı arkasında. Şerefli, haysiyetliydi. Haram lokma geçirmedi boğazından” diye seslendi.

Madenci Şaban Yıldırım’ın babası Kemal Yıldırım, sendika seçimlerinden dolayı havalandırma sisteminin değişiminin ertelendiğini aktararak, “Ocağa girmiş gibi yapıp çalışmayanlar vardı” diye maden ocağında torpil olduğunu ifade etti.

“ZİYARET BİTİNCE KIYAFETLERİ GERİ ALINDI”

Madenci Okan Akgül’ün eşi Tuğçe Akgül, şunları söyledi:

“İki kız çocuk babası, işine düşkün ve hayalleri olan insandı. Erken emeklilik ve 2 kızına güzel gelecek için madende işe başladı. Son zamanlarda yoğun baş ağrıları vardı. Sürekli gözleri kanlanmış haldeydi. Eşim madende kömür üretim baskısı olduğundan sürekli söz ederdi. Bazen geç çıkardı, kömür çıkana kadar madenden çıkarmadıklarını söylerdi. Kolları mosmordu. İşe gelmeyen işçilerin de görev ve işlerini yüklendiklerini de anlatırdı… Eşim Okan’dan şeflere, mühendislere rüşvet ile kişilerin ocağı girmediklerini defalarca duydum. Madene bakanlıktan ziyarete gelindiğinde eşime kıyafet ve baret verilmişti. Ziyaret bittiğinde geri alınmıştı. Eşim iş kıyafetlerini dışarıdan kendisi alırdı.”

Madenci Mustafa Çelik’in eşi Meryem Çelik, “Kazanın meydana geldiği kotta kaç işçinin çalıştığını dahi bilmiyorlardı. Bazı torpilli çalışanlar, izinli çalıştırılıyorlardı. Çok fazla üretim yapmaları konusunda baskı yapıldığını, 20 kişinin yapması gereken işi 10 kişi yapmak zorunda kaldıklarını bana söylerlerdi” dedi.

“BİZE KÖMÜR LAZIM KEYFİNİZ DEĞİL”

Madenci Soner Ak’ın eşi Özge Ak, 3 çocuğunun olduğunu aktararak, “Şef bunlara demiş ki ‘Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil’. Ben 3 yetimin hakkını aramak istiyorum. Onlar adına şikayetçiyim” diyerek, eşine üretim baskısı yapıldığını ifade etti.

Madenci Öner Yıldız’ın eşi Tuğba Yıldız, “İş güvenliğinin olmadığını, metan sondajlarının gerektiği gibi yapılmadığından bahsederdi… Dilerim Allah’tan benim yaşadığım acının bin mislini yaşarlar. Onları sevdikleriyle imtihan eder” dedi.

Madenci Yusuf Özerkan’ın eşi Nurgül Özerkan, “2009 yılından beri çalışırdı. Sanıklar işe girmezdi, madene inmezdi. Gaz maskesini ufak bir olayda takarlarsa iki yevmiye kesilirdi. Eşim zehirlendiğinde sormuştum” diye konuştu. Madenci Serkan Nakaş’ın babası Mustafa Nakaş ise “Ben de eski madenciyim. Zonguldak'ta çalıştım. Kağıt üzerinde anlattıkları şeylerin uygulamaya geçip geçmediği sorulduğunda kimse cevap vermiyor” diye faciadaki ihmallere dikkat çekti.

“MÜSLÜMANLIĞIN KUYUSUNU KAZMIŞLAR”

Madenci Aziz Köse’nin annesi Hava Köse, madende alınmayan önlemlere tepki göstererek, “Müslüman diye geçinenler Müslümanlığın kuyusunu kazmışlar. Şikayetçiyim” dedi.

“İDAMLA YARGILANMASINI İSTİYORUM”

Şuayip Okul’un babası Necati Okul, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını isteyerek, sanıklara “Adaletli olacaksa, bunların idamla yargılanmasını istiyorum” dedi. Baba Okul, modernize edilmeyen havalandırma sistemine de dikkat çekerek, “Bakımı iki sebepten ertelediler. Yılbaşında fakir fukaraya kömür dağıtacaklardı, onu yetiştirmek için bakım yapmadılar. Diğer sebebi ise bunların tamamı ehliyetsiz, liyakatsizdir. Tamamı hakkında şikayetçiyim” diye vurguladı.

Baba Okul, sanık avukatlarına ise “Avukatlarda da bir sorun var. Herkes ana ve babadır. Hiçbir şahıs evlat acısı çekmeden ben acı çektim demesin. Acıyı anlayamaz, yaşayamaz. Evladın yerini kimse dolduramaz. Bu katliamı gerçekleştiren şahıslar. Bunları savunan, tahliyesini isteyen avukat kardeşlerim. Eğer 43 kişiden biri bunların eşi, kardeşi ve evladı olsaydı, bunları savunurlar mıydı?” diye sordu.

“USTALAR VE ŞEFLERE İÇKİ AL”

Madenci Rasim Bulut’un eşi Mehtap Bulut, “5 araba kömür alınması lazımken, 10 araba aldırıyorlardı. Eşime iş veriyorlardı, şu işi yapın erken çıkarsınız diyorlardı. İşleri erken bittiğinde başka bir iş daha veriyorlardı, erken çıkmasınlar diye. Ustalar ve şeflere içki al, onu o gün iyi yere koysunlar. Eşimin eli mosmor geldi, ‘Direkleri tek kaldırdım’ dedi. Ben de eşime ‘Sen de içki al’ dedim. ‘Ben evime haram getirmem’ dedi” diye konuştu. Bulut, "Benim oğlum gece yıldızlara 'Baba bay bay' diyor" sözleriyle küçük oğlunun babasını özlediğini ifade etti.

DAVA ÖĞLEDEN SONRA DEVAM ETTİ

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde mahkeme başkanı ölen madenci yakınlarının açıklamalarını dinlemeye devam etti. Maden faciasında hayatını kaybeden Rıdvan Acet'in eşi Meral Acet, "Hepsinden de şikayetçiyim. Benim eşim yarı yeraltı, yarı yerüstü işçisiydi. İşçi eksikliğinden dolayı pazar günü bile işe giderdi. Çocuklarımın ve kızımın psikolojisi çok bozuldu. Buradaki mühendislere hakkımı helal etmiyorum. Eşim hep iş yerinden geç gelirdi. Değer miydi bir avuç kömür için bunda insanın ölmesine, çocuklarım bu durumdan çok etkilendi ve hepsi sınıflarında kaldı." diye konuştu.

"BEN DUL, ÇOCUKLARIM YETİM KALDI"

Hayatını kaybeden madenci Emrah Kaya'nın eşi Ayşe Kaya, "Bu katliamdan sonra çocuklarım öksüz kaldı. Ben de dul kaldım. Eşim 2019 yılında işe başladı. Uzun bir süre vardiya değişimi olmadı. Patlamadan önce vardiya değişimi başladı. Genelde gündüz vardiyasına gitmek istemezdi. Şeflerin çok baskı yaptığını söylerdi. Son zamanlarda çok baş ağrısı çekiyordu. Eve gelince de aralıksız olarak uyuyordu. Eşimle bir gün evde otururken, 'Ocakta gaz kaçağı' olduğunu bana söyledi. Verilen iş güvenliği eğitimin sözlü olduğunu tam olarak tatbikat olmadığını söylerdi. Vücudunda zaman zaman yaralanmalar olurdu. Benim eşim hiç işten kaçmazdı. Benim 2 tane yetimim kaldı. Sonuna kadar davacı ve şikayetçiyim." dedi.

AYHAN AKGÜL'ÜN İDDİANAMESİ MAHKEME TARAFINDAN KABUL EDİLDİ

Mahkeme başkanı, maden faciasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede 7 Nisan 2023 tarihinde yaşamını yitiren Ayhan Akgül için iddianamenin hazırlandığını ve mahkeme tarafından kabul edilip mevcut dosya ile birleştirildiğini belirtti.

"PATLAMA HER ZAMANKİ OLAN LAĞIM PATLAMASINDAN FARKLIYDI"

Mahkeme başkanı maden faciasından yaralı kurtulan ve uzun süre yoğun bakımdaki tedavisinin ardından taburcu olan madenci Umut Güneş'i tanık olarak dinlendi. Mahkeme başkanının 'Olay gününü anlatır mısınız?' sorusuna Güneş, "Patlama her zamanki gibi lağım patlamasından çok farklıydı. Patlamadan sonra hepimiz birbirimize baktık. İlk anda biz sesin nereden geldiğini anlayamadık. Daha sonra biz -350 ile -320 arasında olduğunu tahmin ettik. Yanımdaki arkadaşlarımız bizi sakinleştirdi. Sonra temiz hava neredeyse oraya ve maske istasyonuna gitmeye karar verdik. Maskelerimizi taktık ve dumanlar içinde yürümeye başladık. Yaşam hattı bölgesi zaten hiç gözükmüyordu. Maskelerimizin yeterli olduğunu da düşünmüyorum. Biz dumanın içinden ilerlemeyi tercih ettik. Ben ondan sonrasını hatırlamıyorum." diye cevap verdi.

Mahkeme, diğer tanıkların dinlenmesi için yargılamayı yarına erteledi. (ANKA, DHA)