Nihayet İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun rakibi belli oldu:

Murat Kurum.

47 yaşında bir inşaat mühendisi.

2005’te girdiği TOKİ’de hızlı yükseldi.

Sadece 4 yıl içinde (2009 yılında) ve 33 yaşında Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’de Genel Müdür koltuğuna oturdu.

Emlak Konut GYO’da görev yaptığı dokuz yıl boyunca Ali Ağaoğlu, Mehmet Cengiz gibi ülkenin büyük inşaat müteahhitleriyle üst düzey ilişkiler kurdu ve büyük rant projelerine imza attı.

Buradaki başarısı(!), kendisine Bakanlık unvanı getirdi ve 2018’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı oldu.

Bakanlık dönemi de o müteahhitlerle ilişkisi, 21B yöntemiyle davet usulü yapılan büyük ihaleler ve çevre felaketlerine yol açan rant projelerine verdiği izinlerle dolu geçti.

★★★

Kurum’un imza attığı rant projelerindeki usulsüzlükler, kamu ihalelerindeki ciddi sorunlar, bizzat izin verdiği rant projelerinin yarattığı çevre felaketleri elbette çok konuşulmayı hak ediyor.

Ancak ben o konuları bir kenara bırakıp bugün işin başka bir boyutunu gündeminize getirmek istiyorum.

O da şu:

AK Parti’nin yerel yönetim anlayışı ne yazık ki içinde “insan” olmayan kavramlar üzerine şekilleniyor.

★★★

Gelin biraz açalım:

İnsan yaşadığı kentin yöneticilerinden ne bekler ne ister?

Öncelikle temizlik gibi, temiz su gibi temel hizmetleri bekler.

İkinci olarak tarihi mirasını koruyarak planlı büyüyen, düzenli sokakları caddeleri olan, park sorunu yaşanmayan, estetik olarak göze hitap eden bir mimariye sahip düzenli kentler ister.

Peşi sıra yürüyebilecek kaldırımlar arar.

Bir ulaşım aracı olarak bisikleti bir hak olarak görür.

Arabası yoksa ya da arabası olduğu halde trafik derdi yaşamak istemiyorsa metro gibi, hafif raylı sistemler gibi, otobüs gibi, (İstanbul’daysa) deniz ulaşımı gibi toplu taşım araçları ister.

Kent yaşamının boğuculuğundan uzaklaşmak için rahatça ulaşabileceği mesafelerde yeşil alan ister.

Zamanını nitelikli geçirmek için kültür sanat alanları arzular.

Sergiler, tiyatrolar, sinemalar, senfoni orkestraları, sanat kurumları bir kentin olmazsa olmazlarıdır.

Kimi zaman sevdikleriyle bir araya gelip sosyalleşmek, güzel mekanlarda güzel vakit geçirmek ister.

Yoksulsa, ücretsiz ulaşım başta olmak üzere sosyal yardım hizmetleri bekler.

Özetlemek gerekirse, yaşanabilir kentler bekler.

★★★

AK Parti ve önceli Millî Görüş partileri 1994’ten bu yana yerel yönetimlerde boy göstermektedir. 

Bana “AK Parti yerel yönetimlerinin en önemli özelliği nedir” diye sorsanız, size tereddütsüz “inşaat ve rant” yanıtını veririm.

1987’den bu yana Ankara’da yaşıyorum ve Millî Görüş’ün eline geçtikten sonra Ankara’nın nasıl değiştiğine bizzat şahidim.

Yeşil alanların nasıl tükendiğini, Atatürk Orman Çiftliği’nin nasıl yok edildiğini, Cumhuriyet’in ilk yıllarında planlanmış caddelerdeki geniş geniş kaldırımların nasıl yollara katıldığını, şehrin orta yerinden nasıl otoyolların geçtiğini, şehrin insana/yayalara değil otomobillere göre tasarlandığını, nazım planı olmayan kentte nasıl keyfe göre imar rantları yaratıldığını, Alışveriş Merkezlerinin (AVM) nasıl mantar gibi çoğaldığını, yatay için bütün koşullar varken dikey mimarili binaların nasıl çoğaldığını, kültür sanat kurumlarının bir bir nasıl ortadan kalktığını, toplu taşımaya yeterince yatırım yapılmadığını yaşayarak deneyimledim.

Yine 1987’den bu yana İstanbul’a gidip gelirim.

Millî Görüş partileri döneminde İstanbul’daki rantsal değişimin daha korkunç olduğunu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle İstanbul’daki ihanetin büyüklüğünü de bizzat yaşayarak gördüm.

Boğaziçi’nin, Sarayburnu’nun Üsküdar’ın siluetlerini değiştiren rant eserlerine kimlerin ne için geçit verdiğini hep birlikte gördük.

Erdoğan’ın Başkan olduğu 1994’ten bu yana İstanbul’da da yerel yöneticiliğin odağının insan değil inşaat olduğunu yaşayarak öğrendik.

★★★

Erdoğan, Murat Kurum’u aday yaparak İstanbul’la ilgili vizyonunda bir değişiklik olmadığını bir defa daha gösterdi.

İstanbul’a ne yazık ki kupon araziyi, betonu, çimentoyu, rantı, inşaatı vadeden, önceleyen bir aday ATADI!

Kazanırsa ne mi olur dersiniz?

Daha çok inşaat, daha çok beton, daha çok plastik, daha çok cam ve 2009’dan bu yana tanıdığı müteahhitler için daha çok rant...