Bir ülkenin gelişip kalkınması için en önemli unsur eğitimdir. Bilime, sanata ve teknolojiye kapalı ve uzak toplumlar geri kalmaya ve sömürülmeye mahkûmdur.
Genelde anaokulunda başlayan eğitim süreci ilkokul ve lise ile devam eder. Peki, üniversite ne için vardır? Bilgi üretmek, eleştirmek, sorgulamak, geleceğe ışık tutmak için. Aynı zamanda, toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirerek ekonomik, bilimsel ve kültürel gelişime katkıda bulunmak için üniversite eğitimine ihtiyaç vardır.
Üniversite, sadece meslek edindirme değil, bireyin kendini keşfetme ve dünyaya katkı sunma yolculuğudur. Bilgi ve yenilik üreten bir toplumun temel taşlarından biridir. Ancak bilim, baskının, korkunun ve müdahalenin olduğu ve özgürlüğün olmadığı yerde gelişemez. Tabii toplum da bundan nasibini alır.
***
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki akademisyenler, 2 Ocak 2021 tarihinden beri rektör atamalarına ve üniversitenin özerklik ilkesine aykırı gördükleri uygulamalara karşı her iş günü cübbelerini giyerek sesiz bir şekilde rektörlük binasına sırtlarını dönerek barışçıl ve sembolik eylemlerine devam ediyorlar. Bu protestolar, 20 Ocak 2025 itibarıyla 1.478 günü ve 1.003'inci nöbeti geride bırakmış durumda.
Akademisyenler, rektörlerin seçimle belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Demokratik bir seçim süreci olmadan yapılan atamaların, üniversite özerkliğini ve akademik özgürlüğü zedelediğini düşünüyorlar. Üniversitelerin, özgür düşüncenin geliştiği ve yaratıcı fikirlerin üretildiği yerler olduğunu savunan öğretim görevlileri bu süreçlerin baskı altında veya bağımsız olmayan bir yönetimle sürdürülemeyeceği görüşündeler.
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar, yalnızca bir okulun değil, tüm üniversitelerin geleceğini belirleyecek kadar önemli. Akademisyenlerin bu sessiz protestosu sadece bir kişiye değil, baskıya, keyfiyete ve özgürlüğü hiçe sayan her türlü anlayışa karşı yapılan bir eylem, bir sırt dönüş. “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” diyorlar. Çünkü kabul ederlerse, vazgeçerlerse, o çok sevdikleri üniversite sadece bir tabela, sadece bir bina haline gelecek.
***
Bu süreçte, üniversitenin kapısına kelepçe vurulması, protesto eylemi yapan öğrencilerin gözaltına alınması ve akademisyenlerin derslerinin iptal edilmesi gibi çeşitli karşı eylemlerle de mücadele etmek zorunda kalan akademisyenler, protestolarına rağmen derslerini aksatmadan sürdürüyorlar. Böylece hem öğrencilerine destek olup hem de üniversitenin işleyişinin zarar görmemesini sağlıyorlar.
Bu eylemler, sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin özerkliği için değil, tüm akademik çevrenin özgürlüğü adına yapılan bir duruş olarak büyük anlam taşımakta. Onların cübbeleriyle sürdürdükleri bu barışçıl direniş, bilim ve özgürlüğün geleceği için verilen bir mücadeledir. Çünkü üniversiteler, bir toplumun en değerli sermayesidir.
***
Bu gerçeği en iyi kavrayan ülkelerden biri olan ABD, üniversite mezunlarını sadece birey olarak değil, ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak temel aktörler olarak görmektedir. 5 Kasım'da Amerika Birleşik Devletleri'nin 47. Başkanı olarak seçilen Donald Trump, 2024 Haziran ayında katıldığı bir podcast programında, ABD'deki üniversitelerden mezun olan yabancı öğrencilere diplomalarıyla birlikte otomatik olarak yeşil kart verilmesi gerektiğini ifade etti. Bu, ABD yeni başkanının kaliteli üniversite eğitimi almış bireylerin bir ülkenin kalkınıp gelişmesi için ne kadar önemli olduğuna olan inancının önemli bir göstergesidir.
Bugün Boğaziçi’nde sırtını baskıya dönen o akademisyenler, tam da bu nedenle direnmekteler. Eğitim, yalnızca bireylerin değil, toplumların da geleceğini belirler. Üniversiteler susarsa, halk da zamanla sessizleşir.