Sevgili okurlarım, bütün dünya medyası Filistin’de olup bitenleri birinci gündem maddesi olarak işliyor.
Filistin bizim yakın tarihimizde önemli yeri olan bir toprak parçasıdır.
Biz Osmanlı döneminde orasını yüz yıllar boyunca yönettik...
Ama Arapların sevgisini hiçbir zaman kazanamadık.
İşleri düştüğünde bize yanaştılar, “Aman Türkiye zordayız, yardımını bekliyoruz” dediler ama hiçbir zaman biz Müslümanlara yakın durmadılar...
★★★
İsrail ve uluslararası Yahudi topluluğu o topraklara gözünü çoktan dikmişti.
Adamların örgütlenmesi çok iyi, parası boldu.
1900’lü yılların başından söz ediyorum.
Bunlar Arapların elindeki yerleşim birimlerini ve toprakları satın almaya başlamıştı. Evler, tarlalar ve akla gelecek her şeyin parasını peşin ödeyip onların eline geçti.
O kadar ki, Yahudi örgütleri Osmanlı devletine bile resmen başvuruda bulunup toprak satın alma işi için çok büyük paralar teklif ettiler.
Osmanlı bu önerileri reddetti.
★★★
Evet, Birinci Dünya Savaşı başladığında Filistin, Osmanlı toprağı idi.
Osmanlı o toprakları korumak için kan dökerken Filistin’de yerleşik Araplar başlarının çaresine bakıyor, ellerinde ne varsa Yahudilere satıyordu.
O yıllarda ortada İsrail diye bilinen Yahudi devleti yoktu.
Yahudiler satın aldıkları toprakları güzelce işlediler.
Modern konutlar inşa edildi.
Tarım işletmeleri kuruldu.
Yollar yapıldı, ufak tefek bile olsa bazı sanayi işletmeleri çalışmaya başladı.
Filistin’e artık dünyanın dört bir yanından para akıyordu...
Çünkü dünyanın en varlıklı ve parası bol kesimi olan Yahudiler, Filistin’de sadece kendilerine özgü bir devlet kurmaya çoktan karar vermişlerdi.
★★★
Birinci Dünya Savaşını yitiren Osmanlı, 1917’de Filistin’i İngilizlere terk edip çekilmek zorunda kaldı.
Bütün bu süreç boyunca bölgedeki Filistinli Araplardan dostluk falan görmediğimiz gibi, sürekli tacizlerine uğradık.
1948 yılında adına İsrail denilen Yahudi devleti kuruldu.
Yeni devlet zengin ve güçlüydü, parası boldu. ABD başta olmak üzere pek çok ülkenin desteğini arkasına almıştı.
Doğrusunu isterseniz adamlarda muazzam bir örgütlenme yeteneği vardı ve bunu (günümüz dahil) sonuna kadar kullanmayı çok iyi bildiler.
Bütün bunlar olurken Filistinli Araplar ise satışlardan elde edilen paraları çarçur edip afiyetle tüketmekle meşguldü!
Onlarda örgütlenme, karşı koyma, birlikte mücadele gibi kavramlar pek yoktu.
Yıllar içerisinde Filistin Kurtuluş Örgütü gibi bazı örgütler kurdular ama ne yazık ki başarılı olamadılar. Uçak kaçırma gibi bazı bireysel terör eylemlerine başvurdular.
★★★
Şimdi bazı gerçeklere bakalım...
Günümüzde Ortadoğu’da Arap ülkeleri var, milyonlarca Arap yaşıyor.
Avuç içi kadar İsrail ne yazık ki onlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.
Çıkan her savaşın kaybedeni Filistin dahil Araplar oluyor. Bütün Araplar birbirleriyle kavgalı.
Çıkan her savaşı İsrail açık ara kazanıp Arap topraklarını ele geçirmeyi sürdürüyor.
★★★
Şimdi son savaşı utanarak izliyoruz... Aslında bu bir savaş değil, İsrail’in sivil halka karşı giriştiği katliamlar...
Ancak bizim iktidar bu konuda da pusulayı şaşırmış durumda.
Yandaş koro başta TRT ve ötekiler olmak üzere sürekli tek taraflı yayınlarla oy avcılığında.
Filistin’e övgüler düzülürken İsrail suçlanıyor.
İyi de kardeşim, bugüne kadar on binlerce insan can verdi. On binlercesi sakat kaldı.
Şu soruyu sormak hiçbirinin aklına gelmiyor:
Bu saldırıyı durup dururken aylar önce kim başlattı?
HAMAS değil mi?
Masum sivilleri kaçırıp esir etmedi mi?
★★★
Her konuda olduğu gibi Arap-Yahudi çatışmasını da oy avcılığına, din sömürüsüne alet etmekten utanmadılar, bundan sonra da utanmayacaklar.
İnsanlar savaşıyor, birbirini kırıp öldürüyor ama bunlar bizim aymazları ve yandaşlar korosunu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Bu kanlı ortamda bile tek taraflı propaganda peşindeler.
Türk’ün Türk’e propagandası!