Dünyanın en iyi dört takımından ikisini karşı karşıya getiren maçın favorisi, hem FIVB Milletler Ligi şampiyonluğu unvanını hem de 1 numaralı koltuğu bizden devralan İtalya’ydı. Yenilmesi gerçekten çok zor bir takımdı.
Egonu gibi dünya çapındaki yıldızlarına hücumda eşlik etmesi için Antropova’yı da eklemişlerdi. Zaten Sylla gibi üst düzey bir smaçörleri, Orro gibi harika bir pasörleri vardı. Yani, takım gibi takımdı.
Böyle bir takımı yenmek için kusursuz, çok ama çok iyi oynamak gerekiyordu. Oyunun her alanında... Serviste, manşette, blokta... İstatistiklerde ne varsa.... Yapamadık!
NE demiştik: Vargas’a hücumda eşlik edecek birilerini bulmamız şart. Bulamadık!
MAÇ sonundaki istatistikler zaten her şeyi söylüyordu:
Melissa Vargas %20.93’le (17/43) hücum edebildi. Smaçörlerimiz felaketti: Sakat sakat oynayan Hande 4/13’le 4, Meliha 4/10’la 4, Ebrar 4/13’le 3 sayı alabildi. Derya ise 7/14’le 7 üretti.
Bütün yaz sakatlıklarla boğuştuk. Yarı final öncesi de Cansu’yu kaybettik. En kritik pozisyonda, İtalya gibi bir takıma karşı, alternatifsiz kaldık.
Sonuçta, favori kazandı. İtalya yenilmez bir takım değildi. Ama böyle yenemezsiniz.
Türkiye, kadın voleybolundaki başarılarla avunuyor. Olimpiyat dördüncülüğü tabii ki Türk spor tarihinin en büyük başarısı. Ama bu kızlar geçen sene çıtayı o kadar yükselttiler ki...
Bu takım Paris’ten bronzla dönmeli... İşimiz yine zor. Çünkü karşımızda yine bir dünya devi, iki olimpiyat altını bulunan Brezilya olacak.
Bu yüzden İtalya’ya karşı yapamadığımızı yapmalıyız. Bu kez “Yapamadık” demeyelim.