Tam 7 yıl oldu; 7 yıl boyunca iftira döndü dolaştı, geldi iftirayı atanlardan intikam aldı. Benim başıma geldi. Olanı biteni kısaca özetleyeyim; geleceği tahmin etmek isteyenlere bir faydası olur.
★★★
İftira şöyle başladı:
İktidar değişmiş; Devlet bankalarından krediler akıtılmış, basınla-yayınla-yazıyla hiç ilgisi olmayan işadamları gazete ve TV sahibi yapılarak “havuz medyası” kurulmuş; herkes “iktidar ağzıyla konuşmaya ve yazmaya” hizalanmaya zorlanmıştı.
Burası Türkiye!
200 yıldır kör-topal da gitse demokrasi geçmişi olan bir ülkeyiz; iktidar ağzıyla konuşmayan ve yazmayan birileri de mutlaka çıkacaktı.
★★★
Siyasetle ilgisi olmayan, siyasi yazılar da yazmayan; “haksızlık-hukuksuzluk-yolsuzluk-hortumlama-adam kayırma-soysuzluk-sefillik” yapıldığında dikkat çeken yazılar yazmaktaydım, öyle devam ediyordum.
İftira çıktı geldi.
★★★
“Örgüt üyesi olmamakla birlikte yazılarıyla FETÖ’ye yardımcı olmuştur” iftirasını, “Naylon Darbe” başlıklı yazım suç aleti olarak gösterilerek dava konusu yapılmak istendi.
Kara, kirli iftira!
Hukuka konu olmaz, olamaz fakat savcı aranmaya başlandı. 7 yıl önce İstanbul Başsavcısı, benim için “7 yıldan 15 yıla kadar hapis isteyecek” bir iddianameyi yazacak savcı bulma arayışına çıktı.
★★★
Birinci savcıyı görevlendirdi; o “iftira, hukuk konusu olamaz, dava açılamaz” dedi. İkinci savcı bulundu.
Üçüncü savcı.
Dördüncü savcı.
Ayrı ayrı 4 savcı, biri bıraktı, diğeri dosyayı aldı 300 gün “iftirayı” incelediler; “delil yok, şahit yok, belge yok sadece kuru iftira, bu davaya dönüşemez” deyip iddianame yazmayı ellerinin tersiyle ittiler.
★★★
Fakat 7 yıl öncesinin İstanbul Başsavcısı, “iktidar ağzıyla konuşmayan ve yazmayanların” mahkeme önüne çıkartılmasına; bu yolla “herkesin korkutulmasına” ve “korku toplumu yaratılmasına” yatkın duruyordu.
Beşinci savcı bulundu.
★★★
Beşinci savcı, Osmaniye’de hakimliği sırasında “rüşvet istemekten mahkum olmuş” hukuken defolu biriydi. Zaman aşımından yararlanıp yeniden savcı olmuştu. 4 klasörü 1 hafta gibi kısa zamanda okudu. İktidarla iyi günlerinde iken Fetullah Gülen’e çok yakın olmuş 5 çapsız yazar buldu ve onların; “tahmin ediyorum... Var sayıyorum... Böyle düşünüyorum... Sanıyorum...” türü yakıştırma, çamur atma, leke sürme, iftira yapıştırma ifadeleriyle doldurulmuş bir iddianame yazdı. Açtı davayı.
★★★
Bir de bilirkişi gerekliydi; arandı, o da bulundu. Bilirkişi, Fetullah Gülen’in bankası Bank Asya’ya para yatırmış, Fetullah Gülen’in Zaman Gazetesi’ne abone olmuş, iktidar liderlerine beğeni mesajları atan, Atatürk ve Cumhuriyet’e sahip çıkıyor diye SÖZCÜ’ye ve yazarlarına düşman olacak düzeyde kinlenmiş biriydi.
★★★
Bu bilirkişi yazdığı raporda “iktidarı eleştiren yazılar yazdığım için benim de FETÖ’ye yardım yapabileceğim tahmininde” bulunuyordu. Tahminci bilirkişi! Dünya hukuk tarihinde bir ilkti. İftira davasına denk geldi.
★★★
Dava başladı. Mahkeme başkanı, çok genç yaşına rağmen Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına getirilmişti. Bu da ilklerden biriydi. Beni 5 yıl 8 ay (yatarı 3 yıl 6 ay 15 gün) hapse mahkum eden cezayı verdikten sonra “Adalet Bakan Yardımcısı” makamına atandı. Sonra Adalet Bakan Yardımcılığı görevinden İstanbul Başsavcılığı’na getirildi ve şimdi muhalefet partili belediye başkanlarına davalar açıyor. TV gazetecilerini hapse gönderiyor. Adı “giyotine” çıktı.
★★★
“İftira davası” için savcı bulunması ve iddianame yazılması, mahkemenin kurulması sırasında İstanbul Başsavcısı olan hukuk adamı da önce Yargıtay üyeliğine ve 15 gün sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. Bu kadar hızlı tırmanış da Türkiye hukuk tarihinde bir ilkti. Onun da adı “Yargıtay’ı asansör yapıp yükselen hukukçu”ya çıktı.
★★★
7 yıl boyunca her duruşma öncesi ve sonrası havuz medyasının gazeteleri, yazarları ile Anadolu Ajansı, bu iftira çamurunu yenileyip, haberler, yorumlar yazdılar; “iftira davasını topluma korku salma aracı olarak kullanmak” isteyenlerin havuzuna kirli, çamurlu, çirkef su taşıdılar. 7 yılın sonunda önce Yargıtay Başsavcısı ve sonra da Yargıtay’ın 5 yargıçlı 3. Ceza Dairesi; “bu iftiradır” anlamına gelecek hukuki anlatımla kararı esastan bozdu. Yeniden görülsün diye İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gönderdi. Üç yargıcı ve savcısı da değişmiş İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi de önceki gün, “iftiranın hukuk konusu olmayacağı” yönündeki Yargıtay kararına uydu.
★★★
Böylece iftira, döndü dolaştı geldi iftirayı atanlardan intikam aldı. Şimdi yargıyı (mahkemeleri ve yargıçları) alet olarak kullanıp “ya iktidar ağzıyla konuşup yazacaksın ya da seni hapse koyarım” korkutmacasına başvuranlar, aynaya bakınca ne görecekler?
Bulantı!