Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) CHP’yi Mehmet Hadimi Yakupoğlu 14 yıldır temsil ediyor. Bu sürede iki genel başkanla, dört YSK başkanıyla, altı Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyla çalıştı. Yakupoğlu, Çankaya İlçe Seçim Kurulu üyeliği, iki yıl il eğitim sekreteri, bir yıl il sekreteri, onlarca yıl Ankara Barosu ve Türkiye Barolar Birliği bünyesinde gerek seçilmiş gerek atanmış başkanlık haricinde pek çok  görev yaptı.

Yakupoğlu’nun sosyal medya hesapları da YSK’da olmasına rağmen siyasi söylemleri de yok. O, temsil ettiği CHP ile YSK arasında köprü görevi yapıyor. Her seçim öncesi “sahte seçmen”, “mükerrer seçmen”, “Suriyeli seçmen” konuları da gündeme geliyor. Şu anda seçim yok. Ancak, yılların deneyimine dayanarak Mehmet Hadimi Yakupoğlu bize yaptığı açıklamayla çoğu CHP’liyi kızdıracaktır.

O İDDİALAR DOĞRU DEĞİL

“Benim görevim; sadece doğru bilgiyi doğru zamanda partime iletebilmek ve partimin doğru zamanda doğru siyasi kararı almasına olanak sağlamaktır. Öte yandan bu güne kadar hep söyledim ve söylemeye devam edeceğim; ‘Sahte seçmen yok, mükerrer seçmen yok, Suriyeli seçmen yok’. Ayrıca eğer siz bizim seçim sistemimize göre sandığın başında olmazsanız, o sandığa değil kedi, fil girer ve defalarca girmiştir. Ancak başta 2014 Ankara olmak üzere sandıklara tam hakim olamadığımız için o günleri yaşadık ve maalesef gölgelerimizle yani kendimizle  mücadele ettik.

Ettik de ne oldu bu günlere kadar? Her şey değişti. Zira sorgulama, iktidardan kurtulmak istiyorsan ikinciye oy ver, oyun bugüne kadar hep Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kontrol edildi, diyerek ilk kez 2023 ve sonrasında 2024 seçimlerinde, her şeyin oyumuzla değişebileceğini gördük, elimizle tuttuk.

2011 yılından bu yana AK Parti adına Sayın Hüsrev Kutlu ve Sayın Recep Özel, pek çok kez oy pusulasında birinci sırayı, ben de 2018 yılında kuradan çektik. Ama bu tesadüf bile üzülerek bana sorulmadan, partimiz aleyhine bir günde üç kez kullanıldı. Tekraren ifade ederim ki; lütfen sandık sandık ve dahi sandık hep sandık... Ben hep bunu bilir bunu söylerim. CHP, sandığa sahip çıkınca, daha önce milletvekili, belediye başkanı çıkaramadığı yerlerden nasıl vekil ve başkan çıkardı? Demek ki esas mesele sandığa sahip çıkılmasıdır.”

CHP’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu’da sandıklara yeterince sahip çıktığı da söylenemez.  Bu konuda seçim yaklaşınca değil, çalışmalara şimdiden başlanmalı.

Tek Devletin ikiz valileri...

Sel felaketi haberleri eksik olmuyor. Sel haberleri dikkatli gözler için nasıl ucube bir “İkiz Devlet” örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu açıkça gösteriyor. Bir süre önce Kayseri’nin Bünyan ilçesindeki sel afeti sırasında Kayseri’nin idari valisi ile siyasi valisi (!) olaya anında müdahale etmişler ve birlikte çalışmışlar!

Kayseri’nin AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç bunu sosyal medya hesabından şöyle duyurmuş: “Şiddetli yağışlar sonrası Bünyan ilçemizde oluşan sel felaketi sonucu Genel Başkan Vekilimiz Mustafa Elitaş, Milli Savunma Komisyonu Başkanımız Hulusi Akar, Valimiz Gökmen Çiçek, İl Başkanımız Fatih Üzüm ve Bünyan Belediye Başkanımız Selahattin Metin ile birlikte vatandaşlarımızın yanındayız.”

Kayseri’nin AKP İl Başkanı olan Fatih Üzüm de kendi sosyal medya hesabındaki sel fotoğraflarına şöyle bir açıklama eklemiş: “Bünyan’ımızda yaraları en hızlı şekilde sarmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz.”

İKİ ŞAPKALI OLURSA

Devletin işleyişinde izlerin birbirine karışması işte böyle bir şey. Devletin afetle mücadeleden sorumlu resmi görevlileri ilin valisi ile beldelerin belediye başkanlarıdır. Diğerlerinin orada siyasi şov yapmaktan başka ne işi olabilir ki? Hele bir il başkanı, hangi yetkiyle kimin yarasını nasıl sarmış acaba? Valinin emrindeki AFAD görevlilerini mi, yoksa belediye başkanının emrindeki itfaiye görevlilerini mi sevk ve idare etmiş? Anlayan varsa beri gelsin!

Cumhurbaşkanımız, aynı zamanda AKP’nin de Genel Başkanı. Yani idari ve siyasi şapkaları olursa, mülki idarenin taşra teşkilatı da işte böyle iki başlı hale gelir. Devletin idari valisi, partinin siyasi valisinin vesayeti altına işte böyle sokulur. Bir valiyi kendi ilinde bile “zurnanın son deliği” haline getiren bu ucube sistem, devlet idaresinin temeline dinamit koymaktan farksızdır. Nitekim devletin taşra idaresinin halkın gözü önünde çökertilmesi de bunun aleni kanıtıdır.

Recep Sanal kaymakamlık, Mülkiye Başmüfettişliği, Süleyman Demirel’in döneminde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Yani idarenin içinde olan bir isim. Eleştiriler üzerine kendisine, “Peki siz vali olsanız ne yapardınız?” diye sordum. İşte anlattıkları:

VALİNİN YETKİSİ VAR

“Evet, Kayseri Valisi’nin yerinde ben olsaydım, olay yerine kendi isteğiyle gelmiş olan bu kişileri oracıkta derhal ‘mükellef’ tayin ederdim. Hulusi Akar ve Mustafa Elitaş dahil hepsinin ellerine birer kazma-kürek ile ayaklarına da birer çift çizme verip, üç gün boyunca hepsini boğaz tokluğuna sokaklarda selin getirdiği çamurları temizletmek için çalıştırırdım. Zira 7269 sayılı Kanun’un 9. ve 11. maddeleri, valiye bu konuda tam yetki veriyor. Yasal yetkisini afet sırasında bile kullanamayacak olan bir mülki amirin o koltukta ne işi var?

Bu gibiler, şimdiye kadar dirayetli bir valiye denk gelseydiler afet yerinde böyle artistik patinaj hareketleri yaparak dolaşabilirler miydi acaba? Sanki vali evinde uyuyormuş da il başkanı onu zorla yatağından kaldırıp afet bölgesine götürmüş gibi bir görüntü veriyorlar! Bu yapılanlar, onurlu bir mülki amire karşı yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Onurunu korumak istemeyen mülki amirlere ise söylenecek söz yoktur.”

Recep Bey işte bu yüzden siz vali olamadınız! Recep Bey baktı olacak gibi değil, yaş haddinden emekliliğini beklemeden devlet görevine veda etti...