AKP’yi kurup ilk seçime hazırlanan Erdoğan’ın ‘40 kralla’ barışık olduğu, ‘özgürlükçü’ ve de parmakla gösterilen ‘demokrat’ olduğu zamanlardı.
2002’de katıldığı tv programında gençlerden gelen her soruya açık yüreklilikle yanıtlar veriyordu. Bir genç şunu sordu:
“Bildiğiniz gibi Türkiye’de gay ve eşcinsel vatandaşlarımız var. Bu vatandaşlarımıza diğer bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi evlilik hakkı gibi haklar tanınmasını düşünüyor musunuz?”
Sunucunun, “Haydaaa” diyerek şaşırdığı soruyu Erdoğan dikkatle dinleyip yanıt verdi:
“Bir defa eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart! Televizyonda görüyoruz, onların muhattap oldukları muameleleri insani bulmuyorum...”
***
2019’un mart ayında soğuk bir gündü. Kırmızı mantosu, boynundaki şıkır mıkır kolyesi, kıvırcık saçları çok sevimli bir kadın İstanbul belediye başkan adayı Binali Yıldırım’ın Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki seçim bürosunun önünde en az kendi kadar tatlı bir şarkı söylüyordu.
Hoştu ama hareketli parçanın “Düm tek tek...” ve “Hadi bakalım oylar kimeeee? Binali Yıldırımaaaa... AKP’yeee” bölümü dışındaki sözleri pek anlaşılmıyordu. Erdoğan’ın dev posterleri altında ve neşeli parça eşliğinde gelen geçene broşür dağıtan partililer sık sık şarkıyı bölüp, düzeltme yapma ihtiyacı duyuyorlardı: AKP değil, Ak parti Ak parti!
Kırmızı mantolu şarkıcı da anında, “Ak partiye, Ak partiyeeee” diye hatasını telafi ediyordu.
İstiklal Caddesi’ni, AKP seçim bürosunu şenlendiren bu neşeli insan İngilizce öğretmeniyken trans birey olduğunu açıklaması üzerine meslekten atılan, o günlerde medyada sık sık gündeme gelen Madam Marika’dan başkası değildi.
AKP memleketteki ‘her bireyin’ oyuna talipken 2002’de de, 2019’da da ‘insanların tercihleriyle ilgili’ bir sorun yoktu.
Sonra... Devran hızlı döndü.
Girdiği her seçimi alıp, güçten başı dönenlerin köyünde yeni yeni adetler çıktı... Onlardan biri de ‘benim gibi düşünmüyorsan yanlışsın, çok tuhafsın, in misin cin misin, cezalısın, kime şikayet edersen et anca gidersin’ yöntemi!
AKP bu yöntemi valileri, kaymakamları, içişleri bakanları, belediye başkanları, il ve ilçe başkanları ile sık sık uyguladı. En son nasiplenen de Hande Yener oldu...
Balıkesir’in AKP’li belediye başkanı ‘izaha’ bile gerek duymadan zart diye Yener’i yasakladı, konserini iptal etti.
Neden? Yener bir ara LGBT etkinliğine katılmış!
Sana ne...
Ama yoook... Burunlarını çocuk sayımıza bile soktukları gibi illa ‘kendilerine göre’ ayar çekecekler.
Şahsen beni hayrete düşüren AKP köyüne dönen Türkiye’ye gelmiş ve gelecek yeni adetler, yasaklar değil.
Bu, ‘ben yaptım oldu kabadayılığına, buraların sahibi biziz edalarına, benim gibi düşünmeyenin burnundan getiririm, kırarım, üzerim kabalığına’ uymayan, sanki karşıdaki anlayıp, ‘öpeyim de barışalım’ diyecekmiş kibarlığındaki sindirilmiş haller!
Konseri iptal edilen Hande Yener mesela, şöyle demiş:
“Balıkesir konserimiz bazı gelen tepkiler üzerine Balıkesir Belediyesi tarafından maalesef iptal edilmiştir. Her türlü görüşe saygı duyuyorum ancak bazen birbirimizin sesi olmamız gerekir. Ben yasaklanacak bir şey yaptığımı düşünmüyorum!”
Burada, saygı duyulabilecek görüş ne olabilir ki, adam saygısızca konserini iptal etti!
Ben yasaklanacak bir şey yapmadım da ne demek? Yapmadın elbet... Yasak için bir nedene ihtiyaçları yok ki!
Bunun üzerine sosyal medya destek mesajlarıyla yıkılmış!
Tanımam etmem Hande Yener’i...
Tuhaf olan, hukuksuzluk karşısında onun çaresiz kibarlığı değil! Bu memlekette yaşayıp, höt zötle sindirilmeye çalışılan insanları ‘sosyal medyada iki laf sallamak’ dışında yalnız bırakıp, kibarlık çaresizliğine terk eden zihniyet!
İsyan eder-miş gibi, bir şey yapar-mış gibi görünüp, kendi başlarına gelmez-miş gibi devam edilsin bakalım...