Yaşadığımız olaylar, Türkiye’nin hukuk ve demokrasiden iyice uzaklaştığını gösteriyor.
İnsanlarımız bin bir dert içindeyken siyaset nelerle uğraşıyor?
Ekonomi ağır bir kriz içinde...
Fiyatlar yarış atı gibi koşuyor...
Millet tam anlamıyla perişan...
Peki, siyasiler ne yapıyor?
İktidar, tüm bu sorunlara bir çözüm getiremiyor, gündem değiştirmek için muhalefete hücum ediyor!
Tutuklamalar, görevden almalar, kayyum tayinleri, tüm muhalefete gözdağı vermeyi amaçlıyor.
Hani biz, insan haklarına saygılı, demokratik hukuk devletiydik?
Dünyada, iktidar karşıtı olduğu için hapse atılan insanların en çok olduğu ülke ne yazık ki, Türkiye!
★★★
Vatandaşın hali hiç iç açıcı değilken, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri toplumu daha da gerdi.
Erdoğan, önce “CHP’li belediyeleri silkeleyin!” talimatı verdi. CHP’li belediyelerin gelirlerine el konulurken, bir yandan da şafak operasyonları ile gözaltına almalar ve tutuklamalar gerçekleşti.
Bunlar yetmedi...
Erdoğan’ın “Turpların büyükleri heybede...” şeklindeki sözleri siyaseti daha da gerdi, toplumda derin bir huzursuzluk yarattı.
Erdoğan’ın en zorlu rakibi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, yaptığı siyasi bir konuşma nedeniyle soruşturma başlatıldı.
Bu arada Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ da, Antalya’da yaptığı siyasi bir konuşmada suç olduğu iddiasıyla, Ankara’da gözaltına alındı ve İstanbul’a getirilerek hapse atıldı...
Peki, tüm bu yaşananlar hukuki mi? Ya da ne dereceye kadar hukukî?
★★★
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, 1999-2002 yılları arasında Adalet Bakanı olarak görev yapmış önde gelen bir hukukçumuzdur.
Prof. Türk, yapılan işlemlerin hukuki olmadığını, tutuksuz yargılama esas olmasına rağmen belediye başkanlarının tutuklanmalarının, halkın iradesini de yok saymak olduğunu belirtip (özetle) şöyle diyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Daha turpların büyükleri heybededir...’ sözü, görevden uzaklaştırılan ve tutuklanan CHP’li ilçe belediye başkanlarından sonra şimdi hedefte aynı partinin ‘Büyükşehir belediye başkanlarının’ olduğunu, günü gelince onların da hesaplarının görüleceğini ifade eden bir tehdittir!
Bu demokratik hukuk devleti adına son derece kaygı vericidir.
Sayın Erdoğan, bunca yıllık siyasi deneyimiyle, yanlış uygulamalarla girilen bu yolun ‘Çıkmaz sokak’ olduğunu bilebilecek konumdadır.
Her durumda Türk halkı, seçimlerde verdiği oylara ve demokratik rejime sahip çıkmasını bilecek olgunluktadır.”
Avrupa Birliği bizden sadece “bekçilik” yapmamızı istiyor!
Hani Avrupa Birliği’ne üye olacaktık? Ne oldu bu hikâye?
Avrupa ülkeleri bizi, bırakın üye olarak aralarına almayı, vatandaşlarımıza vize vermek bile istemiyor, Türklere büyük güçlükler çıkartıyor.
Sadece kendisini düşünen Avrupa, Türkiye’den Avrupa ülkelerine akın eden sığınmacıları önleyen bir bekçi olmasını istiyor. Bunun karşılığında da, üç-beş milyar Euro veriyor, bizleri “Paralı asker” olarak görüyor.
AKP iktidarının AB’ye üye olmak için yıllardır hiçbir çabası yoktu ama ne oldu, ne değiştiyse birden Avrupa’yı hatırlayıverdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan kısa bir süre önce “Türkiye, Avrupa ile birleşmeli. Türkiye’ye liyakata bağlı tam üyelik yolu açılmalı” dedi.
Avrupa Birliği’ne üyelik yolu açılması güzel olur ama önümüzde çok engel var. Engellerin başında bizdeki yönetim sistemi geliyor.
Uzun süre ses-seda çıkarmadıktan sonra, nasıl oldu da iktidarın aklına tekrar Avrupa Birliği üyeliği geldi?
Bu dönüşün sebebi nedir bilmiyoruz ama Avrupa Birliği, 10 milyon dolayında sığınmacıyı ülkesinde barındıran Türkiye’yi kesinlikle arasına almaz!
Avrupalı olabilmek için, her şeyden önce, ülkemizi istila eden milyonlarca sığınmacıdan kurtulmamız gerekiyor!
GÜNÜN SÖZÜ
Bir atı zorla suya götürebilirsin ama zorla su içiremezsin!