Adorno, Horkheimer, Marcuse, Fromm, Neuman, Habermas...
Alman düşün insanları/felsefeciler... Marksistler idi. Ancak:
Marksizmi yeniden düşünme amacıyla “Frankfurt Okulu” /Toplumsal Araştırma Enstitüsü’nü 1924 yılında kurdular...
Bu okulun başlıca konusu şu oldu:
- Alman işçileri, sosyalist devrimle kendilerini özgürleştirme yerine, neden Nazizmin cazibesine kapılıp Hitler faşizmine teslim oldu?
Franfurt Okulu’na göre sebep; “emek fetişizmi”/ “emek fetişleştirmesi” yaparak kültür vd. etkileri görmezden gelmekti! Yani Marksizmi yeniden yapılandırmak gerekiyordu:
-Kapitalizm artık salt bir üretim tarzı olmaktan çıkmış, aynı zamanda kitle kültürü ve iletişimiyle, teknoloji ve çeşitli toplumsal denetim biçimleriyle proletaryanın uğradığı sömürünün şiddetini maskeleyen bir sistem haline gelmiştir...
O yıllardan günümüze işçi sınıfının, Almanya’da kapkara gecelere nasıl bekçilik yaptığı/ sadomazoşist düş kırıklığı yarattığı halen tartışılmaktadır...
Bu entelektüel girişi niçin yaptım?
★★★
Faşist Netanyahu’nun Ortadoğu’yu kana bulaması şu gerçeği ortaya çıkardı: Batı’nın zihinsel ölümü gerçekleşmiştir. Bırakın seyirci olmayı, perde arkasından her türlü desteği vermektedirler. Faşist Hitler’e destek vermeleri gibi yine kendi mezarlarını kazıyorlar!
Ki bunun üzerinde durmaktan ziyade şunun üzerinde durmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum: İslam dünyası- İslamcılık niçin paramparça? Ki buna ekleme yapabiliriz; Araplar niye bölünmüş halde?
Oysa, Filistin Kurtuluş Örgütü/FKÖ 1964 yılında kurulduğunda çatısı altında milliyetçiler, İslamcılar, sosyalistler herkes vardı; topyekun mücadele ediliyordu.
Bugün paramparça edildi. Ve faşist Netanyahu bu parçalanmışlıktan yararlanıp örgüt liderlerini tek tek öldürüyor: (Deniz Gezmişlerin askeri eğitim için gittiği) FHKC lideri sosyalist Muhammet Abdel Al, Hizbullah lideri Şii Hasan Nasrallah, Hamas lideri Sünni İsmail Haniye....
O halde şu soruyu cesaretle sormalıyız:
FKÖ parçalanmışlığının sebebi nedir? Ki bu İslam-Arap birliğinin bozulmasına da sebep oldu...
★★★
Siyasal İslam’a mercek tutmak zorundayız.
Bu köşede İslam dünyasındaki 1979 dönemecini yazdım:
İran devrimi ve Kâbe baskını...
Biri Hizbullah’ı doğurdu.
Diğeri Hamas’ı doğurdu.
Siyasal İslam,1980’lerde Filistin mücadelesini böldü.
Patenti CIA teşkilatına ait Ilımlı İslam projesi 1990’larda ayrılıkları daha da körükledi.
Parçalanmışlık mezhepsel çatışmaları büyüttü. Mesela:
Suudi Vehhabi anlayışıyla “yetiştirilenler” Hamas lideri Sünni Haniye’ye ağıt yakarken, Hizbullah lideri Şii Nasrallah için iktidar ekranlarında “iyi oldu” tavrı aldı.
Erdoğan iktidarı, Nasrallah’ın adını bile söylemeden Lübnan’a başsağlığı dilerken, daha iki ay önce Haniye için yas ilan etti. Emperyalizmin, “parçala- böl- yönet” stratejisini unutmuşa benziyorlar...
Faşist Netanyahu’nun oluk oluk kan akıtmasında Siyasal İslam’ın- Ilımlı İslam projesinin katkısını göz ardı edilemez...
En baştaki sorumuza dönersek: Almanya’da sosyalist devrim yerine neden faşizm iktidara geldi?
Hitler iktidara gelmeden önce 6 Kasım 1932 seçiminde oyu yüzde 37,2 idi. Buna karşılık işçi sınıfı bölünmüştü; sosyal demokrat oylar yüzde 21,5 ve komünistlerin oyu yüzde 14,3’ti. Mecliste milletvekili dağılımı Hitler’in 196 iken diğer iki partinin toplamı 221 idi!
Evet, bir sonraki seçimde Hitler’i iktidara sosyal demokratlar- komünistler uzlaşmazlığı taşıdı.
İşte... Haniye-Nasrallah suikastları konusundaki bugün alınan farklı tavırlar, uzlaşmaz saflaşma faşist Netanyahu’yu güçlü kılıyor.
Humeyni, 1979’da ziyaretine gelen FKÖ lideri Arafat’a “gel bize katıl” dediğinde, ilk ayrılık tohumları atılmaya başlandı!