Bolu’nun Kartalkaya mevkiindeki kayak merkezinde Grand Kartal adlı lüks bir otelde 21 Ocak Salı günü sabaha karşı yangın çıktı. Bu yangında, toplumun üst gelir katmanından 78 kişi hayatını kaybetti. Aralarında gazetemizin uzman köşe yazarlarından Nedim Türkmen ve güzel ailesi de vardı. Ölenlerin önemli bir kısmı da genç ve çocuktu. Milletçe çok üzüldük, kahrolduk, isyan ettik. Hatta bir günlük ulusal yas ilan edildi. Bildiğim kadarıyla şimdiye kadar, binlerce otele sahip ülkemizde bu kadar çok can kaybına sebep olan bir başka yangın olmamıştı. Facia derhal siyasi çekişmenin bir parçası haline getirildi. Medya olayı en geniş şekilde hatta köpürterek ele aldı. Yüzlerce haber ve yorum yapıldı ki; bu yazı da onlardan biridir.

KAZANIN SORUMLUSU ŞEYTANDIR

İki büyük şeytan tespit edildi. Birincisi, gözünü kâr hırsı bürümüş otel sahibiydi. İkincisi ve daha büyük şeytan ise iktidardı. Yandaş kollamaktan başka bir şey düşünmeyen AKP hükümeti ve onların yönettiği devlet de görevini ihmal etmişti. İlgili bakanlar ve hatta Başkan Erdoğan istifa etmeliydi. Kastı olmasa bile kusuru ve sorumluluğu bulunan yönetici, teknik eleman ve denetçi gibi küçük şeytanlar da en ağır şekilde cezalandırılmalıydı ki, bundan böyle benzeri facialar yaşanmasındı. Kimsenin istifa edeceğini sanmıyorum. Böyle bir geleneğimiz yok. Başta otel sahibi ve ihmali görülen kamu görevlileri ile facianın doğrudan sorumlusu yönetici ve teknik personel, yasalara göre yargılanacak ve cezalandırılacaktır. Aksi düşünülemez. 

HARS VEYA KÜLTÜR

Dünyanın her yerinde hatta en ileri ülkelerde de böylesi facialar cereyan eder. Ancak, bunların olma ihtimali aynı değildir. Tedbirlerin amacı kaza ihtimalini düşürmektir. Biraz önyargılı olacak ama bana göre bu facianın “kök sebebi” ulusumuzun okumuş okumamış, laik veya dindar tüm fertlerinin düşünme, değerleme ve davranış tarzına yön veren “zihniyetidir”. Sosyal antropolojide buna kültür deniyor. Lütfen bu bağlamda kültürü, güzel sanatlar, edebiyat, müzikle eşanlamlı olarak anlamayın. Bu faciada kusuru olanları kıyasıya eleştirenlerden biri, hasbelkader otelin sahibi, müdürü, denetleyicisi, itfaiye müdürü, belediye veya il özel idare yetkilisi veya turizm bakanı hatta cumhurbaşkanı olmuş olsaydı da olay aynen cereyan edebilirdi.

YANGIN GELİYORUM DİYOR

Faciadan sadece bir ay önce otel idaresi, tesisteki eksikleri öğrenip onarmak değil, “eksik evrakı tamamlamak” için Bolu itfaiyesinden denetim raporu istiyor. Oteli inceleyen itfaiye, 9 kriterden 8’inde noksanlık gördüğünden raporu vermiyor. Otel müdürü, eksikleri gidermek için bir ay süre istiyor. Bundan sonrasını “hayalen” ben yazayım. Müdür, durumu patrona arz ediyor. Patron: “Şimdi sezondayız, onarımın sırası değil, çok para kaybederiz. Git rapor talebini geri çek. Özel bir firmadan aynı işi (?) görecek bir rapor al” diyor. Müdür denileni yapıyor. İtfaiye de fiziki noksanları tespit etmiş ve bir aylık tamamlama süresi vermiş olmasına rağmen dilekçeyi iade ediyor. Anladığıma göre bu olanları üstlerine bildirmiyor.  Otel müdürü, itfaiyenin “kusurludur” raporu ortada dururken özel denetçiden aldığı “kusursuzdur” raporunu dosyaya koyup eksiği (?) tamamlıyor. Kimsenin aklına teknik noksanları gidermemenin yaratacağı yangın riski gelmiyor. Otel sahibinin, çok sevdiği kızları da kusurları itfaiyece saptanmış otelde kalıyor.

SON SÖZ: Dersi, başkalarına değil, kendine çıkar.