Ülkeyi teslim alan öldürücü bir nefret fırtınasının pençesinde gibiyiz...
Son derece yetenekli, eğitimlerini birincilikle bitirmiş, istikbal vaat eden gencecik insanlarımız harcanıyor ya da harcanmak isteniyor. Neden?
Sadece “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan attıkları için!
Bir de ülkemizde “adalet” olduğunu iddia ediyorlar!
Nasıl adalet bu? Eğer adalet buysa, istemez eksik olsun!
Yeni mezun teğmenler mezuniyetlerini kutlarken kılıçlarını neden ve kime karşı kaldırmışlar?
Ben bu soruyu şaşkınlıkla karşıladım?
Mustafa Kemal’in askerleri düşmandan başka kime karşı kılıç kaldırır?
Mustafa Kemal yüz yıl önce yurdumuzu işgal eden düşmanlara kılıç kaldırıp onları denize döktüyse, onun bugünkü askerleri ve subayları da sadece düşmana kılıç kaldırırlar!
Bunu başka şekilde yorumlamak gerçekçi değildir, zorlamadır!
★★★
Yurt sevgisi ve düzgün yorumlarıyla tanıdığımız Dr. Naim Babüroğlu emekli bir generaldir. SÖZCÜ TV’ye konuşan Babüroğlu, Atatürk yemini eden teğmenlerin ihracının istenmesinin, “Tarihe kara bir leke olarak geçeceğini” söylemekte haklıdır.
O teğmenler Atatürk’ün askerleridir.
Bu ülkede Atatürk’e bağlılık sunmanın “disiplinsizlik ve ihraç nedeni” sayılması toplumu yürekten yaraladı, maneviyat yıkıcı bir etki yarattı!
Gelen tepkilerden bunu kolayca anlamak mümkündür.
Hukukçular, ihraç talebinin bir hukuk faciası olduğunu söylüyor ve bunun “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Atatürk’ü ve onun yarattığı Cumhuriyet ilke ve inkılaplarına dayalı devlet yapımızı hedef aldığı” yorumlarını yapıyor.
★★★
Ne yazık ki, “Adalet ve demokrasi iklimi” bozulmuş, hukukun üstünlüğü yerle bir olmuş durumda...
Ülkede birlik ve beraberlik isteniyorsa, bu yanlış yoldan dönülmesi gerekiyor.
E. General Dr. Naim Babüroğlu:
“Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerin tüm üst kademesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, bunun bir suç olmadığına yönelik ikna edici yönde bir hareket tarzı beklerdim” diyor.
Doğru olan, kararın yeniden değerlendirilmesidir.
Eğer adalet ve hukuk dışı bir ceza verilirse, toplumda derin yara açılacak, çağdaş olamamanın utancını yaşayacağız!
Dayısı olan kazanıyor!
AKP döneminde uygulanmaya başlayan “Mülâkat ayıbı” olanca hızıyla devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim öncesi “Liyakate göre atama yapılacak, mülakat kaldırılacak” sözleri seçimden sonra unutuldu.
O günden bu yana yaklaşık bir buçuk yıl geçti ve son verileceği vaat edilen mülakat, daha da yaygın hale geldi.
Kamuda görev yapacak kadrolarda olması gereken ehliyet ve liyakat ölçüleri tamamen devreden çıkmış bulunuyor.
Yazılı sınavlarda yüksek not alan binlerce aday, mülakatta düşük puan verilerek eleniyor ve onların yerine dayısı olanlar kazanıyor.
Sınavlarda birinci olanların, mülâkatta elenmeleri artık sıradan olay haline geldi.
“Ülke niye geriye gidiyor?” diye sormanın bir anlamı yok. Ehliyet ve liyakate önem verilmeyen ülkeler hep geriye gider!
TEBESSÜM
Tek maddelik anayasa!
Yeni anayasa tartışmalarına katılan Müjdat Gezen diyor ki:
“Bence de anayasa değişikliği yapılmalıdır.
MADDE 1) Baştaki kişi bildiği veya bilmediği her konuda ülkeyi yönetmekte tek yetkilidir ve sorumluluğu yoktur.
Görev, baştaki kişi ölünceye kadar devam eder.
Bu anayasa, bu madde dahil, tek maddeden ibarettir.”
GÜNÜN SÖZÜ
Ancak hak ve adaleti her şeyin üstünde tutan yönetimler saygı kazanır!