“Büyümez ölü çocuklar” demişti ya Nazım Hikmet.

Bizim büyümeyecek, gülüşü hep yarım kalacak çok çocuğumuz var bu ülkede. 

8 yaşındaki Narin Güran onlardan sadece biri…

Bu kez onun için akıyor gözyaşlarımız.

O damlalar yüreğimizi sıkıştırıp bizi boğarken, hüznümüz zaman geçtikçe öfkeyle harmanlandı.

Onun canına kıyan ya da kıyanlar bir an önce bulunsun, olabilecek en ağır cezayı alsın istiyoruz.

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan da yargı sürecinin takipçisi olacağının sözünü verdi.

Narin kızımızın canını alanlardan bunun hesabını adalet önünde mutlaka soracağız. Masum bir yavruyu öldüren canilerin en ağır cezaya çarptırılması için konunun bizzat takipçisi olacağım” dedi.

Yüreğimize su serpmesi gerekirdi.

Ama öyle olmadı.

Çünkü daha önce de biz bu sözü çok duyduk.

Büyük hayal kırıklıkları yaşadık.

★★★

Verilen sözlerden biri Leyla Aydemir içindi.

Çok benzer olduğu için hikayesi ilk günden bu yana Narin ile kıyaslanıyor.

2018’de Ağrı’da kayboldu 4 yaşındaki Leyla.

18 gün arandıktan sonra cansız bedeni eve 1-1.5 kilometre uzaklıktaki bir dere yatağında bulundu.

Hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan acılı babayı aradı.

5 Temmuz 2018’de Anadolu Ajansı’nın geçtiği haber şöyleydi.

Baba Nihat Aydemir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aralarında geçen diyaloğu anlatıyor.

Cumhurbaşkanı’nın kendilerine söz verdiğini söyleyen Aydemir, ‘Ben takipçisiyim. Allah'ın izniyle bulacağız failleri. Herkese gerekli talimatlar verildi' dedi. ‘Ona güveniyoruz. Bunu yapanlar ortaya çıkarılacak’ ifadelerini kullandı.”

Devamı da vardı Baba Aydemir’in anlattıklarının.

Çocuğumu kaçıran kimse o cani yakalansın, yaptığının hesabını versin. İnsan 100 kişi öldürür, yine bunu yapmaz. Küçücük çocuktan ne istedi? Leylam melektir. Böyle bir vicdan var mı? Bunu yapanlar idamı hak etti.”

6 yıl geçti.

Peki ne oldu?

Olayın hemen ardından Leyla’nın amcası “kasten adam öldürme” suçundan tutuklandı.

Fakat sonrasında tüm tanıklar ifade değiştirdi.

Bir zamanlar idam isteyen baba şikayetini geri çekti.

Cansız bedeni suda deforme olduğu için Leyla’nın kesin ölüm nedeni otopside tespit edilemedi.

Amcanın da aralarında bulunduğu yargılanan 7 kişi de delil yetersizliğinden beraat etti.

Bugün ellerini kollarını sallayarak hayatlarına devam ediyorlar.

Dosya şimdi Yargıtay’da.

Cumhurbaşkanı’ndan ise o günden bu yana başka hiçbir açıklama yok.

Anlaşılan o ki meselenin takipçisi olmak yerine, olaya takip mesafesini iyiden iyiye artırmış durumda.

★★★

Erdoğan’ın yine takipçisi olacağının sözünü verdiği ama mesafeyi koruduğu olaylardan biri de Çorlu Tren Faciası.

Cumhurbaşkanı’nın Narin ile ilgili açıklamalarından sonra, kazada 8 yaşındaki oğlunu kaybeden anne Mısra Öz sosyal medyadan yaptığı paylaşımla tepkisini ortaya koydu.

"Oğlum için de aynı sözü vermişti Sn. Cumhurbaşkanı…" diye yazdı.

Erdoğan o facia sonrasında da sorumluların hak ettikleri cezaları alacağını vadetmişti.

Fakat 6 yıllık yargılama süreci Nisan 2024’te tartışmalı bir kararla tamamlandı.

25 kişinin hayatını kaybettiği facia sonrası aralarında 4 kamu görevlisinin de bulunduğu 9 sanık “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan 8-17,5 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı.

Ama bu cezalar aileleri tatmin etmedi.

TCDD’yi asli kusurlu bulan bilirkişi raporu vardı.

Aileler dönemin Ulaştırma Bakanı ve TCDD Genel Müdürü’nün de yargılanmasını istedi.

Olmadı.

Üstelik o dönem yaşanan tartışmalar sonrasında kazadan 14 ay sonra görevden alınan TCDD Genel Müdürü Veysi Kurt, Şubat 2024’te adalet sözü veren Erdoğan’ın kararıyla eski görevine döndü.

Erdoğan’ın takibi yine sözde kaldı…

★★★

2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye bir önceki yıla göre bir puan daha kaybederek 142 ülke arasında 117. sıraya gerilemiş durumda.

OECD raporuna göre Türkiye yargıya güvende 38 üye ülke arasında 36’ncı sırada.

Bu konudaki en yeni araştırmaysa ASAL'ın Nisan 2024'te yaptığı kamuoyu yoklaması.

Türkiye'deki adalet sistemine güveniyor musunuz?” sorusu yönetilen katılımcıların yüzde 67,7'si "Hayır" cevabını veriyor.

Adalete güvenin olduğu ülkelerde herhangi bir davanın çözüme bağlanması için yürütmenin devreye girmesi ya da söz vermesi zaten gerekmez, gerekmemeli.

Bu açıklamaların yapılması bile hukukun üstünlüğüne zül sayılmalı aslında.

Ancak maalesef Türkiye’de adaletin dosya bazında işlediğine dair yaygın bir kanı var.

Bu yüzden de Erdoğan’ın “takipçisi olacağım” sözü mağdur ailelerde umut yaratıyor.

Hatta o sözü alamayanlar Cumhurbaşkanı’na sesini duyurmak, ondan randevu alabilmek için uzun uğraşlar veriyor.

Fakat önümüzdeki örnekler, bu verilen sözlerin dahi havada kaldığını ortaya koyuyor.

Narin ile ilgili vaatler de bu nedenle insanı düşünmeye sevk ediyor.

Ne demiş Platon: Adaletsizliğin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir

Sadece kamuoyuna böylesine mal olmuş davalarda değil, her dosyada adaletin birilerinin takibine ihtiyaç kalmadan tesis edilebileceği günlerin dileği ve hasretiyle…