Alıştığımız Fenerbahçe bu değil. Üç maçlık türbülanstan çıkılsa da uçak emniyetli uçuş rotasına tam olarak girememiş. Trabzonspor maçını bir kenara bırakırsak biz Kadıköy’de sarı-lacivertlilerin maça hızlı başlayan, rakibi boğan ve “Ben bu maçı kazanırım” mesajını veren haline alışkındık. Karagümrük önünde bu mesajı kazanmasına rağmen 90 dakika boyunca veremedi Fenerbahçe.
Konuk ekip topu uzun oynayıp fizik olarak da ayakta kalınca ilk yarıda üstün gözüktü. Bunda İsmail Yüksek ve Crespo’nun verimsiz futbolunun de etkisi vardı. Orta saha üstünlüğünü kuramayınca, etkisiz bir Tadic ve Dzeko’nun da varlığı işleri zorlaştırdı. Fred’in önemi burada yine ortaya çıktı fazlasıyla. Bir oyuncunun takımın tüm hücrelerine bu kadar sirayet ettiğini uzun süredir görmemiştik. Onsuz Fenerbahçe gerekli hıza ulaşamıyor ve direnci çabuk kırılıyor. Takımın resmen yüzde 50’si.
Güven Yalçın gücünü çok iyi kullandı, her atakta ayakta kaldı ve gol de onun fizik kalitesiyle geldi. Can Keleş’in Livakovic’i geçişi ne kadar şıksa Hırvat eldivenin hatalı çıkışı da o kadar kötüydü.
İkinci yarının hemen başında maçın kötülerinden kaleci Dituro’nun hatalı çıkışı sonrası kazanılan penaltı stresi Fenerbahçe’nin üzerinden aldı. İrfan Can’ın çabası ve Szymanski’nin çevirdiği topta Tadic doğru yerdeydi. 13 dakikada geri dönülmüştü. Samet, Galler maçından sonra dün de ucuz yırttı. Çok kötü bir yönetim gösteren Arda Kardeşler ve VAR ekibi, bana göre net bir penaltıyı es geçti.
Üç puan bu şartlarda altın değerinde olsa da oynanan oyun eski Fenerbahçe’yi hatırlattı. Asıl düzeltilmesi gereken nokta da bu.