Türkiye, Suriye topraklarında DEAŞ’ın mağlup edilmesine sahada bizzat verdiği mücadeleyle katkıda bulunmuştu. Bugün de mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürüyor. Zor bir bölgede, kimin kiminle birlikte olduğunun bile belli olmadığı bölgede yürütülen mücadelede şehitlerimiz oldu. Şehitlerimiz gelince, “Türk askerinin Suriye’de ne işi var?” diyenler oluyor. Ama, yanınızda bir terör devletinin kurulmaması için yürütülen çabalar boşuna değil.
Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı komutasında 8 yıl önce başlatılan harekatın en önemli özelliklerinden birisi de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra en önemli ve kapsamlı harekat olmasıydı. ABD, El Bab’ı almamızı önlemeye çalışıyordu. Amaç o bölgeyi PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye bırakılmasıydı. Türkiye ve ABD, Özgür Suriye Ordusu’nu yapılandırmak istiyordu. Ancak, istenilen sonuç alınamayınca, Türkiye, Özgür Suriye Ordusu’nu oluşturmaya çalıştı.
HAREKATLA BATININ GÜVENLİĞİ DE SAĞLANDI
Fırat Kalkanı Herakatı yapılmamış olsaydı, Suriye’nin kuzeyinde tamamen PKK-YPG hakimiyeti oluşturulacaktı. Bütün baskılara rağmen, Fırat Kalkanı Harekatı’yla PKK-YPG’ye, bölgede önemli darbe vuruldu.
Suriye sahasında gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonlarıyla birlikte Türkiye-Suriye sınırındaki önlemlerini ve denetimlerini sıkılaştırmış olan Türkiye, bugün sadece Türkiye ve bölgenin değil Avrupa’nın da güvenliğine doğrudan katkıda bulunuyor.
Bu etkin rol sayesinde Suriye üzerinden Avrupa sahasına yönelik büyük çaplı göç dalgalarının yaşanması engelliyor, benzer şekilde terörist unsurlar ile organize suç şebekelerinin de sızma girişimlerinin önünün alınmasında büyük rol oynuyor.
Türkiye’nin başta terörizmle mücadele olmak üzere bölge istikrarına katkı sağlayan çok yönlü politikalarının desteklenmesi esasen uluslararası toplumun da çıkarına. Örneğin, Suriye’nin kuzeybatısında terörden arındırılmış bölgelerdeki istikrarlaştırma çabalarının teşvik edilmesi, Suriyelilerin yerinde tutulmasına katkıda bulunacak, Avrupa’ya yönelik ilave göç dalgalarını ve diğer sorunların ihracını da azaltacak.
RADİKALLEŞME ARTIYOR
Gazze olaylarıyla birlikte daha öngörülemez ve istikrarsız bir hal alan Suriye’deki durumdan terör örgütleri ve silahlı grupları da yararlanmaya çalışıyor. Bunları destekleyen ülkeleri Türkiye biliyor.
Nitekim, son dönemde DEAŞ saldırılarında yaşanan artış ve DEAŞ mensupları/yakınlarının tutulduğu kamplardaki kötü yönetim, radikalleşmeyi artırdı. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG), DEAŞ’la mücadelede güvenilir bir ortak olmadığı ve olmayacağı bir kez daha gösterilmiş oldu.
Deyrizor’da geçen Ağustos ayında baş gösteren ve yinelenen çatışmalar da yerel unsurların bölgenin dokusuna ve demografisine uymayan ‘SDG’yi bünyelerinden atma girişimlerinin son tezahürünü oluşturdu.
“DEAŞ BİTTİ” DENİLEMEZ
Yaşanan son gelişmeler, DEAŞ’la mücadelenin, Suriye Demokratik Güçlerine bırakılmayacak kadar önemli bir mesele olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Türkiye, müttefiklerinin DEAŞ’la mücadele bağlamında doğru tercih ve stratejilere yönelmelerini bekliyor.
DEAŞ, tamamen bitti denilemez. Atlantik ötesinden farklı versiyonlarının sahaya sürülme riski bulunuyor. DEAŞ’ın ülkemizde de yapılanma içinde olduğu, yürütülen operasyonlarda çok sayıda DEAŞ bağlantılı kişilerin gözaltına alındığı, tutuklandığı da biliniyor.
AKP’nin 23 yılı, Cumhuriyetin 15 yılı
TRT’de yıllarca unutulmaz programlar yapan Nazmi Kal, İsmet İnönü, Celal Bayar, Fahrettin Altay’ın yanı sıra Atatürk’ün yakın dostları ve çalışma arkadaşlarını tek tek dinlemiş, unutulmaz röportajları TRT’de yayımlanmıştı.
Atatürk dönemini yakından inceleyen, öğrenen Nazmi Kal, yalnız programlarla yetinmedi, söyleşileri kitap haline getirdi. AKP’nin 23. kuruluş yıl dönümü kutlanırken, bu süreçte yapılanla övünülürken, Nazmi Kal da Atatürk döneminin ilk 15 yılında yapılanların bazılarını derledi.
Savaştan çıkmış, yanmış, yıkılmış, insan gücü azalmış, teknolojisi yok, parası yok, ateşini yakacak bir kibrit çöpü üretemeyen, çaya atacak bir topak şekeri olmayan, pusula yazacak bir kağıdı bulunmayan cumhuriyetin 15 yılda hiç borç almadan, üstelik Osmanlıdan kalan borcu ödeyerek, 46 fabrika yaptığını da belirtelim.
LÜTFEN KARŞILAŞTIRIN
Bunlar arasında 4 şeker fabrikası, 6 tekstil fabrikası, Keçiborlu kükürt fabrikası, İzmit Kağıt Fabrikası, Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası, Karabük Demir Çelik fabrikası da bulunuyor. Toplam 3 bin 170 km yeni demiryolu, 4 bin 180 km yabancılardan alınan demiryolu şehir hatları, havagazı, elektrik gibi yabancıların elinde olan işletmeleri örnek verirsek yeter sanırım. Nazmi Kal, “Lütfen karşılaştırın” diyor ve şunları ekliyor: “400 milyar dolar dış borç, 80 milyar dolarlık varlıklarımızı satarak hepsini halka yüklediği 3 köprü ve bir kaç bin km otoyolla övünen AKP’yi takdirlerinize sunuyorum.”