Bölücü terör örgütü, Güneydoğu’da, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde 10 bine yakın askerimizi, polisimizi, güvenlik korucularımızı şehit etti. Örgüt bazılarına göre 40 bin, bazılarına göre 50 bin kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Evet, 10 bini asker, polis, güvenlik korucusu ama diğer vatandaşlarımızın hemen hemen tamamını ise Kürt kökenli vatandaşlarımız oluşturuyor.
PKK, en büyük zararı Kürt vatandaşlarımıza verdi. Örgüte destek olmayanlar baskılara dayanamayıp köyünü, mezrasını boşalttı. Bir taraftan da, örgüte gönüllü ya da baskı sonucu yardım edenler de devletin baskısı sonucu yurtlarını terk etti.
PİŞMANLIK YASASI
Terör örgütü “Kendimi feshettim, silahları bıraktım” diyor ama ortada ne fesih edilmiş ne de silahlarını bırakmış bir örgüt yok. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, AKP ve MHP sözcülerinden daha gerçekçi konuşuyor. Güler, “Terör örgütü mensupları silahlarıyla birlikte gelip teslim olsun” çağrısı yapıyor.
Geçmişte “Pişmanlık Yasası” çıkarılmıştı. Bunun süresi sekiz kez uzatıldı. Binlerce terörist bu düzenlemeden yararlandı. Ancak, o günün koşullarında cezaevinden çıkan teröristler, yine örgütün baskısıyla dağa çıkarıldı. Aksi halde ailelerinin kökünü kazıyacakları tehdidinde bulundu. Gidenlerin çoğundan bir daha da haber alınamadı. Bazıları diğer teröristlerin örgütten kaçmalarını engellemek için öldürüldü.
ŞEHİT AİLELERİ SAHİPSİZ DEĞİL
Devletimiz şehitler vere vere yurdumuzun dağını, ovasını teröristlerden temizledi. Son kalıntılar da yasadışı yollardan yurt dışına kaçmayı başardı. Günümüzde cezaevlerinde 5 bin PKK’lı hükümlü, 500 civarında tutuklu, Irak’ın kuzeyinde 8 bin PKK’lı, Suriye’de bin 500 PKK’lı bulunduğu devletin kayıtlarında yer alıyor. Abdullah Öcalan, hem kendisi hem dağdaki kadroları için af istiyor. Günümüzde ülkemiz topraklarında “Silahlı terörist yok” deniliyor ama örgütün her an harekete geçirilebilecek önemli sayıda silahlı “Milis gücü” bulunuyor.
Şehit ailelerimizi devletimiz hiçbir zaman sahipsiz bırakmadı. Ancak, “İmralı’ya teröristin ayağına gidilsin” görüşlerine de hep isyan etti. Geriye baktığımızda genelkurmay başkanının şehit ailesine, şehit ailesinin genelkurmay başkanına büyük bir saygısı vardı. Bu gelenek Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu
döneminde de eminim bozulmayacaktır. İşte yürek sızlatan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın mektubu ve ona karşılık veren şehit anası Pakize Akbaba’nın cevabı:

BÜYÜKANIT’TAN ŞEHİT AİLESİNE MEKTUP: ÖVGÜYLE ANILACAK
“Sayın AKBABA Ailesi, Aziz Şehidimizin Değerli Yakınları,
Türk vatanının ve milletinin ebedi varlığı ile devletimizin bölünmez bütünlüğü uğruna gözlerini kırpmadan canını feda eden aziz şehidimizi, 18 Mart Şehitler Günü münasebetiyle şükran ve rahmetle anıyorum. İnsanlığın ve kahramanlığın yüce değerleriyle tarihimizin altın sayfalarını yazan şehitlerimizin bize emanet ettiği vatan toprağı en kıymetli hazinemizdir. Bu kutsal emanete sahip çıkmanın, milletimizin tarihine ve mazisine olan bağlılığının açık bir ifadesi olduğuna bütün kalbimle inanıyorum.
Vatan ve ulus sevgisi ile cesaret, feragat ve fedakârlık gibi yüce duygularla yetiştirdiği evladını yine yüce değerler uğruna feda eden anneler ve babalar, hayatın en güzel çağında büyük bir sevgiyle bağlanıp, hiç ayrılmamak üzere söz verdiği hayat arkadaşından terörün hain saldırısı ile ayrılmak zorunda kalan şehit eşleri, babanın şefkat ve ilgisinden yoksun kaldığı için en mutlu anlarında dahi içinde daima bir burukluk taşıyan şehit çocukları, sizler, geçmişi, bugünü ve geleceği ile yüce Türk ulusunun en güzide bireylerisiniz.
Bu vesileyle her zaman ve her yerde yanınızda olduğumuzu bir kez daha belirtmek isteriz. Sizler için yapılan her şeyin az olduğu bilincinden hareketle yeri doldurulamaz şehitlerimizin gönüllerde yer eden yüce hatıralarının, daima saygıyla ve övgüyle anılacağını bilmenizi isterim. Şahsım ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına, asil kanlarını vatan uğruna akıtan şehitlerimizi rahmetle anarken, şehitlerimizin bize emaneti olan siz değerli yakınlarına sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.”

ŞEHİT ANNESİ AKBABA’NIN BÜYÜKANIT’A CEVABI: ZAFERLERLE YAŞAYIN
“Sayın Yaşar Büyükanıt, müstesna hassasiyetlerinizin ifade bulduğu çok değerli mektubunuzu tarifi zor bir heyecan ve mutluluk hisleriyle okuduk. Hep beklediğimiz ama şahsınız bu göreve gelene kadar eksikliğini hissettiğimiz bu hassasiyetleri ahir ömrümüzde yaşayıp görmüş olmaktan bahtiyarız. Vatan toprağına bahşettiğimiz gözümüzün nuru evladımızın uğruna öldüğü değerlerin tarafınızdan hassasiyetle sahiplenilmesi acımıza tahammülü kolaylaştırmakta, yaralarımıza merhem olmaktadır.
Bölücü hainler ile dünyaya yeni bir düzen getirmeye çalışan sömürgeci devletlerin üst düzeydeki yetkililerinin alenen aynı şeyleri söylüyor olmaları, artık bu kadar pervasız ve küstah olmaları, bıçağın kemiğe dayandığı anın geldiğine de işarettir. Umudumuz, siyasi iradenin de kahraman ordumuzu yönetenler kadar durumun vahametini kavramaları, milletimizin şanına yakışır tavır ve tutumları kararlılıkla ortaya koyabilmeleridir.
Değerli Genelkurmay Başkanımız, varlığınız umutlarımızı yeşertti. Anladık ki ne zaman lazım olsa bu millet kendisini dehlizlerden çıkaracak kahraman önderleri yetiştirmek melekesine sahiptir. Anladık ki, bin yıldır kanımızla, terimizle suladığımız bu vatan toprağı ilelebet bizim olmaya devam edecektir. Siz var olun, sağlıkla kalın, zaferlerle yaşayın. Pakize Akbaba.”