Yaz sıcaklarında halk konserleriyle Anadolu'yu karış karış dolaşan ve dolaşmaya devam eden Akbayram yorgun ama mutlu karşıladı bizi.

Gezi olayları sırasında Halk TV'nin ekranındaki Atatürk'lü görüntüleri izleyenler hep senin yanık sesini dinledi: “Hasretinle yandı gönlüm, yandı yandı, söndü gönlüm...”

Atatürk'le bu şarkımın sözleri çok güzel örtüşüyor. Gerçekten de Atatürk hasreti son dönemde giderek büyüdü içimizde. Şu zor günlerde elbette tek çare Atatürk ve onun gösterdiği yoldur.

Şarkıları ve sesiyle nesilden nesile sevilen sanatçı Edip Akbayram, darbeler gördü, muhtıralara tanık oldu, yasaklamalar yaşadı... Günümüz Türkiye'sini  son dönemde yaşananları geçmişteki olaylarla kıyaslarsak nasıl bir değerlendirme yaparsın bize?

Türkiye'de 12 Mart'ı gördük küçüktük, 12 Eylül'ü gördük büyüktük, 2013'ü yaşarken yaşlandık. Ne yazık ki günümüzde inanılmaz bir baskı var. Tutuklamalar yaşanıyor, düşünce özgürlüğü baltalanmış durumda, kimlik kaosu her yerde ve üstelik insanları birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bu cennet ülkede bunların yaşandığına tanıklık etmek beni çok üzüyor. Yıllardır şarkılarımda barış ve özgürlük mesajları verdim, vermekteyim. Ben insana insan olarak bakıyorum, kimliği beni ilgilendirmiyor. Sevgi her şeyi çözer ama ne yazık ki siyasetçilerde inanılmaz bir ego var. Sürekli 'Ben... Ben... Ben' denilmesi çok kötü.

Hele hele “Yüzde 50'yi zor tutuyorum” denilmesi...

Başbakan seçimleri kazandığında “Herkesin Başbakanıyım, hepinizi kucaklıyorum” demişti. Şimdi ise onun gibi düşünmeyen bertaraf ediliyor. Başbakan'ın zor tuttuğunu söylediği yüzde 50'i de benim vatandaşım. Ben onları da seviyorum. Bir Başbakan Allah korusun bölünmeye çanak tutmamalı.



Başbakan'ın Gezi Parkı politikasını nasıl değerlendiriyorsun?

Keşke Başbakan, Gezi Parkı'yla ilgili “Gençler, madem çok istiyorsunuz, alın bu park sizin olsun. İçinde gitar çalın, konuşma yapın, namaz kılın” deseydi. O zaman kendi kazanacaktı.

Agresif ve tahammülsüzdü...

Evet, öyle... Süleyman Demirel'i, Turgut Özal'ı unutmadık. Onları da eleştiren çoktu. Karikatürünü çizen, hakkında olumsuz konuşanlar oldu. Ama hiçbiri günümüz Başbakanı gibi tepki göstermedi.

Demirel, Özal ya da diğerleri, hiç kimseyi hedef göstermedi bildiğim kadarıyla...

Şimdi yazık değil mi genç sanatçı arkadaşımız Memet Ali Alabora'ya! Alabora'yı hedef gösteriyorlar. Biri ona saldırsa hesabını kim verecek! Oysa insanları hedef gösterenler suç işliyorlar. Bu ülkenin yargıçları, hakimleri nerede? Hakimler görevini yapmalıdır.
Gezi Parkı'ndaki direnişi destekleyen, o parka giden herkes terörist mi, örgütçü mü? Ben her zaman o gençlerin yanındayım. Gençler “Özelime dokunma, ağacımı kesme, bana baskı kurma” diyor.



Gezi Parkı'na destek verdiği gerekçesiyle konserleri iptal edilen, televizyon programları sona eren sanatçılar var. Oktay Kaynarca'nın yarışma programı rafa kalktı, 'Huzur Sokağı'nın senaristi Alev Toprakoğlu işinden oldu.

Bu yaklaşım demokratik değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmıyor. Sanatçıların konserlerini, televizyon programlarını iptal etmek, korkunç bir ayırımcılıktır. Üzülüyorum, çok üzülüyorum.

Üzüntünü diğer sanatçılarla birlikte 29 Haziran Cumartesi günü gazetelerde yayınlanan 'Kaygılıyız' başlıklı bir ilanla kamuoyuyla paylaştın. Akbayram'ın kaygılarını öğrenebilir miyiz?

Yasakların ve baskıların olması, özgürlüğün kısıtlanması, gazetecilerin işten çıkarılması, medyanın büyük bir bölümünün taraf olması aklı başında herkesi üzüyor, kaygılandırıyor. Küçücük bir kanal olan Halk TV, dev kanalların yapamadığını yaptı, gerçekleri gösterdi insanlara. Ne yazık ki ortalık çok gergin. Allah, hedef gösterilen sanatçıları korusun...

Sen de geçmişte linç edilme tehlikesi yaşamıştın...

Sezen Aksu, Tülay Özer ve ben, Anadolu turnesine çıkmıştık. Reyhanlı'daki sinema konserimizde saldırıya uğradık. Öldürülebilirdim, şans eseri kurtuldum.
Otobüsümüz parçalandı, müzik aletlerimiz yakıldı. Kendi ülkemin televizyonuna 10 sene çıkarmadılar beni, Nazım Hikmet okuyorum diye... Bu ülkenin gerçek değerlerini ne yazık ki hep elimizin tersiyle itmişiz. Nazım Hikmet'i, Ruhi Su'yu...



Edip Akbayram yasaklı olduğu yıllarda çalışmadı, oturdu. Zor olmadı mı?

Zor olmaz mı hiç! Maddi ve manevi olarak beni çökertmek istediler ama başaramadılar. Hayatımın, beynimin yarısı olan eşim Ayten Akbayram'la kolkola mücadele ederek geçtik o zor yıllardan. Önemli olan sanatçının omurgalı durmasıdır. İnsanların sevgisi beni ayakta tutuyor.

Halk konserlerinle Anadolu'yu karış karış dolaşıyorsun.

Bir sanatçının yaşı ilerledikçe doğal olarak performansı düşer, hayranları azalır. Ancak bende bunların tersi oluyor. Hayranlarım üç nesil oldu büyüdü, performansım bomba gibi. Anadolu'yu yaz boyunca dolaşmaya devam edeceğim. Şu ana kadar 16 konser verdim, önümde şimdilik 16 konserim var.

Bu ülkenin nabzını en iyi tutanlardan birisin. Durum nedir?

Ben her zaman umutluyum. Özellikle Gezi olaylarından sonra 'gezi zekalı' gençleri çok seviyorum. Mizahlarıyla siyasetin üstünde olduklarını gösterdiler. Gençlerden çok umutluyum. Gezi Parkı olayları başladığında ben Moskova'daydım. Dünyadaki bütün yabancı kanallar birinci haber olarak verdi olayı. Türk gençliği, tüm dünya gençliğine barış ve demokrasi dersi vermiştir.

Gezi Parkı direnişine katılanlar arasında oğlun Ozan Akbayram da vardı.

Oğlum Ozan ve karım Ayten de Gezi'deydi. Ozan, şarkıcı dostum Engin Evin'i yuvarlandığı biber gazı bulutu içinden çıkarmayı başarmış. Engin Evin “Ozan olmasaydı ölmüştüm, hayatımı ona borçluyum” dedi.

Yedi yıl aradan sonra geçen yıl 'Mayıs' adını verdiğin albümünü çıkardın... Gecikme nedenini “Müzik sektöründeki olumsuzluğun son bulmasını bekledim” diyerek açıkladın... Sektördeki olumsuzluk geçti mi?

Müzik sektöründeki sıkıntı ne yazık ki devam ediyor. Korsanın önüne geçilmeli, internet denetlenmeli. Telif hakları yıllarca ödenmedi. Telif haklarımı alabilseydim iki tane uçağım olmuştu. Ne yazık ki bu ülkede emeğe saygı yok.

64 yaşındasın... Ses formunu, gücünü, rengini ve sıcaklığını nasıl koruyorsun, özel bir formülün mü var?

Tenor bir sesim var ve yıllar yılı şarkılarımı hep aynı tondan okudum. Benim hayatım sporcu gibidir. Uykuma, gıdama, özel hayatıma dikkat ederim. Soğuk su içmem, dondurma yemem. Sanatçı sanatı için bu tür fedakarlığı yapmalıdır. Benim şarkılarım topluma direnç veren şarkılardır. Şarkılarım asla alkole meze olmamıştır.