Ne şaşalı bir görüntüsü var ne de cezbedici bir kokusu… Ama dünya tarihini sessiz sedasız değiştiren bir kahraman varsa, o kesinlikle patatestir.
Sanıldığından çok daha stratejik bir ürün olan patates, bugün dünyada buğday, pirinç ve mısırın ardından en çok tüketilen dördüncü temel besin kaynağı. Ancak onu bu kadar önemli kılan yalnızca besin değeri değil; iklim krizinden gıda güvenliğine, tarımsal sürdürülebilirlikten endüstriyel kullanıma kadar uzanan geniş bir etki alanına sahip olması.
Patates, çeşitli topraklara ve iklim koşullarına kolaylıkla uyum sağlayan dirençli bir bitkidir. Biraz güneş, biraz su yeter. Tencerede haşlanır, külde pişer, yağda kızarır… Belki modern çağın çılgın diyet listelerinde pek adı geçmez ama hâlâ milyonlarca insan için hayatın temel taşıdır. Üstelik kızarmış haliyle fast food kültürünün yıldızı olunca, dünyanın en popüler ürünlerinden biri hâline gelmiştir.
Biz Türkler onunla biraz geç tanıştık belki ama hızlıca kaynaştık. Önce “bu da neymiş?” dedik, sonra her yemeğe yoldaş ettik. Bugün pazarda kilosu düşünce seviniyor, çıkışa geçince üzülüyoruz. Yani hayatımızda epeyce yer etmiş durumda.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), patatesi “geleceğin gıdası” olarak tanımlıyor. Çünkü farklı iklimlerde kolayca yetişebiliyor, kısa sürede ürün veriyor ve yerli üretimi destekleyerek birçok ülkenin ithalata bağımlılığını azaltmasına katkı sağlıyor. Üstelik protein ve karbonhidrat açısından zengin oluşuyla, düşük maliyetli ama besleyici bir kalori kaynağı sunuyor. Bu da özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyük bir avantaj.
Bugün dünya genelinde yılda yaklaşık 370 milyon ton patates üretiliyor. Çin ve Hindistan en büyük üreticiler arasında yer alırken, Avrupa’da Almanya, Fransa ve Hollanda hem üretimde hem de işlenmiş patates ürünleri ihracatında başı çekiyor. Özellikle dondurulmuş patates (örneğin kızartmalık) dünya gıda ticaretinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Fast food zincirlerinin büyümesiyle bu talep her geçen gün daha da artıyor.
Patatesin küresel etkisi sadece sofralarla sınırlı değil. Nişasta üretiminden hayvan yemine, biyoplastikten biyoyakıta kadar birçok endüstriyel alanda kullanılıyor. Bu çok yönlülük, onu sadece gıda değil, aynı zamanda sanayi dünyasında da vazgeçilmez kılıyor.
Kısacası patates, sessiz ama derin etkiler yaratan bir tarım ürünü. Hem ekonomik hem stratejik değeriyle, iklim değişikliği, nüfus artışı ve gıda krizi gibi küresel meselelerin ortasında kilit bir rol üstlenmektedir. Bu yüzden ülkeler sadece üretim değil, aynı zamanda “patates politikaları” konusunda da yeni stratejiler geliştirme peşindedir.
Ve evet… Patates, her dönemde, her milletten, her mutfaktan insanla dost olmayı başarmış ender yiyeceklerden biridir. Gösterişsiz ama güvenilirdir. Tıpkı gerçek dostlar gibi.
Kızılcık da Bitti, Şerbeti de!
Televizyon artık gençlerin gündeminde yok, farkındayım. Herkes ayrı bir ekrana, bir uygulamaya, sosyal medyaya teslim olmuş durumda. Ben artık “eski toprak” sayılır mıyım bilmem ama televizyon benim ve benim gibilerin gözünde de değerini yavaş yavaş yitiriyor.
Yine de başından beri izlediğim için, sonuçta bu da bir emek, haftada bir tek “Kızılcık Şerbeti”ni izliyordum.
Kabul edeyim, çoğu sahnesine göz devirerek baktım. Ama her şeye rağmen bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Özellikle toplumsal meselelere dokunduğu anlarda “hah!” dedim, “demek ki hâlâ birileri görüyor.”
Hele o Pembe karakteri... Baştan beri pek sevmemiştim. Bazen hak verdim, ama çoğu zaman gıcık oldum. Yine de sorgulamadan, kabuller üzerinden yaşayan Pembe Hanım, toplumdaki gerçek bir profili temsil ediyordu. Ve itiraf edeyim, diziden ayrılınca bu kadar üzülüp, sinirleneceğimi hiç tahmin etmemiştim.
Onca ne işe yaradığı belli olmayan, lüzumsuz karakter varken onun saçma sapan bir ölümle diziden ayrılması hiç adil olmadı.
Galiba benim de son kalemim kırıldı. Çünkü hikâye yarım kalınca izleyici de yarım kalıyor. Dizi mantıksızlaştıkça izleyici de sinir oluyor.
Zaten gençlik çoktan televizyona veda etmişti. Görünen o ki şimdi bizim nesil de yavaş yavaş bu vedayı tamamlıyor.