Recep Peker, CHP’nin ilk genel sekreteriydi, bizzat Atatürk tarafından genel sekreter yapılmıştı, kendisini o koltuğa oturtan Atatürk’le papaz oldu, partinin yönünü değiştirmeye kalkıştı, genel sekreterlik görevinden alındı.

Şükrü Kaya, CHP’nin ikinci genel sekreteri oldu, İsmet İnönü’ye gıcıktı, 9’u 5 geçe Atatürk öldü, 9’u 6 geçe, İsmet İnönü tarafından görevden alındı.

Refik Saydam CHP genel sekreteri oldu, bismillah, ilk iş parti tüzüğünü değiştirdi, “partinin değişmez genel başkanı Atatürk’tür” ibaresini sildirdi, onun yerine “partinin değişmez genel başkanı İnönü’dür” yazdırdı.

Kemal Satır, CHP genel sekreteri oldu, Ecevit’in partiden kovulması için elinden geleni yaptı, Ecevit’i partiden göndermeyi başardı, Ecevit geri dönüp partinin başına geçince, ilk iş, Kemal Satır’ı partiden kovdu... Kemal Satır gitti, başka parti kurdu, CHP’nin karşısına dikildi.

Bülent Ecevit, CHP genel sekreteri oldu, kendisini genel sekreter yapan İsmet İnönü’yü devirdi, genel başkan oldu, 12 Eylül’de CHP kapatıldı, eşine DSP’yi kurdurdu, DSP’nin başına geçti, genel başkanı olduğu CHP’yle mücadele etti.

Şeref Bakşık, CHP genel sekreteri oldu, İsmet İnönü’nün genel sekreteriydi ama, İnönü’nün altını oyan Ecevit’e çalıştı.

Kamil Kırıkoğlu, Kemal Satır’a gıcıktı, Kemal Satır genel sekreter olunca CHP’den istifa etti, Kemal Satır CHP’den kovulunca CHP’ye geri döndü, İsmet İnönü tarafından CHP genel sekreteri yapıldı, ama, Ecevit’e çalıştı, Ecevit’le birlikte İnönü’yü devirdiler, sonra Ecevit’le de ters düştü, istifa etti.

Ertuğrul Günay, CHP’nin genel sekreteriydi, genel başkanlığa aday oldu, genel başkan seçilemedi, CHP’den ihraç edildi, Saadet Partisi’nden ayrılan Mehmet Bekaroğlu’yla birlikte parti kurmaya çalıştılar, beceremediler, Mehmet Bekaroğlu direksiyonu CHP’ye kırdı, “kadın kontenjanı”ndan CHP parti meclisine sokuldu, Ertuğrul Günay direksiyonu AKP’ye kırdı, AKP’den bakan oldu, sonra AKP’den de istifa etti.

Adnan Keskin, CHP genel sekreteri oldu, kendisini o koltuğa oturtan Deniz Baykal’ın sağ koluydu, etle tırnak gibiydiler ama, araları bozuldu, genel başkanlık yarışında Deniz Baykal’a karşı CHP’den ihraç edilmiş olan Mustafa Sarıgül’e destek verdi, görevden alındı.

Tarhan Erdem, CHP genel sekreteriydi, AKP’liler bile CHP’ye onun kadar zarar vermedi, sahibi olduğu anket şirketiyle AKP’nin oy oranlarını olduğundan yüksek göstermekle suçlandı, Tayyip Erdoğan’ı parlatmak için siyasi yasakları bile çiğnedi, en son, AKP’nin akil adamı oldu.

Önder Sav, CHP genel sekreteri oldu, kendisini bu göreve getiren Deniz Baykal’a karşı gizli gizli Kılıçdaroğlu’na çalıştı, Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçtirdi, sonra da çıkıp gururla (!) anlattı, “Kemal beyle hiç kimsenin bilmediği yerlerde buluştuk, eşlerimize bile söylemedik, herkes benim Kemal’le rakip saflarda olduğumu zannetti, o kadar hedef saptırdım ki, Kemal’in aday olduğunu bile kimse fark etmedi” dedi, Kılıçdaroğlu genel başkan olunca, ilk iş, Önder Sav’ı kapının önüne koydu.

Süheyl Batum, CHP genel sekreteri oldu, kendisini bu göreve getiren Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi, partiden ihraç edildi, partiye karşı dava açtı, mahkeme kararıyla CHP’ye döndü.

Selin Sayek Böke, CHP genel sekreteri oldu, kendisini bu koltuğa oturtan Kılıçdaroğlu’nu devirmek için Özgür Özel’in safında yer aldı.

Gürsel Tekin?

Evet...

CHP genel sekreteriydi.

CHP’ye kayyum oldu.

CHP için hep “çınar” benzetmesi yapılır, asırlık çınar filan denir.

Halbuki, meyve veren “elma ağacı”dır.

Elma ağacını başıboş bırakırsan, yeterince koruyup kollamazsan, yeterince önlem almazsan, doğanın fışkıracağı bahar aylarında elma sinekleri gelmeye başlar, henüz kiraz büyüklüğündeki elmaların üstüne konup, yumurtalarını meyveye zerk ederler, elma büyüdükçe, kabuğu sertleştikçe, sineğin açtığı o gözle görünmeyen minicik delik kapanır, yumurtalar içerde kalır, gayet güvenli ve konforlu bir yuvadır, elma çekirdeğiyle birlikte büyürler, vakti gelince o yumurtalardan kurtçuklar çıkar, ziyafet sofrasına doğmuşlardır, yedikçe beslenirler, neticede illa ki elmanın bir noktasından kafasını dışarı çıkarırlar, aslında hep o bünyede oldukları anca o zaman anlaşılır.

Halk arasındaki tabirle, elmanın kurdu her daim CHP’nin içindedir.

Ve, doğanın döngüsü kadar doğal bir durumdur.

Elma kurdu “zararlı” diye yaftalanır ama, aslında o elmanın ne kadar sağlıklı olduğunun kanıtıdır, organik olduğunun, hormonsuz olduğunun, tarım ilaçsız olduğunun kanıtıdır, o ağacın genetik şifresinin bozulmamış olduğunun göstergesidir. Elmada kurt yoksa, kesinlikle suni gübrelidir, pestisitlidir.

Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetimizden bile eskidir, Cumhuriyetimizden bile köklüdür, ANAP gibi, veya AKP gibi iktidardan düştükten sonra tarihten silinen/silinecek suni partilerden değildir, elma kurdunun, yani parti içi muhalefetin, kendi içinde barınması gayet doğaldır.

Türkiye’ye yıllardır “tek adam” kültürü, “biat” kültürü dayatıldığı için, maalesef sözde muhalif medyamız da tek kelime CHP tarihi bile bilmediği için, “çok seslilik” ve “itiraz” kavramları sanki yanlışmış gibi algılanıyor, hayır!

Muhalefet, demokrasi açısından sağlık işaretidir... Parti içi muhalefet de, o partinin organik, hormonsuz, pestisitsiz olduğunu gösterir.

Elma kurdundan korkmayın kardeşim...

Elbette verimi biraz düşürür ama, hayra alamettir.

Zaten bu yüzden, bilinçli tüketici açısından etiket değerini arttırır.

CHP’nin yüz yıldır tüm değişken ekolojik şartlara rağmen hala dimdik ayakta durmasının, yüz yıldır meyve vermesinin sebebi, aslında budur.